Spor Kültürümüz

“Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarının spor hayatını yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş için, herhangi bir yarışmada, kazanmak emeliyle, bir spor çizmezler. Esas olan, bütün, her yaştaki Türkler için beden eğitimi sağlamaktadır."M. Kemal ATATÜRK

İnsanlık tarihi kadar eski olan spor, insanın toplumsal yaşamına derinlemesine girmiş, sosyal yapıya göre şekillenmiş bir olgudur. Öyle ki, geçmişten günümüze kadar büyük, canlı bir o kadar da canlı bir toplumsal dinamiktir.
Artık ülkelerin gelişmişlik parametresinde ekonomi, bilim, kültür, sanat kadar spor ve sporcu sayısı da önemli bir yer kaplamaktadır. Spor artık bilimin yanı sıra turizmin, ülke tanıtımının, politik propagandanın da bir konu alanına girmektedir. Bunun bilinciyle artık ülkeler sporun bu nimetlerinden yararlanmak için topyekûn çalışmaktadırlar. Örneğin geçenlerde 2016 Olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapacağı anlaşılınca Brezilya Devlet Başkanı Lula ve efsane futbolcu Pele, havalara uçtular ve sevinçten ağladılar. Kapitalizmin egemen olduğu yıllarında artık olimpiyat demek sadece spor değil, para, tanıtım, reklam, ekonomik rahatlık demektir.
Bir ülkenin spor kültürü ile spor düzeyi birbirine paralellik taşır. Ülkelerin spor kültürüne spor politikaları yön verir. Bizim gibi ülkelerin sporu ne yazık ki para kaynağı ya da şöhret olma ortamı olarak görmektedir. Bu anlayışın sonucu olarak da her anlamda açık ara önce olan futbol diğer tüm spor dallarını her biçimde ezmektedir. Ayrıca spora ayrılan olanaklar ve alanlarda oldukça sınırlıdır. Kahvehane, internet cafe sayılarının spor merkezlerinden fazla olması bunu en büyük örneğidir.
Spor özgürlüğün simgesidir. Spor demokratik ve çağdaş bir yaşam biçiminin adıdır. Toplum olarak spor malzemeleri alıp spor alanlarını yaygınlaştırmak yerine şifreli kanallara abone olmak tercih etmek spor kültürü olmamalıdır.
1932 yılında Atatürk'ün talimatıyla kurulmakta olan Halkevlerinin yapması gereken çalışmalar arasına spor da eklenir. "Halkevleri Teşkilatının Umumi Esasları"ndan spor ve beden hareketleri, gençlik terbiyesinin ve milli terbiyenin vazgeçilemeyecek aslı ve mühim bir bölümüdür. Bu nedenle "Türk gençliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve alaka uyandırmalı, bunlar bir kitle hareketi, milli bir faaliyet haline getirilmelidir" diyen büyün önder daha o yıllarda, sporu kitle hareketinin de ötesinde bir "milli hareket" olarak düşünmüştür. Böylece O'nun ne kadar ilerici olduğu sporda da gözler önüne serilmektedir.
Sonuç olarak sporu yaşam tarzı olarak benimsemek gerekir. Okul öncesinden başlayarak yapılabilecek en son yaşa kadar sporu ciddiye alalım. Ama sporun içine para değil, sevgi, kardeşlik ve barış koyalım. Artık spor olsun diye spor yapmayalım.

Bir Amerikalı ile Japon safariye çıkmışlar.
Her ikisi de son teknolojik silahları da birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş.
Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş.
Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş.
Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri fark edince üzerlerine doğru gelmeye başlamış.
Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış.
Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış.
Amerikalı sormuş: -Ne o, aslandan hızlı mı koşacaksın? -Yoo, senden hızlı koşsam yeter.