Ana Tanrıça Kybele * Haydar Aksakal

07.07.2014 / 00:00

Binlerce yıldan beri Anadolu insanı Ana Tanrıça'yı bereketin simgesi olarak görmüştür. “En bereketli varlık “Ana”dır. Çünkü “O” insan üretir. ” (1)

Ana Tanrıça kavramı, Anadolu topraklarında ve kültürü içinde yaygın bir şekilde kullanıldı. Anadolu, onun yurdudur.

İnsanlığın en eski yerleşim yeri olan Konya'nın Çatalhöyük ve Burdur'un Hacılar Köyü'nde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan buluntular, buradaki yaşamın ve tarihin MÖ 7.000'li yıllara kadar uzandığını gösteriyor. İnsanlar, yerleşik düzene geçerek kurdukları küçük köy benzeri yerleşimlerde, taşları cilalayıp kesici ve delici aletleri yapmışlardır, bunlar o dönemden kalan Anadolu'nun kültür mirasıdır.

İnsanlar, geçimlerini başlangıçta avcılıkla sağlamışlar. Bu çağlardan kalan höyükler ve tepelerde ortaya çıkarılan en önemli buluntular Ana Tanrıça heykelcikleridir.

“Yaratıcı Büyük Ana”, Çatalhöyük'te doğurgan, Hacılar'da kucağında çocuğunu tutan kadındır. İri göğüslü, geniş kalçalı, bu küçük kil kadın heykeller Ana Tanrıça'ya tapınmanın günümüzden 9 bin yıl önce de yaşadığını gösteriyor. Ana Tanrıça inancı insanlık tarihi kadar eskidir.”

“Sağında solunda yer alan iki vahşi hayvanla, güçlü aslanla, ya da parsla betimlenir, “Kadın Ana”. (2)

Ana Tanrıça'nın ismi Anadolu'da zaman içinde değişikliğe uğradı. Anadolu'yu kendilerine vatan sayıp, yerleşen insanlar içinde de yaşam buldu, kendini gösterdi.

Anadolu topraklarında yaşayan Luvi, Hitit, Frig, Helen, Roma ve birçok ulusun değişik isim ve biçimlere sahip Ana Tanrıçaları vardı.

Hitit belgelerinde, Anadolu'nun ilk halklarından birisi Luvi olarak anılır. Onlar, Ma'nın insanları, “Ana Tanrıça halkı” diye söylencelerde yer alır.

“Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de bulunan kil yazıtlarda “Ana Tanrıça” “Kubaba” yazılıdır. Bin tanrılı Hitit'ler de adı “Arinna”dır. Doğu Anadolu'nun ilk yerli halkı olan Hurriler'in dilinde “Hepat”tır. Hitit sonrası Orta Anadolu'da “Kybele”, kıyı dışı Ege'de; Lidya'da “Kybele”dir. Arabistan yarımadasında Hubel'dir. Hatta Ege dininde Tanrılar Tanrısı Zeus'un anası “Rhea”, yani “Toprak”, Ana Tanrıçadan başkası değildir. Hatta Zeus'un karısı “Hera” bile “O”nun bir görünümüdür. Ataerkil Helenlerin Tanrısı Zeus ile anaerkil Anadolu'nun Ana Tanrısının usulen birlikte yaşadıkları söylenir.” (3)

Batı Anadolu'da, Efes Antik Kenti'nde bulunan görkemli tapınaklardan birisi olan Tanrıça Artemis, Helen dünyasına uyarlanmış “Ana Tanrıça” biçimidir.

Günümüzde, Ana Tanrıçanın ismi Avrupa'da Cybele, Anadolu'da ise yeni doğan kız çocuklarına Sibel adı verilir. Efes Antik Kenti'nde Meryem Ana'ya olan derin sevgi ve Ana Tanrıça'ya olan bağ, “O” nu Efes Artemis'in devamı olarak görmüştür.

Ana Tanrıça Kaz Dağlarında “İdalı”, gizemli kentlerin üzerinde kurulduğu, Hititlerin Zippasla Ülkesi adını verdikleri dağda ismi “Spylos” olarak söylenir. Ana Tanrıça'nın kutsandığı Pesinus'un ve Günyüzü Dağı'nda “Dyndimeneli” adını alır.

Antik çağda, Manisa'da Akpınar yöresinde, Kodinos kayalıklarında bulunan görkemli oymaya Niobe adı verilmiş, Hıristiyanlık döneminde papaz olarak anılmış, 18-19 asırda yöreye gelen gezgin ve tarihçiler Dünya'nın en eski kaya anıtına Kibele adını yakıştırmışlar.

03 Aralık 2013 tarihinde, C. B. Üniversitesinin davetlisi olarak Manisa'ya gelen Ark. Prof. Fahri Işık, bu esere “Dağ Tanrısı” adını vermiştir.

Oysa Kibele'nin formatı, iri göğüslü, geniş kalçalı, sağında soluna aslan bulunan gücün ve bereketin simgesi olan bir tanrıçadır.

Akpınar yöresindeki, Kibele denilen anıt yeterince araştırılmamıştır. Anıt, görkemli olmasına rağmen bir kadını çağrıştırmıyor. Büst şeklinde. Papaz dendiği için suratının bir kısmı parçalanmış. Ortada iri göğüslü, geniş kalçalı bir kadın yok. Yanında ise aslanlardan hiçbir eser ve iz yok.

Anıtın Tantalos'un oğlu Broteas tarafından yaptırıldığı söylencelerde yer alıyor. Anıtın sağ tarafında, binlerce yıldan beri görülmeyen, bir niş içinde bir erkek ve kadın rölyefi bulundu. Sağ üst kısımda bulunan Hititçe yazıdan dolayı anıtın Hititler tarafından yapıldığı söyleniyor.

Oysa II. Murşili'nin kızı Matanazzi MÖ 1560 yılında Göl Marmara Gölü ve Hermos (Gediz) Nehri boyunca uzanan Seha ülkesine geldi. Hititlerin üst düzey yöneticileri ve saray ileri gelenleri de Sipylus Dağı'na yaptıkları bir gezide bu anıta çıktılar. Üst düzeyde görevli bir kişi, anıtın sağ üst köşesine adını yazdı. Yüzlerce yıl anıtın üzerindeki bu yazı bilim dünyasını karıştırdı. Günümüzde o kişinin adı Mısır ve Hitit tabletlerinde okundu.

1842'de anıta gelen Fransız ve İngiliz seyyahlar yazdıkları “History of Art” isimli eserde anıtın sağındaki merdivenleri de çizmiş, anıt hakkında görsel bilgi vermişlerdir. Günümüzde bu merdivenler erozyon yüzünden yok oldu.

Bazı tarihçiler ve arkeologlar, anıtın bölgenin ilk kralı Tantalos'a ait olduğunu söylüyor. Gezilerimizden birisinde, anıtın Batı üst kısmında, dağın içinde olması muhtemel bir kutsal odaya giden, kayaların içindeki yolu fotoğraf karelerine aldık.

1850 yıl önce, Dünya'nın ilk seyahatnamesini yazan, Tantalos'un yaşadığı yerlerde yaşayan Manisalı seyyah Pausanias, “Sipylus Dağı'nda Tantalos ve Pluto'nun mezarını gördüm görmeğe değerdi” diyor. Kybele'den söz etmiyor…

Kybele Anıtı, dünyanın en eski tanrısal kaya anıtıdır. Mısır piramitlerinden de eski. Anıt ve çevresinin bilim ışığında akademik olarak incelenmesi ulusal kültürümüze yeni zenginlikler katacaktır.

Böyle bir olay Karabel Anıtında yaşandı. Kabartmada sağ elinde bir yay, sol elinde bir ok bulunan bir savaşçı, sol elinin üzerinde Luvi hiyeroglifleriyle yazılmış bir yazı görülmektedir. Yüzlerce yıl, Karabel Anıtı'ndaki kabartmanın kimliği gezginler ve tarihçiler arasında tartışıldı. İlk kez anıttan tarihçi Herodotos söz eder, Mısır firavunu Sesostris olarak tanımlar. Fransız gezgin Charles Texier anıtı yeniden keşfetti. Alman bilgin Heinrich Keipert, Kurt Bittel, Helmuth Theodor Bossert, Hans Gustav Guterbock ve Ekrem Akurgal gibi birçok bilim adamı bu tarihsel kalıntının Hitit kültürü ile ilgili olduğunu ve Hitit krallarından birisine ait olduğunu söyledi. Oysa Hitit yazılı belgelerin okunması Luvi hiyeroglifinin çözülmesiyle anıtın Mira Ülkesi Kralı Tarkasnawa'yaait olduğu tespit edildi ve tarihi bir yanılgı düzeltildi.

Kaynakça: (1-2-3) Sefa Taşkın, Mysia ve Işık İnsanları, 1. baskı, 1997, Sel yayınları, İstanbul.