Lotus Çiçeği * Haydar Aksakal

29.09.2014 / 00:00

Efes Antik Kenti'nde, Celsus Kütüphanesi çıvarında bulunan Lotus çiçeğiyle, Efesliler geçmiş uygarlıkları da bildiklerini, yaptıkları eserlerin sembolleriyle, heykelleriyle gelecek nesillere aktarmıştır (Herakles Heykelleri-Lotus Çiçeği).

Lotus Çiçeği, Kayıp Mu kıtasının en önemli kutsal sembollerinden birisi olduğu J. Churcward tarafından iddia edilmektedir. Ona göre; Lotus Çiçeğini kullanan toplumlar Mu kökenlidir.

Eski Türklerin yaptığı mimari eserlerde de Lotus motifi varlığını devam ettirmiştir. Orta Asya'da mimari yapılarda kullanılan lotus kubbe geleneği Türklerin Anadolu'ya göçüyle birlikte Batı Anadolu'ya kadar gelmiştir.

Lotus Çiçeği, yağmur ormanlarında yaşayan Nelumbo cinsinden bitki türlerine verilen isimdir. Yaprak üzerindeki sivriliklerin özelliği gelişen Nano teknolojisinde kullanılmaktadır. Hint lotusu ve Amerikan lotusu diye türlere ayrılmaktadır. Kökleri yenir, tohumları da tatlıdır.

Lotus çiçeği, ışık ve oksijenin olmadığı bir ortamda, bataklığın içinde filizlenir. Suyun dibinde köklenir, yaşamak için oksijene, havaya ve ışığa doğru uzanır. Suyun yüzeyinde büyümesi sonlanır. Çıkardığı dikenli tomurcukların boyları kısa bir süre sonra bir metreye, yaprakların çapları da üç metreye ulaşır. Yaprakları güçlüdür, her zaman temiz kalmak için silkinir.

Lotus bitkisi, çamurlu ve kirli ortamda yaşamasına rağmen, en büyük özelliği yapraklarının temiz olmasıdır. Üzerine ufak bir toz parçası düştüğünde, yapraklarını sallar ve tozun üzerinden düşmesini sağlar. Yağmur yağdığında, yağmur damlalarını kirli bölgelere doğru yönlendirerek temizliğine özen gösterir.

Lotus bitkisinin bu özelliği mimaride kullanılmış, bir çok binanın dış kaplaması lotus çiçeğine benzetilmiştir. Yağmur yağdığında bina yüzeyleri daha iyi temizlenmektedir.

Binaların dış cephelerini daha iyi temizlemek için kimyasal boyalar Nano teknolojisi ile üretilmiş, boya sanayisinde yerini almıştır.

Lotus bitkisi üzerine akademik çalışmalar da yapılmıştır.

Lorus bitkisi ile Nilüfer çiçeğinin özellikleri birbirine benzemektedir. Boy farkı vardır. Nilüfer çiçeğinin boyu 20 cm, Lotus bitkisinin boyu ise 3 metreye kadar uzamaktadır.

Mitolojide sembol olarak kullanılmaktadır. Mavi lotus çiçeği bereketin, cinselliğin, yeniden doğuşun, doğum ve uykunun da sembolüdür.

Edebiyat dünyasında birçok şair ve yazar, eserlerinde lotus çiçeğine yer vermiştir. Ünlü şairimiz Ataol Behramoğlu, lotus çiçeğine benzeyen edebiyat ödülünü almıştır.

Eski Mısır tapınaklarının sütunlarında devasa lotus çiçekleri görülmektedir. Mavi lotus kutsal bir çiçek olarak kabul edilmiş, dini törenlerde saygı ve sevgi görmüştür.

Mısır firavunları da afrodizyak özelliğinden dolayı lotus çiçeğini kullanmış, piramitlerde, lotus çiçeği cinsellikle birlikte tasvir edilmiştir.

Budizm ile özdeşleşmiştir, tapınaklarda Merhamet Tanrıçası Guanyin'in elinde lotus çiçeğinin resmi görülmektedir. Budistler tarafından saflığın, temizliğin sembolü olarak algılanmıştır. Lotus çiçeği yetiştiği pis ortamda çıkmasına rağmen kendisini temizler ve daha sonra birbirinden güzel çiçeklerini açar.

Bu çiçek kalp sağlığı acısından önemlidir, kalbi kuvvetlendirir. Baş ağrısını azaltır, uykuya davetiye çıkarır, mikroplara kaşı da etkili olduğu söylenmektedir.

Günümüzde Avrupa'da koruma altına alınmıştır.

Lotus çiçeği genetik kartlarında oluşan bilgi sayesinde yaşam mücadelesiyle özdeşleşmiştir. Kötü şartlarda dahi yaşama sarılmanın sembolüdür. Her türlü zor şarlar altında temiz olarak ayakta kalmak, yaşama devam etmek için doğayla mücadele eder. İçindeki astral güç onu ayakta tutar, varlığında insanın karakterini yansıtır.