Paskalya Adası ve Heykellerin Sırrı * Haydar Aksakal

13.10.2014 / 00:00

Dünyanın birçok yerinde, geçmiş uygarlıklara ait bilgiler var. Tarihin derinliklerinde kaybolan medeniyet ve uygarlıklar gün yüzüne çıkarılıyor. Gizemli dediğimiz kentler, tapınaklar, yazıtlar, mimari objeler, resimler, rölyefler ve heykeller, insanoğlunun tarihini tam olarak bilmediğinin delilidir.

Dünya tarihi, bilginin ışığında ve arkeolojideki yeni buluşlarla yeniden yazılmalıdır. Oysa evrende hiçbir şey yok olmuyor, değişik boyutlar ve frekansta her şey kayıt altında… Evrensel tasarımda, geçmiş ve gelecek uygarlıklara ait bilgiler kâinatın akıl odasında kayıt altındadır. Onları ortaya çıkaracak olan bilim insanları, bilge kişilerdir…

Yeryüzünde, birbirinden uzak bölgelerde, yüzlerce yıldan beri bir türlü gizemi çözülemeyen uygarlıkların kültür mirası bulunmaktadır.

Okyanusun bir uçunda ki Paskalya Adası'nda bulunan dev heykeller ile Anadolu'da, Nemrut Dağı'nda ki dev heykeller ortak özelliklere sahiptir. Dünyanın hiçbir yerinde zemine oturtulmuş böylesine dev heykeller yoktur.

Paskalya Adası'ndaki heykellerin ne zaman, hangi amaçla kimler tarafından dikildikleri ve neyi simgeledikleri bilinmiyor.

Nemrut'taki heykellerin MÖ I. yüzyılda Kommagene KralıI. Antiochos tarafından yaptırıldığı tespit edilmiştir.

Paskalya Adası, 180 km². Üç adet sönmüş volkandan (Rono Kao-Poike-Maunga Terevaka) oluşur. Maunga Terevaka 508 metre yüksekliğindedir. Yeşili ve ağacı olmayan izole edilmiş bir ada, Şili sahillerinden 3.700 km, Tahiti'den 4.000 uzaklıktadır.

Kumsalı adanın ender köşelerinde bulunur. Sahili dik olarak denizin derinliklerine doğru iner. Güneybatısında, üzerinde yaşam olmayan bir yarımada bulunmaktadır. İklimi yarı tropiktir. Adada Passat rüzgârları hüküm sürer. Temmuz ve Ağustos yağışlı aylardır.

Adada bulunan bitki örtüsü, adanın eski bitki örtüsüne uymaz. Eski bitkilerden Rano Kao krater gölünde yaşamına devam etmektedir. Paskalya adasında otluk alanlar çoğunluktadır. Büyükbaş hayvan olarak at, sığır, koyun ve domuz bulunmaktadır.

Jubaea cinsi palmiye ormanları 9-17 yüzyıllar arasında yok edilmiş. Ormanlar adadaki tarımı koruyordu. Erozyon sonucu ada nüfusu azalmaya başladı. 2012 yılında 3.791 kişilik bir nüfusa sahipti.

Perulu köle tacirleri 1859-1861 yıllarında yaklaşık 1.500 insanı bu topraklardan kopararak köle olarak götürmüşlerdir. 1877'de çiçek salgınıyla halk kırıldı, nüfus 111 kişiye kadar düştü.

Adayı ilk izleyen korsan Edward Davis ve adamları, 1687 yılında tesadüfen bu adayı görürler, çıkmak nasip olmaz…

Ada, ismini ticari amaçla buradan geçerken karaya çıkan Jakop Roggeveen'den almıştır. İsa'nın dirilişini dile getiren Paskalya bayramında, 5 Nisan 1772 yılında keşfedildi.

Roggeveen, buraya Pakalya Adası adını vermiştir.

Daha sonra Carl Friedrich Behrens'in Leipzig'de yayımladığı bir rapordan sonra dikkatler adaya çevrildi.

İspanyol kaşif Don Felipe Gonzales, 15 Kasım 1770 tarihinde adayı İspanya Krallığı'na kattı. Adaya San Carlos adını verdi. İspanya Krallığı bu işgalle ilgilenmedi, kayıtsız kaldı.

13-17 Mart 1774 tarihleri arasında adayı ziyaret eden James Cook, adadan etkilenmemiştir.

1786'da Fransız kont Jean François de la Perouse, adanın haritasını çıkarmak için adaya geldi.

Norveçli enteloğ Thor Heyerdahl, Pasakalya Adası'nın çeşitli yerlerdeki 974 heykeli inceledi, boyları 10-20 metreyi geçen, ağırlıkları 50 ton olan heykelleri, 1958 yılında yayımladığı “Aku Aku” isimli kitabıyla dünyaya tanıtmıştı.

Ada halkı Rapanui olarak biliniyordu. Heyerdahl, heykellerin ada halkının ataları tarafından yapılmadığını söylüyor. Heykeller, kıyıya oldukça uzak taş ocaklarında bulunan, 50 tonluk lav parçaları yerlerinden koparılarak, inanılmaz bir taş işçiliği ile heykele dönüştürülmüş, tamamlandıktan sonra adanın çeşitli yerlerinde ki platformlara taşınmış. Heykeller yapım aşamasında, kimi tamamlanmadan terk edilmiş, heykel üretimi durmuştu, nedeni bilinmiyor.

Heykellerin yanında bulunan birkaç yazıt, dünyanın her hangi bir yerinde rastlanmayan bir dile aitti. Henüz çözülmedi. Heykeller kimler tarafından, nasıl ve niçin yapılmıştı, neyi simgeliyordu. Bu soruların cevabı 21. yüzyıla giren dünyamızda sorun olmaya devam ediyor. Yapılan heykeller hakkında her hangi bir iz yok. Heykellerde görülen yüz ifadeleri ve gülümsemeleri onların yaşamı hakkında yeterli bilgi vermeye yetmiyor.

1882'de Almanlar etnolojik araştırma yapmak için adaya gelmişlerdir.

1886 tarihinde, adada Moai adı verilen insan heykellerinin fotoğraflarını kameraya çeken ilk insan ABD'den gemi doktoru Wılliam Thomson'dur.

Pater Sebastian Englert de heykellerin 638 tanesini numara vererek kategorize etmiştir. En büyük heykel 21 metre uzunluğunda ve 270 ton ağırlığındadır.

Paskalya Adası 1967 yılından itibaren önemli turistik bir yer haline gelmiştir.