ÇANAKKALE'Yİ ANMAK DEĞİL ANLAMAK ÖNEMLİDİR

Bastığın yerleri "TOPRAK" diyerek geçme tanı!
Düşün, altında binlerce kefensiz yatanı!
Mehmet Akif ERSOY

Bugün Çanakkale Zaferinin 95.yılını kutluyoruz. Hepimiz özellikle eğitimcilerimiz tarihimizi çok iyi bilmeliyiz. Çanakkale Zaferi, vatanın kurtuluşunda çok önemli bir kilometre taşıdır. Bu nedenle her yıl 18 Mart’larda Çanakkale’yi anmak kadar anlamak da önemlidir. Bu anlamlı günde Çanakkale Zaferini en iyi anlatmaya çalışan birkaç anıyı paylaşmak istedim.
MORTO (ölüm) KOYUNDAKİ FRANSIZ MEZARLIĞININ AÇILIŞINI YAPMAK İÇİN GELEN GENERAL GURO'NUN HATIRASI
O gün Türkleri Birkaç siper geri atmıştık. Savaş alanında Türklerden aldığımız siperlerde durum tespiti yapıyordum. Bir Türk askeri telaşlı bir şekilde gömleğinden parçalar koparıp kucağında yatan bir Fransız askerinin yarasını tedaviye çalışıyordu. “Biraz önce öldürmeye çalıştığın düşmanını şimdi niye tedaviye çalışıyorsun?” diye sordum. Türk askeri; -Biz savaşta da olsa, kadına, çocuklara yaşlılara ve aman (af dileyen) dileyenlere silah kullanmayız. Bizim dinimizde günahtır. Bu askerde süngü darbemle yere düşerken anlayamadım ama yalvararak bana bir şeyler söylüyordu. Yere düşerken cebinden bir resim düştü. Onu bana ağlayarak gösterdi ve bir şeyler söyledi. Anlamasan da, tahmin ettiğime göre o kadın onun eşi yanındaki iki çocukta onun çocukları olabilir! Ben öksüz büyüdüm. Geride bekleyenim yok. Hiç olmazsa o yaşasın da bekleyenlerine kavuşsun!” dedi.. Adeta şok olmuştum. Gözlerimden boşanan yaş yanaklarımda dondu kaldı!.. Dünya tarihi böyle bir insanlığı kaydetmemiştir. Emir subayım, onun kan sızan gömleğini sıyırdı. Görünen daha hayret verici bir şeydi. Onun göğsünde, bizim askerin açtığı yara daha ağırdı. Ama o kendi yarasına ot ve yaprak kapatmış, bizim askere kendi gömleğini yırtıyordu. Az sonra ikisi de öldüler!… Onları yan yana gömdürdüm…
“SAVAŞIN TANRISI SİNEKLER” CEPHEDEN MEKTUPLAR
İNGİLİZ GENERAL JEAN HAMİLTONUN HAMİLTONUN RÜYASI
2 Eylül 1915, Dün gece korkunç bir rüya gördüm. Aslında bu bir rüya değil kabustu. İmroz'da istihbarata çekilmiştim. Birden kendimi Helles kıyılarında buldum. Boğazımdan demir bir kıskaç gibi sıkan sert bir el, beni suyun dibine doğru batırıyordu! Sular başımı aşmak üzereydi. Boğulmak üzereydim. Kendime geldiğim zaman ter içindeydim ve titriyordum. Çadırımda yabancı birisinin varlığını hissediyordum. O meşum (uğursuz) şey uzun süre sanki yanımdan ayrılmadı! Şimdiye kadar böyle korkunç bir şey yaşamamıştım. Gelibolu'nun meşum (uğursuz) bir yer olduğu fikri kafamda yer etmeye başladı. Yaşadığım hadisenin etkisinden saatlerce kurtulamadım. Sanki biz bu topraklara daha gelmeden akıbetimiz kararlaştırılmıştı.
(Gelibolu günlüğü. Jean Hamilton Hürriyet yayınları 1972)

Akşam yemeğinden sonra binbaşı ile birlikte, ateş hattı boyunca yürüdük. Yol, cevreye ve iki yana yayılmış cesetlerle, doluydu. Yanlarında kazmaları, süngü ve tüfekleriyle birçok Türk ölmüş yatıyordu! Karanlık iyice bastırınca döndük. Subaylarımızdan birisi tam 11 Türk'ü öldürdüğünü anlatıyordu. Türklerin saldırısı gece olmuştu. Ceset sayımı ise sabah yapılıyordu. Bir başka subay ise; cephede, önünde ansızın arkası dönük bir Türk askeri belirdiğini, onu önce pusuda bekleyen bir Türk sanarak, silahını kavrayıp hemen, üzerine atladığını ama, tiksinerek onun bir-iki günlük bir ceset olduğunu fark ettiğini bana anlattı… Gelibolu'daki yaşamın büyük belası sineklerdir! Bu memleketin tanrısı; ne Allah ne Muhammet veya Şeyhülislam! Asıl tanrı baş şeytan yani sineklerin tanrısı! Yemek masaya konur konmaz, sinekler tarafından simsiyah kaplanıyor! Çadırlara ve siperlere doluşan bu yaratıklar, aptal vızıltılarıyla öğlen sıcağında yarım saat için kestirmeye çalışanları deli ediyorlardı!..
İng. Reuters H. Ajansı Muhabiri / Gylding.REUTER H.AJANSI
THE EGYPTIAN GAZETESİ YAYINLARI

ÇANAKKALE’DE ÖLÜM
Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.
Sen ölüm,
Birinin adı silinir de,
Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.
Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarası daha çirkinsin.
Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle işin nedir?
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA