Bir Kitap, Bir Sergi * Kemal Kocabaş

Yaklaşık bir ay öncesi telefonum çaldı. Karşımda dost bir ses “Kemal Kardeş 5 Ekim 2013 günü Saat 14.00'de Yakın Kitabevi'nde kitabımızı imzalayacağız, beklerim” diyordu. Telefondaki ses Sayın Nevzat Helvacı'nındı. Nevzat Helvacı, Cılavuz Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü, Ankara Hukuk Fakültesi çıkışlı öğretmen, avukat, insan hakları savunucusu bir avukat, aydın. Yaşamını daha demokratik bir Türkiye koşusuna adamış bir ilerici. Yaklaşık iki yıldır Türkiye tanıklığını öz yaşam öyküsü ile birlikte harmanladığı, “Karanlıkta Yol Aramak” adlı kitabı üzerine çalışıyordu. Basım öncesi kardeşi, arkadaşım Prof. Dr. Cahit Helvacı kitabı bana da iletmişti, heyecanla okumuştum.

Kitapta Ardanuç doğumlu bir halk çocuğunun Türkiye macerası var. Kuzeydoğu Anadolu'nun çok renkli kültürel ortamında hayata merhaba demek, ilkokul sonrası Köy Enstitülerinin devamı Cılavuz'da başlayan aydınlanma yolculuğu ve daha sonra bir birey olarak Türkiye gerçekliği ile tanışmak ve mücadeleler yer alıyor.

Nevzat Helvacı, yaklaşık on yıl öğretmenlik yaptıktan sonra hukukçu kimliği ile karşımıza çıkar. Demokratik öğretmen hareketinin örgütleri TÖS ve TÖB-DER'in ve TMMOB'nın hukuk danışmanlığı yapar. Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Türkiye İnsan Hakları Kurumu gibi örgütlerde kurucu ve yönetici olarak onurla görev alır. 1970-1980 arasındaki demokrasi mücadelesine çok önemli katkılar sağlar. O dönemlerde Halit Çelenk, Niyazi Ağırnaslı ve Nevzat Helvacı ve pek çok savunman, hukuk devleti, demokratik bir Türkiye arayışlarında onurla yer almışlardı. Sayın Helvacı, yıllar sonra Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği etkinliklerine katılıp TÖS ve TÖB-DER'li günleri, yaşananları bizlere aktararak tanıklığını günümüze Yeniden İmece aracılığıyla da taşıyor. “Karanlıkta Yol Aramak” kitabıyla da tüm Türkiye'ye taşıyordu.

5 Ekim 2013 günü saat 11.00 sularında Sayın Nevzat Helvacı'nın kitap imzasına gitmeye hazırlanırken bu kez telefonda bir başka dost sesi vardı. Hıfzı Topuz; “Kemal Bey İzmir'deyiz. Akşam Saat 19.00'da Bornova'da Dramalılar Köşkü'nde Bedri Rahmi Eyüboğlu Sergisinin açılışını yapacağız, mutlaka beklerim” diyordu. Günün programı netleşmişti. Yeni bir kitap ve sergi ile tanışacaktık. Saat 14.00'de Alsancak'ta Yakın Kitabevi'ndeydim.

Sayın Helvacının çok sevgili arkadaşı, 1980 öncesi CHP-İzmir Milletvekili Kızılçullu Köy Enstitülü Ferhat Arslantaş'ın kızları, damatları ve eşi ilk gelenlerdendi. Sonra Veli Lök Hoca, öğretmen, avukat dostları, Artvinliler geldiler. Kitaplar imzalandı. Yaşanan Can Yücel'in “Ne kadar çok elimiz varmış meğer!/İlkin, senin elinle tutuşan benimki/Sonra çocuklarınki /Gençlerinki/ Tekel İşçilerininki/Sonra ellerin elleri…/ Ne kadar çok elimiz oldu, baksana/ Tutuşa tutuşa/ Bir orman yangını gibi” dizeleri gibiydi. Kitap imza imecesi bitmişti, sevgiyle, dostlukla Sayın Helvacı'dan ayrıldık.

Akşam saat 19.00'da Bornova Belediyesinin restore ettiği ve adını “Bornova Kent Arşivi Müzesi” adını verdiği Dramalılar Köşkü'ndeydik. Büyük bir avlu ve restore edilmiş yapılardan oluşuyordu müze. Dramalılar Köşkü Bornova Kent Arşivi ve Müzesi olarak hizmet vermeye başladığından bu yana, İzmir'de kültür ve sanatın da merkezi olma yönünde çok önemli kültürel zenginlikler üretiyor. Müze, Bedri Rahmi sergisi öncesi Türk resminin en öncü ve en ünlü ressamlarının eserlerinin sergilendiği “Türk Resminin 100 Yüzü” sergisiyle başlayan ve sürrealist akımın en ünlü sanatçılarından biri olan İspanyol ressam Joan Miro'nun eserlerinden oluşan “Düşlerimin Rengi” adlı sergileri sanatseverlerle buluşturmuştu.

Avluda bir orkestra ve sanatseverler vardı. Sayın Hıfzı Topuz ile sarıldık, kucaklaştık. 91 yaşına rağmen yazmaya, üretmeye devam eden “Devrimci Cumhuriyetin” çok önemli tanığı yazar, aydın. Açılış konuşmaları yapıldı. Bedri Rahmi'nin torunu Rahmi Eyüboğlu, öğrencileri adına Ressam Hanefi Yeter, Bornova'nın çalışkan Belediye Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır söz alarak Bedri Rahmi'yi ve sergiyi anlattılar. Ardından mikrofona gelen Bedri Rahmi'nin yakın arkadaşı Hıfzı Topuz, Bedri Rahmi'nin coşkularını, mutluluklarını, mutsuzluklarını şiirlerle aktardı.

Bedri Rahmi, son yıllarında kendisinden 25 yaş küçük bir hanımefendiye aşıktır. İlişkiler kötü gitmektedir. Bedri Rahmi'nin bu ruh halini anlatan “Aramızda tam 25 yaz/ 25 kış/25 bahar/25 uçurum/ne öpücükle dolar/ne şarapla, biliyorum” dizelerini ilk kez Hıfzı Bey'den dinledik.

Sergi 101 eserden oluşuyordu. Rahmi Eyüboğlu her tablo ile ilgili açıklamalar yapıyordu. Bedri Rahmi'nin eserleri arasında bir Nazım Hikmet tablosu vardı. Onunla ilgili açıklama ilginçti. Bedri Rahmi bir Paris dönüşü Nazım'dan annesi Celile Hikmet'e iyi olduğuna ilişkin haberler getirir, selamlarını iletir. Celile Hanım bir ressamdır.

O yıllarda da gözleri görmemektedir. Bedri Rahmi'ye bu koşullarda oğlu Nazım Hikmet için yaptığı yağlı boya bir portre armağan eder. Eyüboğlu ailesi yıllardır, özellikle 12 Mart-12 Eylül karanlık günlerinde bu tabloyu saklar. Şimdi de Bedri Rahmi sergisinde sanatseverlere sunmaktadırlar. Torun Rahmi Eyüboğlu'ndan bu öyküyü acıyla dinledik. Bu sergi gezintisi sırasında Eyüboğlu ailesinin Köy Enstitüleri imecesindeki emeklerini, yerini sergiyi izleyenlere aktarma olanağı bulabildim.

Bedri Rahmi 1911 yılında Görele'de doğar ve 1975 yılında İstanbul'da vefat eder. Bizlere onlarca şiir ve yüzlerce tablo, heykel armağan bırakır. Bedri Rahmi, ayakları bu topraklara, bu toprakların kültürel zenginliğine değen bir şair, bir ressam ve bir aydındı. Şiirlerindeki dizelerde, tablolarındaki renklerde, motiflerde hep insan ve Anadolu vardı. Son söz yine Bedri Rahmi'den “…En azından üç dil bileceksin/En azından üç dilde/ Canımın içi demesini/Canım ağzıma geldi demesini/Kırmızı gülün alı var demesini/Nerden ince ise ordan kopsun demesini/Atın ölümü arpadan olsun demesini/Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini/İnsanın insanı sömürmesi/ Rezilliğin dik alası demesini/Ne demesi be/Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin/”… Anısına saygıyla. -Karanlıkta Yol Aramak, İmge Kitabevi Yayınları, 2013