TEBRİZ'DE YEMEK

Yemek-içmek çok çok önemli Tebriz'de. Hemen davetler düzenlenmişti. Neredeyse her gün yemek davetleriyle doluydu. Öğlen yemeği ve akşam yemeği ayrı ayrı olmak üzere. Öğlen yemekleri sadece hanımlar arasında oluyordu, erkekler gelemiyor buna. Saat 17.00 civarında gidiliyor öğlen yemeklerine.
Karşılamadan itibaren biraz sonra söz kesilecek ya da aile içi nişan olacak zannediyorsunuz. Ev sahibi en şık ayakkabısı, en gösterişli giysileriyle ve uyumlu göz kamaştırıcı takılarıyla karşılıyor sizi. Küçük büyük herkes tokalaşıyor, el öpme yok, yakınlığına göre üç kez yanaklardan öpülüyor.
Konuk Hanımlar önce üstündekileri çıkarıyor, şaşırıp kalıyorsunuz, dedim ya, az sonra söz kesilecek sanki. Bizde ancak en yakınınızın düğününe giderken öyle giyinilir. Tüm eğlenceleri ve sosyallikleri bu kadınların. Bir arada oturup yiyip içebildikleri tek mekânları da evler. Kafeler, pastaneler yok ki, etrafı seyrederek çay içip sohbet edebilsinler.
Servis çok hızlı başlıyor, neredeyse fasılasız ikramlar geliyor. Şimdi sıkı durun neler yok ki:
Çay hemen getiriliyor, yanına küçük kurabiye tarzı çeşitlemeler, ?yemek yemeyecek miydik, bununla karnımızı doyurmasaydık hem iştahımızı kapatmasın? diye düşünmeye kalmadan, İran?a özgü çerezler geliyor. İri çamfıstıklarının üçünü beşini açmadan meyve tabakları geliyor sehpaların üstüne. Masanın üzerine hazırlanmış açık büfenin neleri içerdiği daha merak edemeden buyur ediliyor masaya. Yoo, masaya oturmak yok açık büfe herkes kendi istediğinden istediği kadar alıyor. İlle de çorbayla başlanıyor. Zeban dedikleri dana dili çok zahmetli pişen ama bir o kadar da lezzetli bir yemek. Ömrümde ilk kez yediğimi de hemen belirtmeliyim. Pilav özellikle safranlı pilav olmazsa olmazları. Alkollü hariç her türlü içecek var masada: ayran, kola, meyve suyu, şerbet, sade gazoz?
Yemekler yenilince sade bir kahve arıyor insanın gözü burnu. O ne daha yemek faslı bitmemiş ki. Reçel geliyor yemek üstüne, ev sahibi reçel tabağını dolaştırıyor, herkes tabağına alıyor: kayısı reçeli(onlar kayısıya erik diyor), gül reçeli
Bitti zannediyorsunuz, nafile. Asıl tatlı şimdi geliyor. Özellikle safranlı zerde çok lezzetli. Sırada ne var? Çay elbette ama yanında da kurabiye onu da yiyorsunuz afiyetle.

AKŞAM YEMEĞİ
Öğlen yemekleri ile akşam yemekleri ayrı seremoni. Akşam yemekleri saat 22.30 civarında yeniyor. Çünkü kadın erkek birlikte gidiliyor. Yine aynı özenli karşılama, tokalaşma. Konuklar diğer konukları beklerken kim gelirse gelsin küçük büyük, mutlaka ayağa kalkarak karşılıyor. Tokalaşma sırası kendine gelene kadar ayakta bekliyor. Öğlen yemeğindeki sıralamanın yeri pek değişmiyor. Burada bana asıl en ilginç gelense yemekteki servisten, masanın toplanmasından, yemek sonrası ikram edilecek meyve ve çayların sunumundan kim sorumlu? Evin erkekleri, evet doğru duydunuz evin erkek çocukları(kız çocukları değil) ve eş, kadın değil koca yani.

TEBRİZ SOKAKLARI
İstediğiniz yere taksiyle gidebilirsiniz, telefon ediyorsunuz taksi kapınızda, hem de en uygun fiyata. En uzak diyebileceğimiz şehir içindeki mesafe (20 km.) en fazla beş tümen tutar bizim paramızla yedi buçuk lira. Taksilerde daha çok Ahmet Kaya dinleniyor. En çok da İbrahim Tatlıses?in posterleri görünüyor sokaklarda. Taksi şoförü sizin Türkiye?den geldiğinizi öğrendiğinde çok mutlu oluyor. Hemen sohbeti ilerletiyor. Mutlaka ya kendi ya da bir akrabası gelmiş Türkiye?ye. İnerken ücreti sorduğunuzda önce ?gabili yoktur, olmaz? diyor almak istemiyor.
Sokaklarda bağırıp çağıran seyyar satıcı hiç görmedim. Büyük marketler de yok. Bizdeki eski mahalle bakkalları var. Her şey var onlarda: şampuan, kayısı, havuç (isterseniz doğranmışı bile var), karpuz, ekmek, oyuncak bebek, saç tokası, krem.
Her ne kadar dışarı kapalı bir ülke olsa da dünyaca ünlü markaları görebiliyorsunuz sokaklarda. Özellikle dünyaca ünlü mutfak aletleri markası, beyaz eşya üreten ünlü markaların mağazaları var.
Sokaklarda sebiller var; özelikle kadınların çantalarında bardaklar var bu sulardan içmek için.
Caddeler bir hayli geniş, araçlar çok hızlı, insanlar olabildiğince yavaş. Esnaf müşterisine, sokaktaki insan yanındakine ve etrafına aheste davranıyor.
Cami çok az gördüm, günde üç vakit ezan okunuyor ve üç vakit namaz kılınıyor: sabah, öğlen, akşam. Mahallenin tek camisinde okunan ezan sesi dışarı veriliyor, ezan sesleri birbirine karışmıyor, bir camide okunuyor sadece.
Ölenin arından sala okunmuyor. Sessizlik esas. Ölen için el ilanları basılıyor, kimliği hakkında bilgi veriliyor, nereye defnedileceği gibi bilgiler yazılıyor, direklere duvarlara asılıyor.
Tebriz sokaklarında sık karşılaşılan afişlerden biri de o kentin önemli şehitlerinin fotoğraflarının ana caddelere asılmış olması. Bunlar İran-Irak savaşı ya da devrimde ölen şehitler.(devam edecek)