Hüseyin Avni Kunduracıoğlu * Yeni Eczane ve Erdoğan Bostancı

4 Ekim 2013, Cuma,
Çok yaramaz bir çocukluk dönemi geçirmemiş olmama rağmen, sıkça kafamın delindiğini anımsıyorum. Çocukluğumuzu daha çok sokaklarda, bahçelerde geçirdiğimizden olsa gerek; kafamız delinir-şişer, vücudumuza çivi batar, arı sokar, kanar, bir yerimiz burkulur ya da çıkardı. Bu durum o yıllarda o kadar olağandı ki, bütün çocuklar kafasına pamuk yapıştırılmış olarak dolaşırdı diyebilirim. Ehh çocuk bu, düşe kalka büyürdü sonuçta..
Gerçi, arı sokmanın çaresini öğrenmiştik, arı sokulan noktaya çamur sürdünüz mü iş tamamdı. Bir yere çarptığınızda oluşan şişliğin de püf noktasını biliyorduk, çiğnenmiş ekmeği bastığınızda şiş inerdi. Dizlerde ya da kol bölgesinde oluşan yaraları da bir şekilde gizleyebilirdiniz. Sonunda annenize yakalanacağınızı iyi bilseniz de. Gerçi yine de ön önlem alınır, yerlerde çokça olan sigara izmaritlerindeki tütün yaraya basılırdı.
Ama kafa delinmesinin çözümü yoktu. Zira kan geliyordu. İşte o zaman, babam nerden öğrenmişse öğrenmiş olur, pıtrak gibi yanımda bitip Yeni Eczane'ye götürürdü beni.
Yeni Eczane, o yıllarda babamın Milas Arastasındaki şapkacı dükkanının bir üst sokağındaydı.
Milas Arastasında bulunan Kunduracılar Sokak, Türkocağı Caddesi ve Kızılay Caddesini Saraçlar Sokak dikey olarak bölerek şekillendirir. İşte bu şekillenişe, Kunduracılar Sokağın köşesinde babamın dükkanı, Kızılay Caddesinin köşesinde ise Yeni Eczane eşlik ederdi.
Erdoğan Bostancı'nın işlettiği Yeni Eczane, kasabanın ilk eczanelerindendi. Olasılıkla var olan iki eczaneden dolayı ismini 'yeni' olarak almıştı.
Ege şivesinin egemen olduğu o yılların Arasta sokaklarında, Erdoğan amcanın İstanbul şivesi ile konuşmasına eklenen kibarlığı ilk anımsadığım ayrıntıdır her zaman.
Bir de beyaz önlüğü.
Eczanenin içinde yer alan camekanın ardında, uzun boylu bedenine geçirdiği beyaz önlükle karşılar, yüzüne yerleşen meraklı ifadeyle 'Hayrola Yusuf komşu' derdi. Durumu fark ettiğinde de hemen elimden tutar eczanenin arka bölümüne geçirip ilk pansumanı yapardı.
İlk müdahalelerin yapılmasına ve bazı ilaçların üretilmesine ayrılan arka bölümde bulunan irili ufaklı ilaç şişeleri, ölçekler,terazi ile kocaman bir labaratuvardaymış hissine kapılırdı çocuk yüreğim.
Aslında, salt düşme,delinme vakalarında tutmazdık Yeni Eczane'nın yolunu. Arasta sakinleri, soğuk algınlığı ve benzeri bütün tıbbi şikayetlerde ilk önce Yeni Eczane'ye giderdi o zamanlar. Erdoğan amcanın yönlendirmesiyle de, tedavi süreci başlardı.
Ne de olsa, Arasta için Erdoğan amca, 'doktor yarısı' demekti. Bu durum hemen hemen herkes için de geçerliydi aslında. Özellikle Salı günleri köylerden gelenler ile 'Yeni Eczane' dolar taşardı. Erdoğan Amca, yüzünden eksilmeyen tebessüme, titizliğini de ekleyerek yardımcı olmaya çalışırdı.
Eczane, konumu gereği hem Kızılay Caddesine hem de Saraçlar Sokağa bakar ve bu durum eczanede iki kapı olmasını sağlardı. Bir kapıdan giren çıraklar, orta yerde duran boy ve kilo ölçen kocaman tartıda tartılır, Erdoğan amcanın gözlüklerinin üzerindeki bakışları arasında diğer kapıdan çıkıp giderlerdi.
Sonraki yıllarda, Yeni Eczane Cumhuriyet Caddesine taşındı. Kasaba büyüdükçe eczane sayısı artacak ama o hep 'Yeni' olarak kalacaktı. Ben ise, eczanenin önünden her geçişimde, Arasta'daki 'eski' günlerini anımsardım.
Geçen gün gazetemizde okuduğuma göre, 1956 yılından bu yana hizmet veren Yeni Eczane kapanmış.
Bu kapanışı da eczanenin camına astığı küçük bir afiş ile ' Milas halkına ve köylerine saygı ile' duyurmayı ihmal etmemiş. Haberi okuyunca, Erdoğan Bostancı'ya yakışan bir incelik diye düşünmeden edemedim doğrusu.
Ben de, yarım asırdan fazla Milas'ın yaşamında yer alan Yeni Eczane'nin, Milas Arastasında ki günlerini anımsatmak istedim. Bu vesileyle de Erdoğan Bostancı'ya sevgilerimi gönderip, uzun ömürler diliyorum.