Büyük Yeni Han – Mevlevihane – Niobe – Ulucami ve Yarıkkaya * Haydar Aksakal

Osmanlı döneminde, 1437?1595 yılları arasında Şehzadeler tarafından yönetilen kentte, cami, medrese, imarethane, kütüphane, çeşme gibi birçok eser yapılmıştır. Manisa Kenti, büyük ölçüde imar görmüş, sosyal ve ekonomik açıdan önemli bir merkez haline gelmiştir.
6-7-8 Eylül 1922'de, kent Yunan askerleri tarafından ateşe verildi. 10.700 konut, çarşıda 2448 dükkân, 35 han, 7 hamam, camiler, kiliseler, sinagoglar, saraylar, kütüphaneler ve okullar yakılarak yok edildi. 3.500 Türk ateşte kavruldu. 300 kıza tecavüz edildi. (Tüm bu Rakamlar uluslar arası soruşturma komisyonundan alınmıştır.) Manisalılar kitlesel olarak Manisa Dağı'na kaçtılar. Dağda yorgun, aç ve susuz kurtuluşu beklediler. 8 Eylül 1922 günü, Türk Ordusu Seyfettin Calbatur'un komutasında, dumanı tüten yanmış kente girdi. Dağdan inen Manisalılar, Türk askerini coşkuyla karşıladı…
Saruhan Beyliğinin merkezi olan, bir zamanlar Yeşil Manisa olarak anılan kentte, C. B. Üniversitesinin Tubitak ile birlikte hazırladığı etkinlikte, gezilerimiz devam etti. Etkinliğe katılanlar, geldikleri bu kenti çok sevdiler. Tarihi, doğal güzellikleri, ören yerleri, Spil Dağı Milli Parkı, Mesir Şenlikleri ve Manisa Tarzanı onların çok ilgisini çekti…
Bir zamanlar tarım kenti olan Manisa'nın, sanayi alanında önemli adım atmasını yerinde gördüler. Kentin ortasındaki kültür ve alış veriş merkezinin ismi, bir zamanlar Büyük Yeni Han olarak biliniyordu. Tarihi mekân hakkında, Prof. Dr. F. Emercan, diyor ki: “Büyük Yeni Han 1530 tarihinde, 1500 akçeye kiraya verilmiş.” (16. yüzyılda Manisa).
Dikdörtgen planlı han, iki katlıdır, avlunun ortasında, 1955 yıllarına kadar 5 köşeli mermer bir havuz vardı. Güney, kuzey, doğu ve batı cephelerinde dükkânlar vardır. Üst katta toplam 33 iş yeri bulunmaktadır. Bu katta, Manisalı ressamların ve el sanatlarıyla uğraşan yontu ustalarının atölyelerini ve yaptıkları eserleri izleyebilirsiniz. Bir zamanlar tüm ülkede tanınan Manisa Bezi, bu tarihi handa yeniden hayat bulmuştur. Alt kattaki dükkânlar avluya, üst kattakiler revaklara açılır. 2001 yılında başlayan yenileme çalışması 2004 yılında tamamlanmıştır… Büyük Yeni Han, Mesir haftalarında ve kültür etkinliklerinde kullanılmaktadır…
***
Yolumuz Mevlevihane'ye uzanıyor.
Saruhanoğlu İshak Bey tarafından 1368'de yapılmıştır. Manisa Mevlevi hanesi, Anadolu'nun batısında insanların maneviyatına yön veren manevi bir okuldu.
Saruhan Beyliği ile Selçuklu devleti arasında önemli rol oynamıştır. Osmanlı döneminde önemini sürdürmüştür. Şehzadeler, Manisa sancağında yetişiyordu. Konya'da posta oturacak Mevlevi halifeler ininde Manisa Mevlevi hanesinde yetişme geleneği vardı. Bulundukları yerlerde kültür hayatına yön vermişlerdir. 1925 yılına kadar faaliyetleri devam etti…
Bir zamanlar harap bir halde olan tarihi bina, daha sonra restore edildi ve C. B. Üniversitesine veridi. Manisa'da ilk Mevlana Sempozyumu 30 Eylül ve 1 Ekim 2006 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.
***
Dönüş yolunda Niobe'deyiz. Dünyanın en eski Tanrısal Kaya Anıtıdır. Antik dönemde, Manisa Dağı'nda yaşayan yontu ustaları, Çaybaşı Deresi'nin bulunduğu vadide, bir kayayı Niobe'nin anısına anıt haline getirmiş, dere boyundaki kayalıklara da Aslan heykellerini yontmuşlar. Halk arasında ağlayan kaya olarak bilinir.
Batı Dünyası, Niobe'yi Havva Anne olarak görmüş. Tarihe ismi düşülen ilk kadın olduğu için. Atlantis Medeniyetini kuran Atlas'ın kızı da, Niobe'nin annesidir. Niobe'nin, yerel yöneticiler tarafından doğanın tahribatına bırakılması, çevresinde çocuklarının, onunla ilgili efsaneye ait rölyeflerin ve heykellerin olmaması katılımcıları, ulusal turizm ve Manisa adına üzdü…

***
Niobe'nin bulunduğu alandan, Spil Dağı'nın kuzey yamacında bulunan Ulu Cami'ye çıktık. Ulu Cami 1366?1368 yıllarında, devşirme malzemeyle Saruhan Bey'in torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Yerinde eski bir kilisenin olduğu söyleniyor. Bu şimdiye kadar kesinlik kazanmamıştır. Ahşap oyma minberi el işçiliğinin en güzel örneklerinden birisidir. Batısında bulunan Fethiye Medresesi de 1378'de İshak Çelebi tarafından inşa ettirilmiştir. Minaresindeki seramikler görsel olarak kentin diğer minarelerinde yoktur.
Cami'nin dış duvarları incelendiğinde, inşaat sırasında antik döneme ait rölyeflerin ve yazıtların kullanıldığı görülmektedir.
***
Ulu Cami'den Manisa Müzesi ve Muradiye Camii çok iyi görünür ve güzel bir beraberlik izlenirdi. Beton binaların, kent içinde çoğalmasıyla, bu tarihi mekânlar kentin içinde kaybolmaya başladı… Manisa Müzesinin arkeoloji bölümü yıllardır kapalı. 32.500 eser depolarda yeni bir müzenin yapılmasını bekliyor. Cumhuriyet Hükümetleri, Manisa'ya kentin tarihi zenginliğine ve sahip olduğu tarihsel zenginliğe uygun bir müze yapamamıştır.
***
Mimar Sinan'ın Ege Bölgesi'nde yaptığı en son eser Muradiye Camii, 1583?1585 yıllarında Sultan III. Murat adına, külliye olarak yapılmıştır. Zarif iki minarenin bulunduğu caminin çinileri, vitrayları, kalem işleri ve mermer minberi süsleme sanatının, görülmeğe değer en güzel örnekleridir.

***
Bu etkinlikte, dünyanın en eski Tanrısal Kaya Anıtlarından Kybele'yi, Akpınar Havuzu'nun kenarından izledik. Yıllardan beri Anadolu'nun en eski Ana Tanrıçası'na bir yol yapılmadı. Manisa Belediyesi tarafından projesi hazırlanan Kybele planı ve çıkış rotası bir türlü uygulanmadı…
***
Manisa'nın doğusunda, Akpınar su tesislerinin ilerisinde dikkati çeken, yamaçlara dik uzanışlı faylara bağlı şekiller vardır. Yarıkkaya bunların en güzel örneğidir. Dar ve derin bir yarıktır. Masif kireç taşı üzerinde açılmıştır. Dere yatağı veya bir vadi değildir. Dağcılar tarafından, yukarıya doğru 28 etap tespit edilmiştir. Yarıkkaya'nın sağ üst kısmında Pelops Tahtı bulunmaktadır. Kutsal bir alandır. Üç metre çapında 7 adet sarnıç, tekli, ikili, üçlü evlerin nişleri ve izleri vardır.
Yarıkkaya'nın, Manisa Dağı'nda (Sipylus) meydana gelen doğal bir felaketin veya bir depremin delili olduğu söyleniyor. Eğitmenler ve katılımcılarla Yarıkkaya'nın içine girdik. Kelebekler karşıladı bizi. Bazı kelebeklerde kayalara tutunmuş uyuyorlardı.
Jeomorfoloji Prof. Dr. İlhan Kayan'a göre: “Yerkabuğu hareketleriyle Manisa Dağı yükselirken, yüzeyinde meydana gelen gerilmelerle kireçtaşı anakaya üzerinde beliren bir çatlak zonunun, karstik işleniş ve su süpürmesiyle açılmış bir bölümdür. Bunun bir anda bir deprem sırasında açıldığını düşünmek abartılı olur.” diyor.

Büyük Yeni Han – Mevlevihane – Niobe – Ulucami ve Yarıkkaya * Haydar Aksakal

Osmanlı döneminde, 1437?1595 yılları arasında Şehzadeler tarafından yönetilen kentte, cami, medrese, imarethane, kütüphane, çeşme gibi birçok eser yapılmıştır. Manisa Kenti, büyük ölçüde imar görmüş, sosyal ve ekonomik açıdan önemli bir merkez haline gelmiştir.
6-7-8 Eylül 1922'de, kent Yunan askerleri tarafından ateşe verildi. 10.700 konut, çarşıda 2448 dükkân, 35 han, 7 hamam, camiler, kiliseler, sinagoglar, saraylar, kütüphaneler ve okullar yakılarak yok edildi. 3.500 Türk ateşte kavruldu. 300 kıza tecavüz edildi. (Tüm bu Rakamlar uluslar arası soruşturma komisyonundan alınmıştır.) Manisalılar kitlesel olarak Manisa Dağı'na kaçtılar. Dağda yorgun, aç ve susuz kurtuluşu beklediler. 8 Eylül 1922 günü, Türk Ordusu Seyfettin Calbatur'un komutasında, dumanı tüten yanmış kente girdi. Dağdan inen Manisalılar, Türk askerini coşkuyla karşıladı…
Saruhan Beyliğinin merkezi olan, bir zamanlar Yeşil Manisa olarak anılan kentte, C. B. Üniversitesinin Tubitak ile birlikte hazırladığı etkinlikte, gezilerimiz devam etti. Etkinliğe katılanlar, geldikleri bu kenti çok sevdiler. Tarihi, doğal güzellikleri, ören yerleri, Spil Dağı Milli Parkı, Mesir Şenlikleri ve Manisa Tarzanı onların çok ilgisini çekti…
Bir zamanlar tarım kenti olan Manisa'nın, sanayi alanında önemli adım atmasını yerinde gördüler. Kentin ortasındaki kültür ve alış veriş merkezinin ismi, bir zamanlar Büyük Yeni Han olarak biliniyordu. Tarihi mekân hakkında, Prof. Dr. F. Emercan, diyor ki: “Büyük Yeni Han 1530 tarihinde, 1500 akçeye kiraya verilmiş.” (16. yüzyılda Manisa).
Dikdörtgen planlı han, iki katlıdır, avlunun ortasında, 1955 yıllarına kadar 5 köşeli mermer bir havuz vardı. Güney, kuzey, doğu ve batı cephelerinde dükkânlar vardır. Üst katta toplam 33 iş yeri bulunmaktadır. Bu katta, Manisalı ressamların ve el sanatlarıyla uğraşan yontu ustalarının atölyelerini ve yaptıkları eserleri izleyebilirsiniz. Bir zamanlar tüm ülkede tanınan Manisa Bezi, bu tarihi handa yeniden hayat bulmuştur. Alt kattaki dükkânlar avluya, üst kattakiler revaklara açılır. 2001 yılında başlayan yenileme çalışması 2004 yılında tamamlanmıştır… Büyük Yeni Han, Mesir haftalarında ve kültür etkinliklerinde kullanılmaktadır…
Yolumuz Mevlevihane'ye uzanıyor.
Saruhanoğlu İshak Bey tarafından 1368'de yapılmıştır. Manisa Mevlevi hanesi, Anadolu'nun batısında insanların maneviyatına yön veren manevi bir okuldu.
Saruhan Beyliği ile Selçuklu devleti arasında önemli rol oynamıştır. Osmanlı döneminde önemini sürdürmüştür. Şehzadeler, Manisa sancağında yetişiyordu. Konya'da posta oturacak Mevlevi halifeler ininde Manisa Mevlevi hanesinde yetişme geleneği vardı. Bulundukları yerlerde kültür hayatına yön vermişlerdir. 1925 yılına kadar faaliyetleri devam etti…
Bir zamanlar harap bir halde olan tarihi bina, daha sonra restore edildi ve C. B. Üniversitesine veridi. Manisa'da ilk Mevlana Sempozyumu 30 Eylül ve 1 Ekim 2006 tarihleri arasında gerçekleşmiştir.
Dönüş yolunda Niobe'deyiz. Dünyanın en eski Tanrısal Kaya Anıtıdır. Antik dönemde, Manisa Dağı'nda yaşayan yontu ustaları, Çaybaşı Deresi'nin bulunduğu vadide, bir kayayı Niobe'nin anısına anıt haline getirmiş, dere boyundaki kayalıklara da Aslan heykellerini yontmuşlar. Halk arasında ağlayan kaya olarak bilinir.
Batı Dünyası, Niobe'yi Havva Anne olarak görmüş. Tarihe ismi düşülen ilk kadın olduğu için. Atlantis Medeniyetini kuran Atlas'ın kızı da, Niobe'nin annesidir. Niobe'nin, yerel yöneticiler tarafından doğanın tahribatına bırakılması, çevresinde çocuklarının, onunla ilgili efsaneye ait rölyeflerin ve heykellerin olmaması katılımcıları, ulusal turizm ve Manisa adına üzdü…
Niobe'nin bulunduğu alandan, Spil Dağı'nın kuzey yamacında bulunan Ulu Cami'ye çıktık. Ulu Cami 1366?1368 yıllarında, devşirme malzemeyle Saruhan Bey'in torunu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Yerinde eski bir kilisenin olduğu söyleniyor. Bu şimdiye kadar kesinlik kazanmamıştır. Ahşap oyma minberi el işçiliğinin en güzel örneklerinden birisidir. Batısında bulunan Fethiye Medresesi de 1378'de İshak Çelebi tarafından inşa ettirilmiştir. Minaresindeki seramikler görsel olarak kentin diğer minarelerinde yoktur.
Cami'nin dış duvarları incelendiğinde, inşaat sırasında antik döneme ait rölyeflerin ve yazıtların kullanıldığı görülmektedir.
Ulu Cami'den Manisa Müzesi ve Muradiye Camii çok iyi görünür ve güzel bir beraberlik izlenirdi. Beton binaların, kent içinde çoğalmasıyla, bu tarihi mekânlar kentin içinde kaybolmaya başladı… Manisa Müzesinin arkeoloji bölümü yıllardır kapalı. 32.500 eser depolarda yeni bir müzenin yapılmasını bekliyor. Cumhuriyet Hükümetleri, Manisa'ya kentin tarihi zenginliğine ve sahip olduğu tarihsel zenginliğe uygun bir müze yapamamıştır.
Mimar Sinan'ın Ege Bölgesi'nde yaptığı en son eser Muradiye Camii, 1583?1585 yıllarında Sultan III. Murat adına, külliye olarak yapılmıştır. Zarif iki minarenin bulunduğu caminin çinileri, vitrayları, kalem işleri ve mermer minberi süsleme sanatının, görülmeğe değer en güzel örnekleridir.
Bu etkinlikte, dünyanın en eski Tanrısal Kaya Anıtlarından Kybele'yi, Akpınar Havuzu'nun kenarından izledik. Yıllardan beri Anadolu'nun en eski Ana Tanrıçası'na bir yol yapılmadı. Manisa Belediyesi tarafından projesi hazırlanan Kybele planı ve çıkış rotası bir türlü uygulanmadı…
Manisa'nın doğusunda, Akpınar su tesislerinin ilerisinde dikkati çeken, yamaçlara dik uzanışlı faylara bağlı şekiller vardır. Yarıkkaya bunların en güzel örneğidir. Dar ve derin bir yarıktır. Masif kireç taşı üzerinde açılmıştır. Dere yatağı veya bir vadi değildir. Dağcılar tarafından, yukarıya doğru 28 etap tespit edilmiştir. Yarıkkaya'nın sağ üst kısmında Pelops Tahtı bulunmaktadır. Kutsal bir alandır. Üç metre çapında 7 adet sarnıç, tekli, ikili, üçlü evlerin nişleri ve izleri vardır.
Yarıkkaya'nın, Manisa Dağı'nda (Sipylus) meydana gelen doğal bir felaketin veya bir depremin delili olduğu söyleniyor. Eğitmenler ve katılımcılarla Yarıkkaya'nın içine girdik. Kelebekler karşıladı bizi. Bazı kelebeklerde kayalara tutunmuş uyuyorlardı.
Jeomorfoloji Prof. Dr. İlhan Kayan'a göre: “Yerkabuğu hareketleriyle Manisa Dağı yükselirken, yüzeyinde meydana gelen gerilmelerle kireçtaşı anakaya üzerinde beliren bir çatlak zonunun, karstik işleniş ve su süpürmesiyle açılmış bir bölümdür. Bunun bir anda bir deprem sırasında açıldığını düşünmek abartılı olur.” diyor.