Kandahar * Şeref Bilsel

Çünkü ben
sancısı bakır kaplarda çoğalan
ahşabın avazından kesilmiş zamana devrildim
yüklü kaldım şehirden, uzakların baktığı
ürkütülmüş bir aynaya verildim

Sırların emzirdiği sur diplerinde
yaban incirleri, sürgündeki rüzgâr
kederin su içtiği karaçalılar

Bir kuğu bir harfle yer değiştirdi
doğrulurken boynunu kırdı içimde
sırların emzirdiği sur diplerinde
sır tutan başka bir şey tutamaz
har kokar, esrar kokar, kandahar
ağzımın yarısı sarışın bir virgül yüzünden
geçmişe bakar, bütün bunları
çay, zeytin, tütün bunları
tuzsuz kıyılara varmak için
kendi gözyaşlarını yalayanlardan aldığım
hiç ortalı bir deftere yazdıydım
ben ki göl nasıl düşünür bilirdim o zamanlar
sırtüstü yatmış sarı bir hayvandı o
ayrı baltaladığı ağaçlara ağlayan

Hiçin adını anan
kimseden söz dinlemez
hiç kimsenin ardında durmayan zaman
karnında bir akreple…
bir şiir patlar bir tüfek ölür
adına puşkin! denir
bunu bil bunu bil
bütün ölümlere buradan geçilir
ha hâbil, o otomobil, e erbil, çar çernobil
bunu bil, bunu… bun bu!

Şimdi ağzımın diğer yanında (bkz. 32. satır)
doğacak çocuklarınızın okuyacağı
kitaplar için, rusya'dan gelecek
oğlum bahanesiyle boşaltılmış raf

Çünkü ben bekletirim
ıssız bir adaya düşen her türk gibi
yanımda ikametgah senedi ve 6 fotoğraf

Yasakmeyve. Eylül- Ekim 2004