Öğret Ona Ki… * Işıl Soğukpınar

05 Kasım 2014, 18:55

Yine haberleri dinlemek içimizi acıtıyor, gazete okumaktan kaçınır olduk yüreğimizi karartan, bizi şaşırtan başlıklardan, görüntülerden, gözlerimizi kaçırıyoruz. Yeni haberlere alışmaya, yeni uygulamaların içeriğini anlamaya çalışıyoruz.

Ortaokullarda, ceza sisteminde “sözleşme” dönemine geçildi. Olumsuz davranış gösteren öğrenci, “Bu davranışlarımı değiştireceğime söz veriyorum” sözleşmesi imzalayacak. Davranışlarını değiştirmezse kınama ya da okul değiştirmeye kadar varan cezalar verilecek

ORTAOKULLARDA, uygulanacak ceza sisteminde değişikliğe gidildi. Yeni uygulamaya göre, olumsuz davranışlar gösteren öğrenci, bu davranışlarını değiştirmeyi kabul ettiğine ilişkin bir sözleşme imzalayacak. Öğrenci, sözleşmeye uymazsa kınama ya da okul değiştirmeye kadar varan cezalar alacak.

Köleliğe son vermesi ile ABD tarihinin en büyük başkanlarından biri olarak bilinen Abraham Linconln'un oğlunun öğretmenine yazdığı mektup gelir aklıma.

Uygulanabilse yararı olur muydu, ne dersiniz?

Öğret ona ki…

“Öğrenmesi gerekli, biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını… Fakat şunu da öğret ona; her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır.”

“Her düşmana karşılık bir de dost olduğunu da öğret ona! Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir doların, bulunan beşinden daha değerli olduğunu öğret… Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona!.. Ve hem de kazanmaktan neşe duymayı, kıskançlıktan uzaklara yönelt onu…”

“Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona… Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını…”

“Eğer yapabilirsen, ona, kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona, sessiz zamanlar da tanı! Gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin edebi gizemini düşünebileceğini… Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona… Ona, kendi fikirlerine inanmasını öğret. Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi…”

“Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşı da sert olmasını öğret ona… Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma! Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat, tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret.”

“Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona… Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin, sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara, dudak bükmesini öğret ona. Ve aşırı ilgiye dikkat etmesini..”

“Ona, kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret… Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona… Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret. Ona, nazik davran, fakat onu kucaklama!.. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak, sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun. Bırak, cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona, her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlara karşı da derin bir inanç taşıyacaktır…”

“Bu büyük bir taleptir. Ne kadarını yapabilirsen bir bak bakalım… O, ne kadar iyi, küçük bir insan, oğlum…”