Ne Onunla Ne Onsuz

Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Sen
Kıyıda köşede gülüşün kaybolmuş
Ne olur terk etme yalnızlık çok acı
Bu renksiz dünyayı sevmiştik birlikte

Sen kadınım

Hatırla o günü karşıki sokakta
Seni öptüğümü ilk defa hayatta
Kollarımda benim ilkbahar sabahım
Sen
Sönmüş bak ışıklar ev nasıl karanlık
O ılık aydınlık yuvamız soğumuş
Geceler bitmiyor ağlıyorum artık

Sen kadınım

Eşyalar toplanmış seninle birlikte
Anılar saçılmış odaya her yere
Sevdiğim o koku yok artık bu evde
Sen
Masamız köşede öylece duruyor
Bardaklar boşalmış her biri bir yerde
Sanki hepsi hasret senin nefesine

Sen kadınım

Bana bıraktığın bütün bu hayatın
Yaşanan aşkların değeri yok artık
Ben sensiz olamam artık anlıyorum
Sen
Şimdi çok yalnızım
Ne olur kal benimle o kapıyı kapat
Elini ver bana
Dışarıda yalnız, yalnız üşüyorum

Sen kadınım

Tanju Okan’ın sesinden dinlerken bu müziği ne de güzel hüzünlenirdik 80’li yıllarda. Vazgeçilmez aşkların kahramanı olmaktan öteydi kadın o yıllarda da. Dünya tarihini Değiştiren kadınları yeni yeni tanımaya başlıyorduk. Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre’nin aşkları büyülüyordu elbette. Ama kadının gücünü gözlemliyor ve dinliyorduk; aynı zamanda kadın dayanışmalarını hayranlıkla izliyorduk. Bugün de olduğu gibi, çoğu mutlulukları öksüz bırakan kimi erkeklerin ne kadınlarına sahip çıkabildiklerini ne de onlardan ayrı kalmaya tahammüllerinin olduğuna tanık oluyorduk. Uğruna pek çok mücadelenin göze alındığı kadınların “anneler günü”nden başka “dünya kadınlar günü”nün olduğu heyecanı yeni yaşamaya başlamıştık
.
TÜRKİYE’DE KADINLAR GÜNÜ

Tarlada kadın çalışıyor, fabrikada kadın çalıyor ofiste kadın çalışıyor, evinde kadın çalışıyor; ev ekonomisini yönlendiriyor geleceğimiz olan çocuklarımızı onlar yetiştiriyor, onlar ninelerimiz, onlar analarımız, onlar eşlerimiz, onlar sevgililerimiz ve onlar biricik kızlarımız

Sosyal hayatın başlangıcı olan aile hayatının, toplumun psikolojik ve sosyal yapısının şekillenmesinde önemli bir payı vardır. Türk’ ün yüksek karakterinin aileye verdiği değeri kavrayan ve bir milletin sürekliliği için maneviyat, aile, ahlak gibi kavramlara sahip olmasının gerekliliğini bilen Atatürk de; ailenin kutsallığına inanır, toplumun devamı için aileye ve manevi değerlere sahip çıkılmasının gerekliliğini bilirdi.
Tarih yazan, birçok Türk büyüğünü yetiştiren Türk kadını için Atatürk, Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın diyerek, Türk kadınına değerbilirliğini göstermiştir.

Din, ahlak ve aile kurumlarına sahip çıkan, ailenin temeli sayılan Türk kadınının toplumla bir bağ kurmasını isteyen Atatürk; kadınlara, medeni ülkeler seviyesine çıkmanın en önemli ölçütlerinden olan eşitlik haklarını vermek istemiştir. Türk kadının omuzlarındaki ağırlığın farkında olan Mustafa Kemal Atatürk; Cumhuriyetimizin teminatı olan çocuklarımızın analarına, onların bu uğurda mücadele etmelerini beklemeden, haklarını vermiştir. Haklarını alan Türk kadını, bu gelişmenin ardından sosyal hayattaki yerini alır;

Türk kadını ATATÜRK’ün Devrimin kendisine sunduğu olanaklarla yasalar karşısında tam olarak eşittir. 1975’te Birleşmiş Milletlerin benimsediği ve şu anda bile dünyanın bir çok ülkesinde olmayan kadın hakları, daha 1920’lerde Türk kadınına verilmişti. Atatürk’ün devriminin büyüklüğüne bakar mısınız !. ?1920‘li ve 1930’lu yıllarda birçok Batı ülkesinin kadınlarından daha iyi haklara kavuşturulan kadınlarımız sahip oldukları değerleri iyi korumalıdırlar.

Bağımsızlık mücadelesi veren ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş verenler de, onu bir devrimci olarak almalıdırlar. Çünkü tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine…