Yeniden İmece * Kemal Kocabaş

“Yeniden İmece”, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneğinin (YKKED) çıkardığı “Eğitim, Bilim, Kültür, Sanat” dergisi. 2003 yılından beri İzmir'de çıkıyor ve tüm ülkeye dağıtılıyor. On bir yıldır editörlüğünü yaptığım, arkadaşlarımızla büyük bir emek ve özveri ile çıkardığımız, derginin 42. sayısını bugün baskıya verdik. Yaklaşık üç haftadır uğraştığımız, 144 sayfalık derginin bu sayısını tamamlayabilmenin rahatlığıyla, dinginliği ile bu haftaki yazımda dergiyi tanıtmak istedim.

Yeniden İmece, bir dayanışma ve imece dergisi. YKKED, 2003 yılında dergi çıkarmaya karar verdiğinde temel referans 1960'lı yıllara damgasını vuran ve 112 sayı çıkan “İmece” dergisidir. İmece dergisi, Köy Enstitülülerinin, İsmail Hakkı Tonguç'un 24 Haziran 1960 tarihindeki kaybı sonrası Sabahattin Eyüboğlu'nun çağrısıyla yan yana gelen enstitülülerin çıkardıkları bir dergi. Derginin ilk dört sayısı İstanbul'da, sonraki sayıları da Ankara'da çıkmaya başlar. Yaklaşık 10 bin okuyucusu olan dergi 1960-1970 arasına damgasına vurarak önemli bir işlevi yerine getirmiştir.

Babamın da kütüphanesinde çocukluk yıllarımızda İmece dergileriyle tanışmıştık. O yılların İmece dergisi, 17X24 cm boyutlarında kolay taşınabilir, dönemin de özellikleriyle cebe konulabilen, gizlice okunan bir dergiydi. YKKED olarak dergi çıkarmaya başladığımızda ilk İmece'den

“Dr. Engin Tonguç, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mustafa Aydoğan, Varlık Özmenek” in bizlere çok değerli düşünsel katkılarıyla yazarlarımız oldular. Sağolsunlar… Bizim çıkarmayı hedeflediğimiz ve “Yeniden İmece” adını verdiğimiz derginin boyutları 21X30 cm. ve sayfa sayısı da 120-140 arasında değişecek idi. Köy Enstitülü büyüklerimiz eski İmece alışkanlığıyla “Biz bu dergiyi cebimize koyamıyoruz” diye ilk sayılarda tepki gösterdiler. Ama on bir yıl sonra bu durum kanıksandı…
Dergiye her sayıda yaklaşık 100-120 yazı geliyor. Her sayıda ya

klaşık 40 yazı dergide yer alıyor. Yazı seçimini yazı kurulu büyük bir özenle yapmaya çalışıyor. Şimdiye değin çıkan 42 sayıda yaptığımız küçük bir araştırmayla dergide şimdiye kadar yaklaşık 700-800 farklı yazarın yazıları yayımlanmış. Çoğulcu, kooperatif bir çalışma, tıpkı Köy Enstitüleri gibi…

Dergide sürekli olarak “Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Talip Apaydın, Varlık Özmenek, Dr.Alper Akçam, Prof.Dr. Oğuz Makal, Prof. Dr. Rıfat Okçabol, Mustafa Gazalcı, Prof. Dr. Ayfer Kocabaş, Prof. Dr. Songül Sallan Gül, Prof. Dr. Firdevs Gümüşoğlu, Doç. Dr. Haluk Erdem, Prof. Dr. Cahit Kavcar, Prof. Dr. Zeki Arıkan Dr. Niyazi Altunya, Nedim Menekşe, Halil Vural” ve pek çok arkadaşımız yazı yazıyor.

Yeniden İmece, “Laik, demokratik, karma, parasız ve bilimsel” eğitimden yana taraftır ve eğitimi bir “insanlık hakkı” olarak görür ve eğitimi bir “özgürleşme eylemi” olarak bakar. On bir yıllık temel ilkelerimiz ve yayın politikamız bize hep rehber oldu ve bu nedenle eğitimde son on yılda yaşanan “piyasalaştırme ve dinselleştirme” politikalarına hep karşı olduk. Yeniden İmece dergisi mutfağına gelen yazılar önce bir havuzda toplanıyor.

Daha sonra yazılar “Gündem, Eğitime Bakış, Sanat İmecesi, Eğitim Tarihi ve Tanıklıklar, Şiir Dosyası, Kitaplar Arasında, YKKED-Haberler, Kaybettiklerimize dair, Basın Dosyası” bu dosyalarda niteliğine, güncelliğine göre yerleştiriliyor. Dergi, hem gündemi izliyor, hem de eğitim tarihinin aydınlık sayfalarında dolaşıyor. Son on bir yılda dergi editörü olarak en çok üzüldüğüm nokta son beş yılda “Kaybettiklerimize Dair” dosyasının sayfalarının hızla artışı. Köy Enstitülü eğitim kahramanlarını ilerleyen yaşları nedeniyle hızla kaybediyoruz.

Onların oğullarının, kızlarının, torunlarının yazdıkları babalarının, annelerinin, dedelerinin öz yaşam öyküleri enstitü gerçekliğini tüm yalınlığıyla ortaya koyuyor.
Yeniden İmece'nin yayına hazırladığımız 42. sayıda kaybettiği babası Hakkı Tokmak'ın İvriz Köy Enstitüsü giriş öyküsünü arkadaşımız Nazan İnan “Babamın öğretmeni babamın enstitü sınavlara mutlaka girmesi gerektiğini söylemiş ve babamın başvurusunu da yapmış. Giriş sınavları Akşehir'de yapılıyormuş. Sınav Akşehir'deydi… Annesi komşularından bir eşek bularak diğer gidenlerin yanında babamı da sınava göndermiş.

Doğanhisar'dan “Köy Enstitüsü Sınavlarına” girenlerden sadece babam sınavı kazanmış. Bir süre sonra da babama İvriz Köy Enstitüsü Müdürlüğünde bir zarf gelmiş. Zarfın içinde “Enstitüye davet yazısı ve bir kişilik tren bileti” vardır. Köy Enstitüsüne gitmek ve okumak isteyen babamın akrabası ve en yakın arkadaşı Hasan Kahraman ise sınavı kazanamamış ve çok üzülmüş. Cesur babam arkadaşının çok üzüldüğünü görünce çocuk aklıyla “haydi beraber gidelim” diyerek ikna etmiş ve birlikte eşeklerle Akşehir'e oradan da trenle İvriz Köy Enstitüsüne giderler.

Enstitüde babamın kaydını yaparlar, Hasan amcanın sınavı kazanmadığını, okula kayıt yapılamayacağını ve geri dönmesini söylerler. Hasan Amcanın ağlaması, okumak istediğini ısrarla söylemesi, babamın yalvarmaları sonucu kayıt yapanlar başka odaya geçip bir süre gelmezler görüşürler,

daha sonra “sanırım sınav kazanıp ta gelmeyen öğrenciler nedeniyle kontenjan açığı bulunduğundan” Hasan Kahraman amcaya “madem gelmişsin seni de kayıt edelim” diyerek kaydını yaparlar.” Bu yaşanmış öykü bir dönemi anlamak adına, insani güzellikler adına sarsıcıydı.

Yine Arifiye Köy Enstitüsü çıkışlı Osman Özel Öğretmen, 1954 yılında Çorum'un İskilip İlçesinin en uzak köyü olan Emirhalil köyüne ilk tayini çıktığında okulun bir hayvan barınağına dönüştüğünü ifade ederek Tonguç ile tanışmasını “… Okulun okul denecek tarafı kalmamıştı.

Camlar kırık, kapılar açık adeta bir hayvan ahırına dönüştürülmüştü. Öğrenci yetersizliğinden dolayı uzun yıllar kapalı kalmıştı. Kolları sıvayarak işe koyuldum ve on gün süren yoğun bir çalışmayla okulu ders yılına hazırladım. Lojmanın girişinde camları içten kırmızı kağıtla kaplı bir dolap duruyordu.

Üzerinde asma bir kilit vardı. Kilit kolay açıldı. İçerisinde öğrenci kayıt kütüğü, yoklama defteri, birkaç adet çocuk kitabı vardı. Kitapları kontrol ederken bağcılık ile ilgili bir kitap dikkatimi çekti. Kapağını açtığımda Tonguç'un yazılı bir notu ilişti gözüme.

''Sevgili öğretmenim Hasan Uzun, Köyünüz çırıl çıplak bir bozkır köyün ortasından geçmekte olan yarı kuru durumda olan kullanılmayan su akıntısı kenarında söğüt ve yaban iğdeden başka hiçbir yeşil görülmemektedir. Bütün arazi çakır dikenle kaplı bulunmaktadır.

Toprağınızı inceledim bağ yetiştiriciliğine uygun olacağını düşünüyorum. Köylülerle konuşup araziyi çakır dikenlerden temizleyip, kirizma yaparak köylüler arasında eşit parseller haline getirerek paylaştırın. Bağ ekimi için hazırlayın. İhtiyacınız olan bağ çubukları ve ekiciler Göl Köy Enstitüsünden gelip size yardımcı olacaklardır. Başarılar diler gözlerinden öperim.

İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Genel Müdürü” şeklinde aktarır. Osman Öğretmen, Tonguç ile bir köy ilkokulunda tanışmıştı… Tonguç, Türkiye ve Türkiye'nin aydınlık geleceği idi…

Tüm bu insan, sanat, demokrasi merkezli eğitim-kültür kazanımlarını izleyebilmek için “Yeniden İmece” dergisine yazı yazarak, sürdürümcü olarak imeceye siz de ortak olun. İçinde yaşadığımız ülke koşulları “dayanışmayla, omuz omuza birlikte yürüyerek” aydınlığa taşınamaz mı? Ne dersiniz? Başka çaremiz var mı?