Hayatımız Tiyatro

Tiyatro, toplum kültürünün aynasıdır.
Hafta sonu ?Dünya Tiyatrolar Günü.? Hafta sonu bir başka güzellik ve ruhla salonlar perde diyecekler, bildiriler okuyup, özel gösterilerle seyircinin göz ve beyin zevkine sunacaklar.
?Tiyatro, bir sahnede, seyirciler önünde oyuncuların sergilemesi amacıyla hazırlanmış gösteridir? diye tanımlanmaktadır. Tiyatro, Yunanca ?theatron? yani “görme yeri” sözcüğünden gelmektedir
Hayatımda ilk ne zaman tiyatroya gittiğimi hatırlamıyorum ama küçüklüğümde şapkadan kuş çıkaran çadır oyunlarını hep tiyatro sandım. Dünyada ilk tiyatro olayının nerede, nasıl başladığı bilinmese de ilk tiyatro şenliğinin M.Ö. 534 yılında Atina'da yapıldığı kaynaklarda yer almaktadır. Araştırmacılar; tiyatronun ilkel insanların av dönüşü vurdukları avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar. Daha sonraları topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar yılın belirli günlerinde, belirli bir yerde toplanmaya başladılar. Bu toplantıda içlerinden bir kişi yüksekçe bir yere çıkarak güldürücü öyküler anlatır, taklitler yapar, şarkılar söylerdi. Bu tür oyunlar zamanla şenlikler geleneğini oluşturdu. Bir süre sonra tiyatroda kişiler ikiye, üçe çıktı. Daha canlı, daha ilgi çeki¬ci konular bulundu. Böylece oyunlar, sanat niteliğine kavuştu. Tiyatro da meslek haline geldi.
Uluslararası Tiyatro Enstitüsü 1948 yılında kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü Dünya Tiyatrolar Günü olarak kabul etti. Her yıl enstitüye üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanır. 27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi, yaşamını Türk tiyatrosuna içtenlikle adamış olan Muhsin Ertuğrul yazdı.
Manisa?dan İzmir?e birkaç Devlet Tiyatrolarının oyununu izlemek için gittim. İzmir yolu ne kadar yakın olursa olsun yine de insanı yorucu oluyor. Gönül Manisa?da da AFSEM gibi yerel tiyatroların çoğalması ve salonlarda izdiham yaşanmasını istiyor. Okullarımızın özellikle futbol gibi sanata özellikle de tiyatroya alt yapı oluşturması gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda yapılan okullar arası tiyatro yarışması ilimizde büyük ses getirmişti. Umarım o gençleri gelecekte saçma sapan dizilerde değil ciddi tiyatro oyunlarında başrolde görürüz.
Hani deriz ya hayatımız tiyatro diye. Sanki dünya şu günlerde seyircisi bol, alkışı az dramları izliyor. Libya?da ateş kusan silahlar ve uçaklardan oluşan dekor, bu kez Japonya?da tsunami sahnesi oluyor. Pazar günü okunacak ?Dünya Tiyatrolar Günü Bildirisinde? artık savaş oyunları değil sanat, spor, sevgi ve barış istiyoruz temalarının işlenmesini bekliyoruz.
Başta Manisa Belediye ve Afsem Tiyatrosu oyuncularına olmak üzere tüm sanatçı ve sanatseverlerin günü kutlu olsun. Onların bizden tek isteği alkış ve onlara yürekten alkışlıyorum.

Atatürk, Galip Arcan?ın yazdığı ?Sırat Köprüsü? adlı piyese davetlidir. Atatürk piyesin başında mutludur biraz sonra sinirlenmeye başlar ve bir müddet sonra oyun bitince; ?Bana Galip Arcan?ı çağırın!? der. Galip Arcan gelince; ?Bu piyesi siz mi yazdınız? ?der. ?Evet paşam ben yazdım?. Ve Atatürk; ?Hayır, bu Flor Doranj adlı boldvilin?in aynen çevirisi, neden bunu belirtmediniz? Hakkınızda soruşturma açtırıyorum? diyecektir.
Yönetmen Cezmi Ar, başrolde Mustafa Kemal, film çekiyorlar. Ve Cezmi Ar Mustafa Kemal?e, tabii Cumhurbaşkanı ya, şöyle dur böyle dur diyemiyor ama diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. Atatürk; ?Gel Cezmi gel, burada başkomutan sensin. Ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi çıkması. Bana da aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın? diyor. Cezmi Ar hayatının son günlerinde; ?Ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalışmadım? diyecektir.