Oldu mu Şimdi

Basın özgürlüğünü, sistemi ayakta tutan, tehlikelere karşı da uyaran bir bekçi köpeği olarak tanımlamış Oktay EKŞİ. Benzetme abes gelse de hakkını verir bir benzetmedir…
Ki söyleyen Hürriyet Gazetesinin Başyazarı ve Basın Konseyi Başkanıdır.
Basın özgürlüğü Anayasal teminat altında olan bir özgürlüktür bir defa.
Ancak hiç de basına özgü bir özgürlük kavramı değildir. Herkese yarayan bir özgürlüktür bu.
Halkın bilgi alma özgürlüğüne katkıda bulunur. İletişim özgürlüğü sağlar.
Basın bir hakkın ya da hakların yaşama geçirilmesinin önemli bir aracıdır. Doğru haber almayı sağlayan bir kavramdır. Gerçeğe ulaşmayı, gerçeği bulmayı ifade eder basın özgürlüğü.
Eğer basın özgürlüğünü savunuyorsak, gerçeğe ulaşma çabasını ortaya koyan bireyin özgürlüğünü de savunuyoruz demektir. Basını özgür olan ülkelerin demokratik olduğunu söyleyebiliriz. Basın özgürlüğünü sağlayamayan ülkeler demokrasiden fersah fersah geridedir.
Çevremizde ve dünyada olup bitenlerden bizi haberdar eden basına teşekkür borçluyuz.
Hele emekçilerine… Bütün bilgiye onlar sayesinde kavuşuyoruz.
Görevlerini her türlü riski göze alarak özveriyle yapıyorlar.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Türkiye, dünya da en fazla gazetecinin tutuklandığı ve yargılandığı ülkelerin başında gelmektedir. Gerçeğe ulaşma çabası içindeki Türkiye`nin fotoğraf karesidir bu.
* * *
Şimdi bu gerçekler çerçevesinde bakınca Manisaspor-Malatyaspor maçını izlemek sahaya giden canlı yayın ekibine yapılan saldırının hiçbir haklı gerekçesi olamaz.
Kulübün kamuoyu açıklaması olayı aydınlatmadığı gibi suçlayıcı ifadeler taşıyor.
Halbuki alacak verecek dahil tüm sorunların çözüm yeri mahkemelerdir.
Bir daha böyle bir olayın yaşanmamasını dileriz.
Kulübün maçını yayınlamaya giden çalışan emekçi basın sadece işini yapmaktadır.
Bu mesele altında başka sorunlar yatsa da “basın özgürlüğüne”getirilmiş bir sınırlamadır.
Saldırıya uğrayan biri bayan basın mensubu arkadaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, sorunun çözümünün çok daha güzel ve uygun çözüm yolları bulunduğunu ve halledilemeyecek meselenin bulunmadığını hatırlatmak istiyoruz.
Sonuçta diyalog kapısı her zaman açıktır. Ve şiddet uygulamanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Hele ki söz konusu kişiler görevlerini yapmaya çalışan emekçilerse…
* * *
Değinmek istediğim bir nokta daha var. Başbakanın Davos’ta masayı terk etmesi olayından sonra kimi onu kahraman ilan etti. Kimi de haklıysa bile davranışının yanlış olduğunu vurguladı. Ben şahsen tavrını çocuklara özgü buldum. Ancak Başbakan ne yaptı???
Tabii ki kolay yolu seçti ve tavrının yanlışlığını ortaya koyan basını suçlamaya kalktı.
Ne yaparsa yapsın basın onu alkışlamak zorundaymış gibi…
Ülkemizde düşünce özgürlüğü var, hakkını verdikten sonra eleştirilmekten kurtulamaz bir başbakan. Dünyanın her tarafında bu böyledir.
Sevinmelidir ki kendisini eleştirme kabiliyeti ve cesaretine sahip gazeteciler hala var.
Her zaman da olacaktır…Üstelik bu hiç de sorun olmamalıdır. Çünkü doğrusu budur.