Seçim Sonuçları ve Chp

12 Haziran 2011 akşamı saat 20.30 dolaylarında seçim sonuçları ortaya çıktı. Seçimlerin galibi AKP ve BDP idi. AKP iki dönemlik yıpranmışlığına rağmen oylarını %50 arttırarak üçüncü iktidar dönemine imza atmış olması bir başarıydı. BDP ise seçim barajını aşmak için çok iyi örgütlenmiş, nitelikli bağımsız adaylarla 36 milletvekili çıkarmıştı.
BDP listesinden TBMM?ne giren bağımsız adaylar arasında 1968?li yılların Dev-Genç Başkanı Ertuğrul Kürkçü, EMEP Başkanı Levent Tüzel ve Beynelmilel filminin yönetmeni, Radikal Gazetesi yazarı Sırrı Süreyya Önder gibi üç sosyalist aydın da yer alıyordu. BDP?nin TBMM?nde ve demokratik süreçlerde yer alması terörün sonlandırılması anlamında kritik önemdedir. Bu süreç tartışmaları demokratik, konuşabilme zeminine taşıması anlamında olumlu sonuçlar üretmesi en önemli dileğimizdir. Seçimlerde CHP %30 hedefi göstermişti. Olmadı? Oyları %26?da kaldı. MHP ise %13 oy oranıyla ancak barajı aşarak durumunu koruyabildi.
12 Haziran seçimlerinin pek çok olumlu sonucu var. Seçimlere %87 gibi yüksek bir oranda katılımın olması, TBMM?ne 78 kadın milletvekilinin girmesi ve halk iradesinin yaklaşık %95?nin TBMM?de temsil edilmesi seçimin en olumlu genel sonuçları olarak değerlendirilebilir.
Seçimin galibi AKP?nin başarısının ardında pek çok neden sıralanabilir. İzleyebildiğim kadarıyla AKP?ye oy veren vatandaşların ?demokrasi, insan hakları, Cumhuriyet, laiklik, otoriterlik algılaması? gibi tartışmalardan çok, sadece günlük yaşamlarına yansıyan iktidar icraatlarını dikkate aldığı görülebilmektedir. Yurttaşların oylarını kullanırken; sağlık problemlerinin kolay çözülebilmesi, KÖYDES-TOKİ Projeleri, otoyol yapımları, öğrencilere ücretsiz kitap dağıtımı gibi iktidar projelerinden etkilendiği çok açık. Bunun üzerine tarikat-cemaat ilişkileri, iktidarın muhafazakar yapısı, seçim süreçlerinde AKP?nin profesyonel kadrolarla çalışması ve TV?ler için hazırladığı beğenilen seçim müziği ve klibi, seçim galibiyetinin en önemli parametreleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Seçim gecesinde Başbakanın AKP balkonundan yaptığı ?2. Balkon Konuşmasında? ülkenin tüm yurttaşlarının başbakanı olacağını, kırdığı insanlarla helalleşmek isteğini ifade etti. 2007 seçim sonuçlarından sonra yaptığı balkon konuşmasında aynı ifadeleri kullanmış ama tüm vatandaşların başbakanı olamamış, oy vermeyenleri, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmişti. Dilerim ki Başbakan?ın 2011 Balkon konuşması önümüzdeki süreçlerde kendilerine zaman zaman hatırlatılmadığı demokratik-barışçıl bir dönem ülkeye egemen olur?
Seçimlerden hemen sonra en büyük tartışma %26 oy alan Ana Muhalefet Partisi CHP?de yaşanıyor. CHP ve onu destekleyen yurttaşlar büyük bir hayal kırıklığı içindeler. Her bir köşede, basında, medyada ?ne yapmalı?? yı konuşan sosyal demokratlar yer almaya başladı. Önce görebildiğimiz bazı tespitleri yapalım. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu bu seçimin en çalışkan genel başkanıydı. Kanıyla, canıyla çalıştı ve çok iyi niyetliydi. Sayın Kılıçdaroğlu son 1-1.5 yılda iki kurultay, bir referandum süreci ve son olarak 2011 seçim süreci gibi yoğun bir takvimle karşılaştı. CHP, Sayın Baykal zamanında Milliyetçi-Kemalist bir görüntü sergiliyor, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu?ya ulaşamıyordu. Sayın Kılıçdaroğlu partiyi sol-Kemalist bir eksene oturtmayı amaçladı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu?ya ulaşmayı temel hedef aldı. Başarılı oldu mu? Başarılı diyemeyiz? Sonuçta 2007 seçimlerindeki oy oranını %5 arttırdı. Bu artış tabanı mutlu etmedi. Zira CHP tabanı en az %30 oy oranına kilitlenmişti.
Peki CHP?nin oy oranı %30 olabilir miydi? Tabii ki olabilirdi? Neden olmadı?
-CHP hantal bir örgüt yapısına sahip bir parti? Örgütler bu seçimlerde organize olamadı? CHP bilim ve teknolojiyi örgüt yapılarında, iletişimde, seçim süreçlerinde kullanamayan bir parti. Organizasyon becerisi üretemiyor. Ülkenin nabzını profesyonel bir şekilde, sistematik olarak ölçemeyen bir yapısı var. Başarısızlıkta önemli parametrelerden birisi bu. Örgüt yeniden yapılandırılmalı ve örgütler Belediye Başkanlarının etki alanlarından mutlaka çıkarılmalı, gücünü parti içindeki erklerden değil özgür düşün dünyasından alan demokratik parti ve delege yapıları oluşturulmalıdır.
-2011 seçimlerinde CHP önseçimi sadece 29 ilde yaptı. Bu illerde demokratik bir yarış yaşandı ve genelde iyi sonuçlar alındı. Önümüzdeki seçimlerde sağlıklı bir delege sistemi kurarak önseçim tüm illerde uygulanmalıdır. Bu seçimlerde özellikle 3 büyük kent seçim listeleri ve kontenjan adaylarının bazıları sorunluydu. CHP?nin evrilmek istediği sol-Kemalist düşün dünyasına çok ters, tabanı olmayan, bazı hatır ilişkilerinin öne çıktığı, örgüt desteği olmayan adaylar saptandı. Üç büyük kentteki başarısızlıkların temel nedeni budur. CHP üst yönetimi DP kökenli adayların varlığının, tekke-zaviye övgüsü yapan, partide kimi yerlerdeki liberal adayların varlık gerekçelerinin özeleştirisini mutlaka vermelidir. Parti söylemlerinde Cumhuriyet, laiklik ve emek vurgusunu beraber yapmaktaki mahcubiyet nedenleri tartışılmalıdır. Özellikle bu açılımları sağlayan, genel başkan üstü yetkileri olan ?genel başkan yardımcısı? kendini sorgulamalıdır.
-CHP?de Belediye Başkanları parti yapısına, milletvekili listelerine yönelik güç merkezleri olmamalıdır. Onlar sadece yerel yönetimlerde başarılı olarak partilerinin önünü açmalı, kitle tabanlarını genişletmelidirler. Seçimlere son iki gün kala, CHP?nin oylarını 2 puan negatif etkilediği iddia edilen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ve milletvekili M.Ali Susam arasındaki medya önündeki anlamsız tartışma, konuyla ilgili somut bir örnektir. CHP Genel Merkezi yerel yönetimler arasında bir koordinasyon kurmaz ve yeni bir çalışma sistematiği oluşturmazsa iki yıl sonraki yerel yönetim seçimlerini kaybetme potansiyeli vardır. İzmir?de Buca, Karabağlar, Bayraklı ve Menemen gibi CHP?li belediyelerin olduğu yerlerde bu seçimlerde AKP, CHP?den daha çok oy almıştır. Makas kapanmıştır.
-Seçimlerde Sayın Kılıçdaroğlu kollektif bir seçim yönetimi oluşturamamış, yalnız kalmıştır. CHP?de genel başkan dışında da konuşan, düşüncelerini dillendiren yöneticiler olmalıydı. Sayın Kılıçdaroğlu?nun seçim meydanlarındaki ?Benim Adım Kemal, Dişini Sökeceğim? gibi sol düşün dünyasıyla örtüşmeyen ifadeleri toplumda olumlu karşılık bulamamış, sempatik gelmemiştir. CHP Genel Sekreterliği halka-örgütlere kolay ulaşan, iletişim becerileri yüksek, nitelikli bir temsile kavuşturulmalıdır. CHP Bilim ve Kültür Platformu toplumla-demokratik kitle örgütleriyle iletişim kurmayan, kendini izole etmiş, insanların rapor yazdıkları dar bir alan değil ülkenin tüm birikiminin temsil edildiği canlı bir düşün platformuna çevrilmelidir.
Tüm bunlara rağmen ülkenin, demokrasinin CHP?ye gereksinimi vardır. CHP seçim sonuçlarını mutlaka tartışmalı, genel başkan, üst yönetim bu tartışmalardan yararlanmalı ve gerekirse MYK?yı yenilemelidir. CHP?de sol-Kemalist çizgi acilen içselleştirilmeli, ülkenin tüm sorunlarını iş edinilmeli, demokratik kitle örgütleriyle iletişimler güçlendirilmeli ve partinin tüm birimlerinde demokratikleşmenin hayata geçirilmesi temel görev olmalıdır.