Dikkat,bilgi Çağına Hazırlıksız Yakalanabiliriz!

Yaklaşmakta bulunan bilgi çağına hazırlıksız yakalanma konusunda medyamızda sık sık haklı uyarılar yer alıyor.
Sanayi çağı geldiğinde hiçbir hazırlığımız yoktu; bir sabah ülkenin kapısı çalınıp sanayi çağı geldiğinde maalesef gerekli hazırlıklar yapılmamıştı; ve olan oldu, sanayi çağı çekti gitti.
Bundan gerekli dersler çıkarılıp bilgi çağına hazırlıksız yakalanmamalıyız. Çünkü, bu gibi çağların gelişleri pek belli olmuyor, birdenbire çıkıp geliveriyor, hazırlık göremeyince de çekip gidiveriyorlar. Yani bu defa da hazırlıksız yakalanırsak, Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun tamamını harcasak, iki tane daha Atatürk ilahisi besteletsek vallahi para etmez.
Şimdi bu uyarıdan sonra gelelim “hangi hazırlıkların yapılması gerektiği” konusuna. Bir kere şunu unutmamak lazım: bu bilgi çağına mutlaka yakalanacağız, yakalanmamak imkansız. Ama yakalanmaktan yakalanmaya da fark olduğunu bilmek lazım. Kötü olan hazırlıksız yakalanmaktır.
Bir de tabii ki -hazırlıklı ya da hazırlıksız- yakalandıktan sonra yapılması gerekenler var ki onlar ayrı bir yazı konusu olacak kadar derin mevzular olup öyle uluorta yazılmaması iyi olur.
Bilgi çağına hazırlık olarak -adı üzerinde- tüm insanlarımızı bilgilendirmek gerekir. Ama hangi konularda? Akla gelebilecek tüm konularda!
Şimdi akla şöyle bir soru gelebilir: okul çağında olanları zaten yeteri kadar bilgilendiriyoruz; o yetmiyor dershanelerde; o da yetmezse özel öğretmenler tutarak bilgilendiriyoruz. Bununla da yetinmeyip, ne kadar bilgilendiklerini ÖSYM adı verilen bir örgüt eliyle ölçüyoruz. O halde daha ne yapıp da çocuklarımızı bilgi çağına göre bilgilendireceğiz?
Bir de erişkinlerin durumları var. Onları da TV yoluyla bilgilendiriyoruz. Hele bir açık öğretim kanalımız var ki, fevkalade zekice hazırlanmış eğitim programları yoluyla müthiş bilgilendirmeler yapıyoruz. Daha ne yapalım?
Evet işte bütün bunlara karşın, bilgi çağı daha bilgili insanlar istiyor. Aksi halde hazırlıksız yakalanırız.
Şimdi, yapılması gerekenleri planlamalıyız. Okul çocuklarımızla ilgili planın özü, çocukların dersler sırasında soru sormak, anlamak ve bu gibi nedenlerle çok az da olsa kaybettikleri zamanların tasarruf edilmesine dayalıdır. Evet her ne kadar öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu bu tip zaman kayıplarına izin vermiyorlarsa da, sorgulamanın, öğrenilenlerin mevcutlarla birleştirilmeye çalışılmasından tamamen vazgeçilmelidir.
Öğretmenlerimize “yürekten” -ezber Farsça göğüsten demektir- inanalım ve soru filan sormayalım. Böylece kalacak zaman boşluğu bilgilenmek için kullanılır.
Bilgi çağına ikinci hazırlık, HBB televizyonunda gösteri yapan bellek hamalbaşısı arkadaş aracılığıyla yapılmalıdır. Bütün vatandaşlarımız, belleklerinin sol yanlarında tutacakları şeyleri hatırlatan başka şeyleri, belleklerinin sağ yanlarında depolayarak, örneğin 62,215 ile 79,998'in çarpımını bellekten yapacak duruma gelmelidirler.
Hazırlıksız yakalanmamanın en can alıcı noktası ise bunlar değildir: bilgi çağını, kapıyı çalıveren bir şıpgeldi misafire benzetip, az buçuk hazırlıkla onu karşılamanın mümkün olduğunu sanan ve topluma bu yolda akıl veren ne kadar okumuş, çok okumuş ve çok çok okumuş varsa onları, İran, Irak, Yunanistan, Ermenistan, Almanya gibi dost ülkelere ömür boyu danışman olarak yollamaktır.