Saatler Tenime İşgal

kalemi oynattıkça içime yürüyor kurşun
uzun, rütbesiz
kelimeler kalır mıydı aklında çocuğun
hırçınlanmış yüzüyle daha derin
akrep koynuna kusarsa
suya, üzeri jiletlenmiş bir kalp düşerse
kuzeye, hep kuzeye uçan aşklardan
suya, parmak buz tutarsa
aşkta endişe sağır gardiyansa
uykusuzluğuna konacak er erkek kuş
-iki kanadı, iki mektupçıkıp
kurşun yaralarından bedenimin
yaralar: sefil savaşta onurlu kahraman
aşk: miğferin, miğferim benim

gözleri hep pazartesi, çocuk…
korkunç iğneler taşırlar gözkapaklarında
gelinler. İçine devrilen hacıyatmazın
bozduğu yemin, çözdüğü bekâret,
uzun ışıklarla gözlerinde kentlenen hayaller
hala kirletiyorsa duvağını
bak! bir gemi
bir ömrü götürüyor, yırtarak beyazını…

uğurböcekleri saatler kadar…
zaman durur olduğu yerde
akarsan sen akarsın
yalınayak uyanırken sabahlarıma
şans değil, yatakta soğuyan yerin

ellerin, gözlerim quartz yüklü şimdi…
dur o savaşın en işgal yerinde
ellerinde kibritler,
ellerinde ellerim
dudaklarımın bütün özlemiyle, kum
bıçaklanır gibi, kın
sızarken sızlayan dudaklarına, cam
bak! bir gemi
saatleri götürüyor, yırtarak mavisini…

iz, sır ve düş
kimin ölen oğluyum ben anne
kimin diri göğsüyüm
içime eriyen mum
kimin uykusuna damlar
alnımdan akan rütbesiz terim
yürürken içime kurşunu kalemin