Gündeme Dair Kısa Notlar * Kemal Kocabaş

Her hafta ülkenin eğitim, kültür, sanat, bilim ve politik tartışmalarına dair yazılar yazmaya çabalıyorum. Ama bazen hayat öyle hızlı akıyor, işler öyle bir yoğunluk kazanıyor ki yetişemiyorsunuz, yetmiyorsunuz. Yazılar aksıyor. Bu hafta tüm işlerimi erteleyerek bilgisayarımın karşısına oturdum. Zira yazılar aynı zamanda Muğla ile iletişimime, aidiyet duygularıma güç katıyor. Yazı yazmayı, düşüncelerimi paylaşmayı bir görev olarak da değerlendiriyorum.
Geçen hafta İstanbul?daydım. Göl Köy Enstitüsü 1944 çıkışlı 90 yaşındaki Ahmet Demir Öğretmenle ?Yeniden İmece Dergisi? için bir söyleşi yaptım. Söyleşi sonrası ayrılırken Ahmet Öğretmenin ülkenin içinde bulunduğu duruma ilişkin ? ?Ülkenin bugünkü halini gördükçe kahroluyorum, hafız yetiştirerek ülke kalkınmaz? şeklinde yaptığı değerlendirme çarpıcıydı. Ahmet Amca endişeliydi. Hayatın her alanında ?Ülke nereye gidiyor?? sorusu yaygınlaşan bu endişeninin dışa vurumuydu. İnsanlar bu sorunun yanıtlarını arıyor.
Siyasal iktidar son günlerde dört bakanını değiştirdi. Yeni atanan Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı?nın devir-teslim töreninde ?Bize ve bizden önceki nesile doğunun ve batının prensiplerini, büyüklerini tanıtan Hasan- Ali Yücel?e çok teşekkür ediyorum?şeklinde sözlerle başlaması ilginçti. Yeni bakanın bir önceki bakanın milli eğitimde yarattığı bazı tahribatları yeniden düzenleme ve özellikle öğretmen kamuoyonda yarattığı negative algıyı düzeltmeyi amaçladığı anlaşılıyor. Yaşayarak göreceğiz.
Son aylarda laik ve bilimsel eğitimin evrensel kazanımı ?karma eğitime? yönelik saldırılar hız kazandı. Kızların ve erkeklerin bir arada okuması muhafazakar kesimi nedense rahatsız ediyor. 1927 yılında Mustafa Necati döneminde eğitim dizgemize giren çağdaş karma eğitim kazanımına karşı dinsel gerekçelerle itirazlar yükseltiliyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım?ın ?Ya Boğaziçi Üniversitesi'ne ya da İstanbul Teknik Üniversitesi'ne girecektim. Önce Boğaziçi Üniversitesi'ni ziyaret ettim. Bir baktım farklı bir dünya. Değişik binalar, surlarla çevrilmiş alan. Sonra bahçesinde gençler kızlı, erkekli oturuyor. Ben çok şaşırdım. Burada yoldan çıkarım dedim. Ondan sonra İstanbul Teknik Üniversitesini seçtim? şeklindeki açıklamaları da muhafazakar dünyanın kadın algısını yansıtması bakımından anlamlı. Sayın bakan kızlı-erkekli okumakla yoldan çıkılacağına inanıyor. Bakanın bu sözleri sosyal medyada tepki ile karşılandı. Öğrenciler çok şık ve esprili yanıtlar vermişler. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü de bir açıklama yaparak bakana yanıt verdi. Sayın Binali Yıldırım, dert etmeyin; siz zaten “yoldan çıktınız”! diyerek başlayan açıklamada ??
Binali Yıldırım?a hatırlatmamız gereken bir şey var: 2004 yılında kar hırsıyla alelacele kullanılmaya başlayan Ankara-İstan
bul hattındaki hızlı tren kazasıyla, siz zaten ?yoldan çıktınız!?. Binali Yıldırım, ?Gençliğimde ben de kindar ve dindar bir gençtim? mesajı vermek istemiş olacak ki, Boğaziçi Üniversitesi öğrencisine saldırmış ancak tüm gençliği karşısına almıştır. AKP?nin yaratmaya çalıştığı dindar ve kindar gençlik gömleği, üniversiteli gençliğin üzerine oturmamakta, onlara dar gelmektedir.
Binali Yıldırım?ın açıklamasının bir kez daha gösterdiği gibi, AKP?liler hiç genç olmamıştır ve hiç genç olmayanların gençleri ikna etmesi mümkün değildir. Gençlik ve AKP arasında bir doku uyuşmazlığı vardır; çünkü gençliğin yaşam tarzı AKP?liler tarafından ?yoldan çıkmak? olarak anlaşılmakta, AKP ise gençler için hiç genç olmayanların partisi olarak kalmaktadır. Binali Yıldırım?ın yolu yol değildir ve bu yol gençliğe dar gelmektedir.?
ifadeleri yer almaktadır. Kadın sadece çocuk mu doğurmalı?, kadın sadece evde mi oturmalı? Artık Türkiye?de bu tartışmalar çok gerilerde kalmalı. Kadın-erkek eşitliği ve özgürlüğü üzerinden hayatı okumak daha anlamlı değil mi? Kadınlara duyulan bu güvensizlik nedir? Sayın Başbakanın ?3 çocuk? açıklamaları da kadının toplumdaki işlevi anlamında bir muhafazakar algıyı yansıtmaktadır. Bu arada adını yeni duyduğum ?Şuurlu Öğretmenler Derneği? de bir açıklama yaparak karma eğitimin kaldırılmasını talep ederek eğitimin tümüyle dinselleştirilmesi çabalarına yeni bir katkı(!) koymaya çalışıyor.
İlkokul, orta-lise ve üniversitede eğitimini karma eğitim almış bir öğretim üyesi olarak ülkede yapılan bu tartışmaları ibretle izliyorum. Karma eğitim doğanın iki farklı cinsinin bir arada büyümesi, olgunlaşması ve eğitim alması sürecidir. Her iki cins için bir insanlaşma sürecidir. Mustafa Kemal?in ?Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir.
Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!? sözleri karma eğitim karşıtlarına iyi bir yanıttır. 4+4+4 yasası bu anlamda eğitimi dinselleştirme amaçlı bilimsel ve pedagojik olmayan bir yasadır. Bu yasayla 9 yaşındaki çocukların en çok gereksinim duyacakları müziğin, resmin, görsel sanatların ve sporun yerine din derslerinin ağırlıklı olarak, zorunlu-seçmeli ders olarak dayatıldığı bir eğitim sistemi asla bilimsel olamaz. Yasanın ilk sömestr sonunda açıklanan ilk çarpıcı sonuçlarına göre yaklaşık 130 bin öğrenci açık öğretime geçerek örgün eğitim dışına çıkmıştır. Bunlar kimlerdir? Çoğu kız öğrenciler ve yoksul halk çocuklarıdır.
Ülkenin aydınları, ilericileri, Cumhuriyetçileri, sosyal demokratları, sosyalistleri kısır tartışmaları bırakarak ?Aydınlık ve demokrat bir Türkiye? için projeleriyle, tezleriyle ve üretecekleri dayanışmayla iyi gitmeyen bu gidişe bir dur demelidirler. Ülkenin geleceği akıl ve bilimdedir. Tek sesli, parti devletinde değil, demokratik Cumhuriyettedir.