Değişim Sürecinde Okul

Ar.Gör.İsmail AYDOĞAN
Toplumun, devletin ve genelde tüm insanlığın yaşam damarını oluşturan okulun geçmişi, insanlık tarihine kadar yol almaktadır. Çoğu zaman belli zümrelerin eğitiminde kullanılan okul sistemi, siyasi arenanın demokrasi zemininde yer bulmasıyla olabildiğince kitlelerin hepsine ulaştırılmaya çalışılmıştır. Uysal (1978) eğitimin dünyadaki gelişimini incelediği araştırmasında, eğitimin, belirli bir kesime sunulan ve seçkin insan yetiştirmeyi amaçlayan bir hizmet olarak geliştiğinin görüldüğünü belirtmiştir (Uysal, 1978, s.131). Okul, hem toplumsal istikrarın korunmasında hem de toplumda kültürel, teknolojik değişikliklerin gerçekleşmesinde rol oynar. Toplumun kültürünü, düzenini yetişmekte olan nesile aktarmak okulun görevi olduğu gibi, ülkemizde ve dünyadaki toplumsal, kültürel, teknolojik ve ekonomik gelişmeleri yakından izleyip benimseterek ve yetişmekte olan nesile aktararak toplumun ilerlemesine katkıda bulunmak da görevidir. Çoğu eğitim kurumlarının bu iki işlevi yaparken dengeye uymadıkları görülür. Kısaca, okulun varlığını sürdürebilmesi için, toplumun özelliklerini koruması; ama yaşamsal işlevini sürdürebilmesi için de kendini yenilemesi gerekir (Alıcıgüzel, 1998, 17-18).
Geçmişten günümüze biçim, anlayış, yönetim zihniyeti değişikliğine uğrayan okul anlayışı, henüz insanlığın çoğunluğunun "fikirbirliği" sağladığı konuma gelmiş midir? Bu soruya yanıt verebilmek için okulun amaçlarını ve işlevlerini gözden geçirmek gerekecektir.
?u an okulların genel olarak amaçları/ işlevleri bireye yönelik olmaktan çok siyasi otoriteye yöneliktir. Ülkemizde öğretim kademelerinin amaçları arasında, iyi bir vatandaş yetiştirmek, üst öğrenime ve iş alanlarına hazırlamak, kişi ve toplum sorunlarını tanıtmak, çözüm yolları aratmak, ülke kalkınmasına katkıda bulunma bilincini kazandırmak (Başaran, 1993, s.81,86) sayılabilir. Bursalıoğlu, okulun politik görevinin, yetiştirdiği kuşağın toplumdaki devlet sistemine bağlılık göstermesini ve liderlik yetenekleri olan öğrencilerin seçilmesi ve eğitilmesini gerçekleştirmek olduğunu ancak ülkemizde bunun devlete bağlılık olarak görüldüğünü, her düzeyde politik liderlerin bulunma ve yetiştirilmesinin önemsenmediğini belirmektedir(Bursalıoğlu, 1998, s.37).Görüldüğü gibi okul, insanın dış dünyasındaki öğeler üzerinde ağırlıklı olarak durduğu için, okulda uygulanan programlar öğrencilerin dünyasını fazla önemsememektedir. Aşırı bir ders yükü, yaşa ve zekaya bağlı olmadan hazırlanmış ders içeriği, üstesinden gelinmesi hayli zor olan konuların programları oluşturduğu görülmektedir. Oysa genel zekanın ve sosyal yönün önemi dikkat edilmemektedir. Yapılması gereken, gençlerin bulundukları çağa uyum sağlamaları için gerekli olan konuları öğretmek, düşünme becerilerini geliştirmek, demokratik yaşama biçimini, sağlıklı ve emniyetli yaşama yolunu kavratmak ve sosyal etkinlikleri doğrudan öğrenmelere zemin hazırlamak olmalıdır. Bunun için ders içeriklerinin ivedilikle çağa uygun hale getirilmesi gerekir.
Bilindiği gibi okulda uygulanacak programlar merkezi yönetim tarafından hazırlanır. Okul müdürü bu programı yürütmekten sorumlu en yetkili kişidir. Öğretmen ise birim olarak programı uygulayan kişidir. Öğrenci hazırlanan bu "paket programları" alan kişidir. Dikkat edilirse öğretim yukardan aşağı doğru bir akım halindedir. Oysa tüm öğrencilerin gereksinmelerine yanıt verecek bir eğitim, bilgi aktarmakla değil, bilgiyi kullanmasını öğretmekle (öğrenmeyi öğretmekle) gerçekleşebilir. Ayrıca eğitim-öğretimin bireyselleştirilmesi gerekir. Bunu içinde öğrenci sayısının kısa sürede azaltılması, ikili öğretime son verilmesi ve okuldaki eğitimin kalitesinin artırılması gerekir (Alıcıgüzel, 1998, 11). Böylesi durumlarda bireyin önemi azalmaktadır. Bu tabloya göre okuldaki öğrenci;
– edilgendir
– düşünme yetkisini sınırlı kullanır
– programın içeriğine katılamaz
– belirlenen sınırlar içerisinde düşünür
– eleştiri yöntemini kullanamaz
– okul yönetimine katılamaz
– öğretemez, öğrenir
– araştırma ruhu yoktur
– ezber yeteneği hayli gelişmiştir
– korkak, cesareti azdır
– sosyal yönü az gelişmiştir
Okulda öğretmen:
– programı uygulamaktan sorumludur
– kendi yaratıcılığını kullanamaz
– okul yönetimine katılamaz
– müfredat programına aykırı davranamaz, en azından sözkonusu programı eleştiremez.
– program doğrultusunda düşünür
– cesareti az.
– sosyal yönü zayıf
Okul yöneticisi :
– odasından fazlaca çıkmaz
– bürokratik işler arasında boğulur
– ağır kırtasiyecilik baskısı altında okuma yeteneğini kullanamaz
– öğretmenlerin gelip-gelmediği konularıyla aşırı ilgi gösterir
– öğretim yardımcılığı yapamaz
– okulda olumlu öğrenme ikliminin oluşması hususunda ilgisi az
– üst yönetimlerin baskısı altında/ cesaretsiz
– riskten hoşlanmaz
– öğretmenlerle birlikte olmanın yanlış olacağına inanır
– öğrencilere karşı suratı asık
– Eğitim denetimi görevini bilmez/ bilse bile yapmaz.
– katılımcılığı sevmez
– kararları tek başına alma eğilimindedir.
Yukarıda sayılan öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin özelliklerini çoğaltmak mümkündür. Bu üç grubun özelliklerinden okuldaki kişilerin (yönetici, öğretmen, öğrenci) birbirlerini tanımadıkları, birbiriyle açık bir iletişim kuramadıkları, birbirlerini önemsemedikleri, en azından kendilerini önemsemedikleri, herkesin neyin doğru-yanlış olup olmadığını düşünmeden üst yöneticilerin isteklerini yerine getirmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Son yıllarda gerek batıda gerekse ülkemizde yapılan araştırmalar okula başka bir misyon yüklemektedir. Gerek toplam kalite yönetimi, gerek etkili okul, gerekse öğrenen örgütler veya sistem düşüncesi yukarıda sayılanların değişmesini zorunlu kılmaktadır. Bunların yanısıra uzun bir süredir değişmeksizin uygulanan ve en önemli amacı iyi bir vatandaş yetiştiren okullarda da olumlu gelişmeler olmadığı ortadadır. ?u halde değişme ve gelişme kaçınılmazdır. Aksi takdirde diğer uluslarla beraber yol almamızın imkansızlığına çözüm getirmek olası değildir. Toplumdaki sosyal, politik ve ekonomik değişmelerden etkilenen eğitim ve onun yöneticisinin, aynı hızla uyum göstermesi gerekir. Eğitim sisteminin temel işlevi, bireylerin topluma uyumunu sağlamak, onları işe ve yaşamaya hazırlamak olduğuna göre eğitim, toplumun değer sistemlerinden ne çok geri ne de çok ileri olmamalıdır. Teknik alanlardaki değişme ve gelişmeler yönetici ve öğretmenlerin görüşlerini ve fikirlerini de değiştirmektedir. Bu açıdan yönetimin geçmişe ve deneyim sonuçlarına dayandığı devrin gerilerde kaldığı kabul edilmelidir (Taymaz, 1993, 24).
Yapılması gereken okulun misyonunun değiştirilmesidir. Ancak tüm okul yöneticilerinin sürekli dile getirdikleri gibi, değişmenin engeli Bakanlık (merkez yöneticilerdir) gibi çözümsüz bir önerinin kabuledilebilirliği azdır. Sorun ya da çözümsüzlük merkezi yöneticilerden kaynaklanıyorsa bile, kendi iç kaynakları çerçevesinde çözümsüz değildir. Çünkü hiçbir yöneticinin okulunu geliştirmek, okul programlarını zenginleştirmek için yukarıdan talimat almasına gerek yoktur. Lider yönetici, okul programını, öğrencilerinin gereksinmelerini, çevredeki ve iş yaşamındaki gelişmeleri karşılayacak biçimde yeniden düzenlemek için çaba harcar (Alıcıgüzel, 1998, 20).
Öncelikle okulda bireylerin birbirlerine bakış açısının değişmesi gerekmektedir. Bunun için okuldaki tüm personel "insan" yetiştirdiklerinin fark¨nda olmalıdır. Ancak bu fark alışılmışlığın aşıldığı bir fark olmalıdır. Yani okuldaki yönetici ve öğretmenler "çocuk"tan ziyade “insan” yetiştirdiklerinin bilincinde olmalıdırlar. Ulaşılamayacak bir insan değil, hayatta yaşayan, ayakları yere basan bir insandan bahsediyoruz. Çağımızda okul eğitimini, öğrencilere yalnızca okuma, yazma, matematik gibi temel derslerin konularını öğretmekten ibaret bir görev olarak görme anlayışı ortadan kalkmıştır. Avrupa’da genel ve temel eğitimin ortaya çıktığı 18.yüzyılın sonundaki bu anlayış işlevini tamamlamıştır. Günümüzde temel eğitim okulu, temel bilgi ve beceriler yanında, sanatsal değer ve becerilerin, kişilik eğitiminin, iyi alışkanlık ve davranışların temelinin atılıp geliştirildiği okuldur (Alıcıgüzel, 1998, 9). Oysa günümüzde okulda okutulan kitapların içeriğinde, ideal bir insan tipi ortaya koyulmakta, bu insan tipine ise ulaşılması adeta mümkün görünmemekte, uhrevi bir mükemmelliyet atfedilmektedir. Oysa insan;
– hatalıdır,
– yanlış yapabilir/ yapmalıdır,
– genellikle iyi donanımlara sahiptir,
– öğrenmeye yatkındır,
– sevilip, güvenildiği zaman kendisini işe adar,
– fırsat verildiğinde yeteneklerini ortaya koyar,
– serbest bırakıldığında düşünür, ürün ortaya koyar,
-geçmişiyle vardır, hayatında bazı şeylerden(olumlu-olumsuz) etkilenmiştir,
-sosyal çevresiyle tümleşiktir, okul dışı sorunlardan etkilenebilir,
-geleceğe ait düşünceleri vardır,
-bazen çaresizdir, yardıma ihtiyacı vardır,
-eğitilmeye ihtiyacı olduğu gibi eğitebilir de,
-eleştiri yapabilir,
-orijinal bir yanı vardır, kullanması gerekir,
-edilgenliğe değil, etkenliğe gereksinim duyar,
-kendini kanıtlamaya ihtiyacı vardır,
Bir birey olan insanın bu özellikleri yönetici ve öğretmen tarafından tanınmalı ve kabul edilmelidir.
Büyük değişimler yöneticilerden başlar, bu yüzden ilkin yöneticilerin ve sonra öğretmenlerin daha sonra da öğrenciler ve diğer memurların bu niteliklere "inanması" gerekmektedir.
Okul yöneticisinin, katılımcı, açık ve demokratik bir yönetim biçimini benimsemiş olması ve okulun sosyal ikliminin ılımlı olması gerekmektedir (Yenersoy, 1997, s.58). Okulun iklimi öğrencinin öğrenmesi, öğretmenin öğretmesi, yöneticinin yönetmesi açısından oldukça önemlidir. Olumlu iklim oluşturmanın yolu, açık iletişim sağlamakla mümkündür. Bunun için, gizliliğin olabildiğince azaltılması gerekir.
Olumlu, motive edici iklimin yaratılması yöneticilere bağlıdır. Yöneticiler, inanır ve isterlerse bu iklimi yaratabilirler. Okullarda oluşan bu iklim şu özelliklere sahip olur (Braham, 1998, s.7-8).
-Öğrenme, insanların yaptığı herşeyin içerisine eklenmiştir.
-Öğretmek için öğrenme desteklenir ve çoğunlukla ödüllendirilir.
-Kurum, ekip çalışmasını, yaratıcılığı güçlendirmeyi ve kaliteyi destekler.
-Çalışanların kendi ihtiyaçları için doğru yolu seçeceklerine güvenilir.
-Farklı alanlardaki kişiler birlikte öğrenirler.
-Öğrenmeyi geliştirmek için usta-çırak ilkesine önem verilir.
-Öğrenme, toplantıların, çalışma gruplarını, olabilecek diğer birlikteliklerin ve iş süreçlerini içinde yer alır.
-Konumu ne olursa olsun her birey eşit öğrenme olanağına sahiptir.
-Hatalar, öğrenme olanakları olarak değerlendirilir
Okul öğretime açılmadan, okul yöneticisi ve öğretmenler, birlikte, okulun vizyonunu, hedefini, planını, kalitenin rehberliğini (Özden, 1998, s.42) belirleyerek, Power (1996, s.5) de değinildiği gibi öğrencinin (müşterinin) memnuniyeti, sürekli iyileştirme, verilere dayanma, yönetimin kararlılığı, herkesin katılımı ilkelerini gerçekleştirmeye girişmelidirler. Bunun için okul yöneticileri tüm öğretmenleri ve öğrencileri veya (okul büyükse) temsil gücü yüksek kişileri yeterli sayıda yönetime katmalıdır.
Okul müdürü ve diğer temsilciler, bulundukları yerleşim biriminde, gelecekte nerede olacaklarını belirlemelidirler. Diğer okulların yapamadıkları ya da yapmadıkları etkinlikleri, görevi, rolü, misyonu yüklenerek kendilerini tercih nedeni yapmalıdırlar. Tespit edilen vizyonu gerçekleştirebilmek için okulun yönetim yapısında, diğer okullarla işbirliğinde, öğrenciler ve öğretmenler arasında yapılması gerekenler belirlenmelidir. Bu belirlenen vizyonu gerçekleştirebilmek için branş öğretmenlerine, müdür yardımcılarına, sınıflara, sınıf başkanlarına, çeşitli etkinlikleri yürüten öğretmen ve öğrencilere düşen görevler tartışılıp ortaya konulmalıdır. Okuldaki bütün öğretmenler, yöneticiler ve öğrenciler hatta hizmetliler bağımsız halde ama bir bütünlük içinde vizyon doğrultusunda çalışmalıdır. Bunun için kimin, nerede, ne yapacağını gösteren planlar anlaşılır biçimde yapılmalıdır. Okulun vizyonu, müdür, öğretmen ve diğer görevlilerce paylaşılmalıdır. İnsanlar bir vizyonu gerçekten paylaşıyorlarsa, ortak bir özlemle birbirine bağlıdırlar. Çünkü içten gelen vizyon, insanların özlemlerini yükseltir. Bir okulda vizyon, insanların okulla ilişkisini değiştirir. Artık onların okulu olmaktan çıkar ve “bizim okul”a dönüşür (Senge, 1991, 229).
Okul müdürü, gerek müdür yardımcılarına, gerek öğretmenlere, gerekse öğrencilere sorumluluk oranında yetki vermelidir. Vizyonun ve hedefin gerçekleşmesi için kimse kimsenin yetkisine, sorumlu olduğu alana ve işine karışmamalıdır.
Okul yöneticileri, öğretmenlerin oturma, dinlenme gibi kullanılacak yerlerin temizlik-bakım-onarım işlerini aksatmamalıdır. Makam odasından ziyade öğretmenlerin boş vakitlerini gözlemleyerek, teneffüs aralarında, onların yanında olmalı, gündemlerini eğitim-öğretimin oluşturmasını sağlamalıdır. Sorunları tek başına değil, öğretmen odasına giderek, onlara iletmeli ve onlardan bu sorunu öğrencilere iletmelerini, onlardan çözüm önerisi getirmelerini ve kendilerinin görüşlerini veya çözüm önerilerini istemelidir. Bunun için yeterince zaman vermelidir. Mümkünse sorunların duyurulacağı bir pano ayarlayıp, okulun her türlü problemi asılıp, öğrencilere duyurulması yolu da seçilebilir. Çözüm için karşılanabilecek ölçüde ödül de verilebilinir. Okul müdürü, öğretmen ve öğrencilerin kendisine rahatça ulaşılmasını engelleyen her şeyi kaldırmalıdır.
Öğretmen öğrencilere düşünmeye, sorunlarına kendilerinin çözüm bulmalarına özendirmelidir. Sınıfın bakımından, temizliğinden tüm öğrenciler sorumlu olmalıdır. Örneğin sınıfta herkes kendi etrafından bakım düzeninden sorumlu olmalıdır. Müfredat belirlemeyi temel ilkelerle sınırlı tutup bu ilkelere uyulmak kaydıyla her okulun kendi özgün koşullarına göre ders programlarına izin vermek, pratik olarak gerçekleştirilebilir (Akkanat, 1998, 38).Kitabın içeriğinde yer alan konuların hangisinin önemli olduğu, önem derecesine göre dizilişini, hangi konuların öğrenilmesi gerektiğini öğrenciler belirlemelidir. Öğretmen buna yeterince fırsat-zaman tanımalıdır. Ayrıca hangi dersin saat kaçta işleneceğini de yine öğrencilerle dersin/sınıfın öğretmeni belirlemelidir. Ancak öğretmen kendi görüşleri kabul edilmese dahi, alınan kararlara uymalıdır. Öğretmenlere okulun vizyonunu gerçekleştirecek etkinlikler için yeterince imkan tanınmalıdır.
Öğrenciler, en önde olmalı, etken olmalı, sorumluluk almalıdır. Verilen yetkiye alışmalı, yetkiyi kullanmayı bilecek alıştırmalar yaptırılmalıdır. Öğrenciler, takım halinde öğrenmenin en etkili öğrenme yolu olduğuna inandırılmalıdır. Rekabet yerine işbirliği yapmalıdır. Öğretmen ve okul yöneticilerini eleştirme özgürlüğüne sahip olmalıdırlar. Öğrencilere örgütlenme fırsatı verilmelidir. Çevre düzenlemeleri, diğer okullarla birlikte çeşitli etkinlikler, tiyatro, gösteri, halk oyunları, panel, konferans… gibi etkinliklere yöneticiler ve öğretmenler her türlü kolaylığı göstermelidir. Öğrenciler bu tür etkinlikleri yapmaya isteklendirilmeli ve desteklenmelidir.
Sonuç olarak okulda;birey (öğrenci, öğretim elemanı, yönetici) üzerindeki her türlü zorlamanın biraz daha hafifletilmesi, "bireyselleşen öğrenci-öğretim elemanı" nın biraz daha özgürleşmesi sağlanmalıdır.
– Okuldaki tüm personel kendi farklılığını ifade edebilmeli, eğitim-öğretim ile ilgili her türlü etkinlik için tüm kolaylıklar sağlanmalı ve personel yapacağı etkinlikler için tüm desteğin sağlanacağına inanmalı ve güvenmelidir.
– Bilgi ile yaşamayı öğrenme, demokrasi değerleriyle bütünleşme, tahlil, sentez, araştırıcılık, girişimcilik, nesnellik, yaratıcı düşünme, sorun çözme, karar verme, etkili konuşma, bilgi ve beceri gibi vasıflara sahip olma sağlanmalıdır (Doğan, 1997, s.55).
KAYNAKÇA
Akkanat, Hulusi.1998. “Eğitim Projesine Giriş” Us Düşün Dergisi, Sayı 2, İstanbul
Alızıgüzel, İzzettin.1998. Çağdaş Okulda Eğitim ve Öğretim. Sistem Yayıncılık, Ankara
Başaran, İ.Ethem.1993. Türkiye Eğitim Sistemi. Gül Yayınevi, Ankara
Braham, Barbara J.1998.Öğrenen Organizasyon Yaratmak.Çev:Ali Tekcan,Rota Yay,İstanbul
Bursalıoğlu, Ziya.1998. Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış. Pegem Yay., Ankara
Doğan, İsmail.1997. Türkiye’de Bilim ve Kültür. İmaj Yayınları Ankara
Özden,Yüksel. 1998. “Yeni Üniversitelerde Toplam Kalite Yönetimi” Eğitim Yönetimi, Kış Sayısı
Power. 1996. “Toplam Kalite Yönetimi”. Power Özel Eki. İstanbul, Nisan
Senge, M.Peter. 1991. Beşinci Disiplin. Yapı ve Kredi Yayınları, Ankara
Taymaz, Haydar. 1993. Okul Yönetimi. Saypa Kitabevi, Ankara
Uysal Şefik. 1978. “Eğitim Politikasının Belirlenmesinde Eğitimdeki Gelişmelerin Rolü” Ulusal Eğitim Politikamız, TED Yayınları, Ankara
Yenersoy,Gönül. 1997.Toplam Kalite Yönetimi, Rota Yayınları İstanbul
KAYNAK: http://eyad.hypermart.net/okul.html