Akan Bir Irmak * Bedriye Aksakal

Manisa akan bir ırmaktır. Kurulduğu günden bu zamana dek bir çok kez yıkılmış, yağma edilmiş, yanmış; ama, yaşamak için hep direnmiş yağmura ve rüzgara karşı.
Kentler de insanlar gibidir. Kurulduğu günden başlar alınyazılarında değişmeler.
Anadolu Uygarlığını, onu biçimlendiren sanat ürünlerini tanırsak bulunduğumuz toprakları da tanımış oluruz. Önce Anadolu insanını tanımamız gerekir. Şu yaşıma dek Anadolu'yu tanımak için hem gezdim, hem de yüzlerce kitap okudum. Anadolu kültür yatağı. Yeter ki bizler bu kültürümüze sahip çıkalım. Dr. R. .Stewin'in dediği gibi:
“Hangi kıtada olursan ol, bir bölgenin kültürel oluşumunun herhangi bir değer ifade ettiğine dair bilgiye ihtiyaç duyulursa, Batı Anadolu'nun medeniyete ışık tutan toprakları, bu bilgiye elde etmeye yarayan en elverişli konulardan birini oluşturur.”
Manisa ve yöresi de ışık tutan topraklara sahip. Peki bizler bu bilgileri elde etmek için ne değin Manisa'yı tanıyoruz?
Bir tarafta muhteşem Spil Dağı tanrılara barınak olmuş, Yüce anne Kybele'de Spil'in eteklerinde durmaksızın Gediz ovasına soluyarak bereket yağdırıyor.
Diğer tarafta Niobe, mahsun bakışlarıyla etrafındaki kirliliğe bakmakta. Benim etrafım sarhoş yatağı olmamalı dercesine yaşamını sürdürmekte.
Acaba diyorum kaç Manisalı Niobe'nin gölgesi altında uyuyan Gülgün Hatun'u sahip çıktı? Kaç kişi karanlıkları yırtarak aydın düşüncelerini dizelere aktaran Manisalı Şair Tevhide'yi tanıyor? Kaç kişi Kurtuluş Savaşı'nda şehit düşen Gördesli Makbule'yi, Belkıs Hanım'ı tanıyor?
Eğer kentimizi tanımak istiyorsak topraklarımızda yaşamış olan tüm uygarlıkları bilmemeiz gerekir. Nereden başlayalım bu konuya Manisa'yı kuran Mağnetler'den, sonra bu topraklarda yaşayan devletlerden, imparatorluklardan başlayalım. Tümü nice yapıtları Anadolu insanına bırakmışlardır. O yapıtlar bizlere bırakılan en önemli miraslardır. Sart'an, Alaşehir'den, Akhisar ve Aigai'den çıkan eserler bu gün Manisa müzesinin içinde depolarda insan yüzüne hasret bekletiliyor.
Manisa'ya acilen arkeoloji ve etnografya müzesinin yapılması gerekir. En önemli olgu bu. Manisa'ya neden turist gelmiyor diye de kimse ser sezinişte bulunmasın. Senin doğru dürüst bir müzen olmazsa, Kibele'ye gidecek yolun bulunmazsa, Niobe'nin etrafı da dediğim gibi sarhoş yatağı olursa turist buraya neden gelsin?
Şunlan bunlan Manisa'yı tanıtım için uğraşılacağına, minumum düşünceleri bırakarak, maksimum düşünceyle, herkes elini taşın altına koysun. Manisa'ya yaraşır bir müze yapmaya koyulsun. O zaman turist gelir mi gelmez mi görünüz bakalım.

GÜNÜN SÖZÜ:
ÇOK UĞRAŞTIM
İNSANLARIN SÖKÜKLERİNİ
DİKMEK İÇİN.
AMA BECEREMEDİM.
ANLADIM Kİ
SÖKÜK KİŞİLİKTEYSE
DİKİŞ TUTMUYOR.