Foça?dan Denize Açılmışlardı * Haydar Aksakal

14.01.2013 / 00:00
Gençliklerini hızlı yaşadılar. Çoğunun babası memur, esnaf ve işçiydi? Okudular, iş sahibi oldular. Çevrelerinde seviliyorlardı. Yaşamlarında başarıya ulaştılar. Her türlü ekonomik olanakları vardı. Aile düzenlerinde, çocuklarıyla mutluydular.
Kötü alışkanlıkları olmadı. Manisa?da deniz yoktu ama çoğu çok iyi denizciydi? Deniz ve balıklar onların en büyük hobisi olmuştu. Yazları Foça, Denizköy, Balıklıova, Şakran ve çeşme?deki yazlık konutlarında, kışın evlerindeydiler. Sonunda emekli oldular…
Çanakkale?den Marmaris?e kadar tüm kıyıları ve koyları biliyor, dolaşıyorlardı. Bodrum istikametinde, denize açılırken balık yemleri, Söke?de yemci Halil?de hazırlanır, Bodrum Güvercinlik, Kuşadası ve Didim Akbük?de avlanırlardı?
Arkadaşlarıyla buluşmak için öğleden sonraları bir kulübün lokalinde vakit geçiriyor, kentte sıkıldıkları zaman, Foça?da tanıdıkları bir balıkçıyla iletişim kurarak; ?Pazartesi sabahı geliyoruz, tüm hazırlıkları yap, yiyecekler ve yemler eksik olmasın? diyorlardı. Deve Boynu, Kör Taşlar, Açık Taşlar ve Aslan Burnu Foça?da balığın avlandığı yerlerdi.
Balık avına hazırlanırken çocuklar gibi şen ve mutluydular. Foçalı balıkçı onların can yoldaşı ve arkadaşı olmuştu. Güngörmüş, çelebi balıkçı 50-55 yaşlarında güçlü kuvvetli ve yağız bir insandı. Doğayı, insanları ve yaşadığı kenti seviyordu. Evliydi, çocukları olmamıştı. Manisalı eşiyle, evinde ve limanda bağlı bulunan teknesindeydi çoğu zaman. Teknesi oldukça büyüktü. Denizlere adamıştı kendini. Denizi, kadını ve balıklarıyla mutluydu.
Foça taşından yapılmış, kentin dışındaki ufak, tek katlı ahşap evlerinde begonviller her yeri sarmıştı. Onun en büyük sevdası deniz ve Foça Foklarıydı.
Foça?ya gelen gezginlere, Foça?yı ve Fok Balıklarını anlatıyordu. Heredot?un söyledikleri; ?Onlar kentlerini, bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve güzel iklimde kurduklar?
Sözleri hiçbir zaman aklından çıkmıyordu. Ünlü Tarihçi Homeros?un söylediği Siren Kayalıkları da Foça?daydı. Oradan geçen denizciler, Siren Kayalıklarını ve efsaneye konu olan bu adaları biliyorlardı. Bizim balıkçı, Foça?nın Türk Rivierası olduğu için gururluydu?
Antik dönemlerde fokların Deniz Tanrısı Poseidon?un koruması altında olduğuna inanırdı. Foça?da yapılan kazılarda MÖ 500?lere tarihlenen fok figürlü sikkelere rastlanıyor. Sayıları giderek azalan foklar, kentin sembolü haline geldi. Merkez Bankası 1996 yılında Foça Foku için özel hatıra parası bastırmıştır. Ionia?da kullanılan altın-gümüş ?elektron? sikkeyi de tarihte ilk defa bastıranların Foçalılar olduğu söyleniyor.
Avlanması yasak olan fokların soylarını korumak için devlet ve üniversite araştırma merkezleri kurmuştur. Adını foklardan alan Phokaia, Aiollar tarafından MÖ 2. Binde kurulmuştur. Tarihe usta denizciler olarak isimlerini yazdırmışlardır. Gemi yapım mühendisliğinde gelişmişler, Akdeniz, Ege ve Karadeniz?de birçok koloni kurmuşlar, Fransa?daki Marsilya Kenti?ne kadar uzanmışlardır.
Foça, 13. Yüzyılda Çaka Bey tarafından alınmış, Saruhan Beyliği yönetimine geçmiştir. 1455?te ise Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dâhil edildi.
1953 yılında başlayan, günümüzde de devam eden arkeolojik kazılarda, tiyatro, Athena Tapınağı ve kutsal alan, Liman Kutsal Alanı (Kybele?ye ait) ile Pers Anıt Mezarı (Foça?nın 7 km doğusunda) ortaya çıkarılmıştır.
Foça?da doğan ve yaşayan balıkçılar için deniz onların yaşam tarzıdır. Geçimlerini denizden çıkarmakta yaz kış balık için denize açılmaktadırlar?
Her zamanki gibi, soğuk bir kış sabahı, bir balıkçı filosu oluşturdular. Manisa?dan gelenler oldukça kalabalıktı. Denize açıldılar. Neşeleri ve şansları yerindeydi. Tekneler birbirine yakın seyrediyordu. Öğleden sonra, hava birden bozdu, deniz ve tekneler dalgalanmaya başladı. Rüzgâr büyük bir fırtınanın habercisiydi. Adalardan açıklara sürüklenmeye başladılar, korkmuşlardı. Rotalarını kaybettiler?
Hava karardı, üzerlerinde kara bulutlar dolaşıyordu. Denizin üzerinde korkulu anlar yaşadılar. Teknelerden hiç birisi limana dönemiyor, gecenin zifiri karanlığında kurtuluş için bir yol, bir ışık arıyorlardı?
Gece boyunca balıkçıların ve balığa çıkanların anneleri, babaları, eşleri, çocukları ve arkadaşları deniz kıyısında toplandılar, ellerini açıp Tanrı?ya yalvardılar…
Gece yarısına doğru uzaklardaki, tek katlı bir evde yangın çıktı. İnsanlar şaşırmıştı. Yanan evden hiçbir şeyi kurtarmak mümkün olmadı, can kaybı yoktu. Bekleme sabaha kadar sürdü.
Yangının alevi uzaklardan bir ışık olmuştu balıkçılara. Gecenin zifiri karanlığında, o müthiş fırtınada, dağ gibi dalgaların arasında kaybolup gideceklerini düşünürken, yanan evin ışığı sayesinde yollarını buldular, tüm tekneler ve yorgun balıkçılar sağ salim limana dönebildi?
Sevinç gösterileri içinde ağlayan tek birisi vardı. Yangında evi kül olan kadın?
Manisalı balıkçılar daha sonraki günlerde Manisalı Balıkçının eşine yardım elini uzattılar. Yanan evlerini yeniden yaptılar. Balıkçı tekrar karısına sarıldı, ?O yangına şükürler olsun!? diyerek ellerini açtı, Tanrıya yakardı?