Bilgi Toplumu ve Değişim

Bilgi toplumu, değişim dalgası karşısında, her şeyi yeniden düşünmek ve değerlendirmek zorundadır. Değişim, adı üstünde her şeyi değiştiriyor. Türkiye, gününü doldurmuş eskimiş sistemlerin yükünü artık maalesef kaldıramıyor.

Türkiye’nin en zorlu problemi, çözüm bekleyen sorunları bulunduğunu anlayamamak. Bu algılama gerçekleşmeden hiçbir şey yapılamaz. O halde, gerçeklerle yüzleşmemiz ve alışkanlıklarımızı sorgulamamız gerekir.

Biliyoruz ki, hiçbir toplum değişimden hoşlanmaz, ancak yine biliyoruz ki, hiçbir toplum değişmeden yıllar boyu ayakta kalmayı da başaramaz.

Biliyoruz, Türkiye değişiyor ama dünya daha hızlı değişiyor. Yapılacak iş, gerçekleri görüp kaybedilen zamanı ve fırsatları yakalamak.

Değişim her an gözlediğimiz, izlediğimiz, yaşadığımız ve önüne geçilemez bir olay.
Bir Çin atasözü;
“Rüzgarlar esince aptallar duvar örer,
akıllılar yel değirmeni yapar.”

Biliyoruz, Türkiye değişiyor, ama dünya daha hızlı değişiyor. Gün fırsatları görme ve alışkanlıklarımızı sorgulama günüdür. Bunu beceremezsek, sadece işçi-işveren değil, demokrasi, sosyal adalet ve özgürlükçü toplum da çok şey kaybedecektir.

Bu firmalarda “iş mükemmelliği” benimsenerek sistemleştirilmiş; “sürekli iyileştirme” kurumsallaştırılmıştır.

İçinde yaşadığımız dönem, sanayi toplumundan, “Bilgi Toplumu” na, daha doğru bir deyimle “BİLİŞİM ÇAĞI” na geçiş dönemidir.

Değişimin ne kadar köklü ve kapsamlı olduğunu belirtmesi bakımından Güney Kore’nin en güçlü kuruluşu “Samsung’un Başkanı LEE KUN HEE’ nin şu sözlerini hatırlıyorum:
“Eşleriniz ve çocuklarınız hariç, herşeyi değiştirin.”

Geleceğe hazırlanmanın, rekabet ortamında ayakta kalmanın temelinde “insan” faktörü yatar. Bu da “EĞİTİM” ile ilişkilidir. Eğitimimizin mevcut şekli ile çağdaş çizgiden uzak olduğu bilinen bir husustur.
Bilgi güçtür; bilgi sermayedir;
Bilgi Rekabette en etkili silahtır.

Eğitim artık mesleğe girme öncesindeki bir aşama olma vasfını kaybetmiş, “yaşam boyu” süren bir faaliyet niteliğini kazanmıştır. İngiliz Başkanı Tony BLAIR’e üç önceliği’nin neler olduğu sorulmuştur. Cevabı: 1) Eğitim 2) Eğitim 3) Eğitim olmuştur.

“Bilgi”, “güç”, “sermaye” silahtır. Eğitim sisteminin değişmesi de ülkemizin gündem maddelerinden birisini teşkil etmelidir. Eğitim konusunda Devletimiz kadar sosyal taraflara da önemli görevler düştüğü görüşündeyiz.

Telefonla, TV’le ve bilgisayarla hatta internetle tanıştık. Şimdi bu üç bağımsız gibi görünen gelişimin bir araya gelmesi, iletişim devrimini, bu da Bilgi Toplumu’nu oluşturdu. TV, bilgisayarın beraberce kullanılması tüm bilgi kaynaklarına ulaşmayı fevkalade kolay bir hale getirdi. Üretim, madde ve mamul üretimden çok, bilgi üretimi şekline dönüştü. Bugün satılan mamullerin ancak %25'’nin malzeme ve enerji olduğu, diğer kısmının ise bilgi ile ilişkili olduğu düşünülüyor.

Mümkün olan sadece çok yetenekli insanı üretime entegre etmektir. Birey sermayeden daha önemli olma yolunda, toplum, sivil değerleri, kutsal devlet kavramından gittikçe daha fazla benimsiyor. Evrende tek değişmeyenin değişmenin kendisi olduğudur. Ülkemizde, işlerin hep tepe yöneticiden halledilmesi istenir. Bunun nedeni de sistemin çalışmamasıdır.

Değişimi gerçekleştirmek, bazı özellikler gerektirir;
1. Yenilikleri denemeye hevesli, istekli olmak,
2. Uygulama için gerekli bilgi birikimine sahip olmak,
3. Değişimin gerçekleşeceğine inanmak ve inandırmak,
4. Cesur olmak,
5. Sonuca ulaşana kadar kararlı olmak, zira önünüzde hep direnenler olacaktır,
6. Ve son olarak da, takım oyununa inanmak ve ekibe güvenmek, zira bütün süreci tek başınıza tamamlayamazsınız.

Artık,
Şirket slogan sistemi “Biz bir Aileyiz”
Şirket Sloganı: “Tanınalım”
Şirket Sloganı: “Büyüyelim”
Şirket sloganı: “Hedef Avrupa”
Şirket Sloganı: “Hedef Dünya”

Şirket kültürümüz, değişime açık olmayı, katılımcılığı, müşteri odaklılığı, ekip çalışmasına uygun olmayı, paylaşmayı içermektedir.

Kurumlarımız,
İş mükemmelliği yolculuğuna çıkmayı düşünmeli ve çalışmalıdır.

Türkiye geçmişte çok büyük değişimler başardı. Büyük Önder ATATÜRK dünyadaki en büyük değişimi gerçekleştirdi.

• Batık bir imparatorluktan filizlenen yeni bir Türkiye yarattı, bu bir değişimdir.
• Padişah ve halifelik yönetiminden Cumhuriyet yönetimine geçiş, bir değişimdir.
• Şeriat devletinden laik devlete, bu da bir değişimdir.
• Şeriat Hukuku’ndan çağdaş Batı Hukuku’ nun esas alındığı Medeni Hukuk Sistemi’ne geçiş, buda bir değişimdir.
• Kıyafette değişim,
• Ve dünyada örneği olmayan bir başka değişim, Arap harfleri yerine dünyada geçerli Latin harfleri, Harf devrimi değişimidir.
• Özetle söylemek gerekirse, modern bir Türkiye için değişim yaratmıştır.

1980’lerde yapılan radikal bir değişim ile serbest Pazar ekonomisi ve liberal ekonomiye geçiş sağlanarak Türkiye, bölgesindeki birçok devletin önüne geçti.

Türkiye acımasız dünya rekabetinde geri kalmamak, gelişmiş ülkeler safına katılmak için 2000’li yıllara girerken yeni bir değişimi yakalamak zorundadır.

Ya bu değişimi yaparız ya da ikinci sınıf dünya ülkeleri arasında kalırız.

Artık dünya rekabeti hiçbir engel ve korunma olmadan kapımıza gelmiştir. Dünyada değişim çok hızlanmıştır. Bu gün Uzak doğuda veya Çin’de üretilen; rekabet gücü yüksek olan bir mal yarın bizim pazarımızda olabilmektedir. Dikkat edin evlerimizdeki eşyaların yarısı yabancı kaynaklıdır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Değişim bir yeniden yapılanmadır.
Değişim; teknolojide, modelde, pazarlamada, fiyatlandırmada, bir atılım yapıp rakiplerin önüne geçmek demektir. Değişim hiçbir ülkede kolay yapılmaz. Sancılıdır. Değişim sadece sanayi kuruluşlarımızın veya yönetimin başaracağı bir iş değildir. Değişim çalışanların katılımını, desteğini ve eğitimini de gerektirir.

Yönetim değişim için araştırmayı yapar. Vizyonu belirler, hedefleri koyar. Uygulama çalışanlarla birlikte yapılır. Bugünkü dünya rekabetinde işçi- işveren çatışmasına artık yer yoktur. İşçi- İşveren bir aile oluşturmaktadır. İşçi de, çalışan da, işveren de, dünya rekabeti ile savaşta aynı gemi içindedir. Dünyadaki rekabetin perde arkasında çalışanların rekabeti vardır.

Değişimi araştıran bir yazar şöyle diyor. “ Bugünkü rekabet ortamında dünyada en kıt olan şey artık sermaye değildir, iş yapma vasfı olan kalifiye elemandır.”

Ülkemizin en önemli sorunu enflasyon olarak görünüyor. Aslında enflasyon diğer sorunların bir sonucudur. Arkasında kamu açıkları var. KİT’lerin verimsizliği var. Yönetimlerin beceri düzeyleri var.

Türkiye’de bunu halledecek bilgi, beceri, politikacı, bürokrat ve iş alemi yok mu? Elbette Var. Eksik olan maalesef İstikrardır.

Bilgi Birikimi
Bir ünitede gereken bilgi ve uzmanlık, kurumun bir başka ünitesinde bulunduğu halde ya bilinmediği için ya da üniteler arasındaki sınırlar aşılamadığı için yararlanılamaz ve aynı bilgi ve uzmanlık ya dışardan yeniden satın alınır veya yeniden üretilir.

Bu durumda, kurumun bünyesinde bulunan bilginin kurum için çalıştığı, ona faydalı olduğu söylenemez.

Öldürücü rekabetin hüküm sürdüğü piyasada kurumların böylesine savurganlık yapmaya hakları ve imkanları olmaması gerekir. Böyle bir ortamda, aksine, kurumların başarılı olabilmeleri için hem bünyelerinde olan bilgi birikimini kurum için kullanabilmeleri ve hem de bilgilerini dış çevredeki değişimden daha hızlı olarak arttırabilmeleri gerekir.

Bunu basit bir formülle gösterirsek: Ö>=D
“Bir organizasyonun öğrenme hızı onun dış çevresindeki değişimin hızından daha büyük veya bu değişime eşit olmalıdır.”
Andrew MAYO

Aksi halde piyasada kalabilmeleri, yaşamlarını başarılı bir şekilde sürdürebilmeleri imkansız olacak, sonları hüsranla bitecektir.

Kurumsal öğrenmenin böylesine önem kazandığı çağımızda bunu gerçekleştirmenin yolu da “Bilgi Yönetimi” nin, organizasyonda yönetimin, özellikle İnsan Kaynakları Yönetimi’nin bir fonksiyonu olarak benimsenmesine bağlıdır.

Bilgi Yönetimi Nedir?

Bilgi Yönetimi
• Öncelikle bilginin üretilmesi
• Üretilen bilginin öğrenilmesi,
• Kolay ulaşılması için bilginin düzenlenmesi,
• Bunları kaybetmeden saklamak,
• Paylaşmak, işbirliği yapmak ve iyi bir iletişim kurmak,
• Bilinen şeyleri kullanıp onların üzerine bina etmek; yani her birimizin kendi küçük krallıklarımız içinde “tekerleği yeniden icad etmeden”, komşu krallıkta icad edilmiş olan tekerleğin teknolojisini daha da geliştirmeye çalışmak ve onu komşularımızla paylaşmak.

Yani Bilgi Yönetimi’nden anladığımız, etkin bir koordinasyondur.
Bilgi Yönetimi; ancak, sistemler, süreçler, bir paylaşma ve açıklık kültürü, sürekli kurumsal öğrenme ve teknolojinin koordinasyonu ile gerçekleşir.

Bilgi Yönetimi’nin Kurum Faaliyetlerine Etkisi

Bilgi Yönetimi’nin kurum faaliyetlerine doğrudan katkısının ne olacağı sorusuna ise ilk akla gelen yanıtlar;
• Bilgi,beceri,uzmanlık, önderlik, özel maharetler, müşteri ilişkileri, iş yöntemleri, kültür gibi “görünmeyen” varlıkların değerini artırması,
• Tekrarları ve yeniden yapımları ortadan kaldırarak kar/zararı olumlu etkilemesi,
• Başkalarının bilgi ve deneyimleri üzerine eklemeler yolu ile sürekli gelişmeyi sağlaması,
• Çalışanların birbirlerinden öğrenmesi yolu ile esnek ve uyumlu bir öğrenme kültürü yaratması ve
• Bilgi sermayesi oluşturmasıdır.

Bilgi Sermayesi
Andrew MAYO, kurumların bilgi sermayesini: “onların defter değeri ile piyasa veya borsa değeri arasındaki fark" olarak tanımlar.

Bilgi Yönetimi’nin en büyük düşmanı; bencil, dar görüşlü,
Vizyonu olmayan ve tembel, değişim karşıtı olanlardır.

Bilgi üreten şirketlerde bu fark çok büyük boyutlardadır. Örneğin Microsoft’un değerinin % 95 kadarı bilgi sermayesinden gelmektedir.

Bilgi yönetiminin en büyük düşmanı insan tabiatıdır. Hangi çağda, hangi ülkede olursak olalım, insan tabiatı ve karakterinde görülen bir takım zaaflar kurumlarımızda da karşımıza çıkacaktır. Yerleştirmeye çalışacağımız Bilgi Yönetimi'’nin en büyük düşmanı; bencil, dar görüşlü, vizyonu olmayan ve tembel değişim karşıtlarıdır. Bunların bazıları: Yeni şeyler öğrenmemek, teknolojiden faydalanmamak için”Fakat bilmiyorum..” mazeretinin arkasına sığınacak, bazıları : Bilgilerini paylaşmamak, işbirliği yapmamak için “Maalesef hiç zamanım yok” diyecek, bazıları da: “İstemedikleri için” bilgi yönetimine karşı çıkacaklardır.

Açıkça söylemeseler de “Bilgi güçtür. Onu kendime saklamak istiyorum” diye düşüneceklerdir.

Önemli olan, kurumlarımızda yaratacağımız kültür ile bu tipleri çok azınlıkta bırakmak ve giderek elimine etmektir.

İnsan Kaynakları Yönetimine Düşen Görevler
• Bir öğrenen organizasyon kültürü yaratmak,
• Öğrenme ve paylaşmanın kurumun öz değerleri arasında olmasını sağlamak,
• Bilgi paylaşımını kolaylaştırmak,
• Bilgi Yönetimi sorumluluğunun görev tanımları içinde yer almasını sağlamak,
• İnsanlar yeni bir göreve atandığında onların o görevde birikmiş bilgi ve süreçlere ulaştırılmasını sağlamak,
• Dışarıdan alınan yeni elemanlarda gereken tüm bilgilerin ve yetkinliklerin bulunmasını sağlamak,
• Kişiler ayrılırken onlardaki bilgileri alıkoymak,
• İstenen davranışları özendiren teşvik sistemlerini yerleştirmek,
• Bütçelerde personel geliştirmeye yeterli kaynak ayırmak,
• Kurum içi ve dışında işbirliği ağları kurarak iyi uygulamaları paylaşmakta önderlik etmek,
• Çalışma düzeni içinde “paylaşmaya” zaman ayırmak,
• Teknolojik olarak yeterli olmak,
• Görünmez bilgiyi yakalayıp kullanıma sunmak,
• Bilgi yönetim kültürü şampiyonları çıkartmak,
• Suçlama kültürünü yasaklamak
Gerekiyor. Sabrınız için hepinize teşekkür ederim.