Neden Yazı Yazıyorum? * Bedriye Aksakal

11.10.2012 / 00:00
Bazen düşünüyorum da neden yazı yazıyorum diye. Herkes televizyon karşısına geçip, çayını yudumlarken, bir yandan kurabiyesini yerken, ehli keyif çatarken,dünya umurlarında değilken, sen tut yazı yaz. Olacak iş mi?
Bazen de kendi kendime diyorum ki, ne için, kimin için yazı yazıyorsun? Eskiden yazı yazarken, okurlarımdan mektuplar alırdım, onlar da duygu ve düşüncelerini yazarak paylaşırdık köşemi. Yazdığım yazıları gazeteye götürürken, uğradığım iş yerlerindeki arkadaşlarla ayaküstü de olsa Manisa?nın, ülkenin sorunlarını konuşurduk. Siyasetçilerin hangisi olursa olsun beğendiğimiz davranışlarını eleştirirdik. Ben o günleri özlüyorum. Ayaküstü konuşmaları. Şimdi uğradığım arkadaşlar sus pus. Konuşmaktan çekiniyorlar. Takılarak da gazetecilerin yanında konuşmayız, diyorlar. Şakada olsa acı. Suskunluk neden? Milletin yüreğini bir korku sarmış. Bu korku imparatorluğa dönerse iş o zaman vahim bir hal alır. Aslında insan korkmamalı. Doğru bildiğini saygı çerçevesi içersinde söylemeli. Milletvekilleri gibi küfüre varacak duruma düşmeden doğruları sıralamalı.
İnsan tüm insanlara karşı uygar olabilmeli. Az kişiyle samimi olurken , tek bir kişi de senin elini sıkacak olsun. Bu sıkan el, bir dostun eli olmalı.
Geçen gün elime bir yazı geçti tam da bu yazımı yazarken aklıma geldi. Dostlukla ilgili çok kısacık üç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum yazı şöyle:
?Üç çeşit dost vardır.
1.?si ekmek gibidir. Her gün ararsın.
2.?si ilaç gibidir. Lazım olunca ararsın.
3.?sü mikrop gibidir. O seni arar bulur.
Yazımın başını ne ile başladım, aman Allah?ım, ne ile devam ediyorum. İçimdeki umut ışığı sıkıntıya düşmemi istemedi. O ışık yazımı başka yöne çevirdi. Evet eksenim benimde insan. İnsan olmadan hiçbir iş yapamayız. Ne sevebiliriz, ne dost edinebiliriz. Dünyada doğru insan çoğalırsa, kavga yazısını rüzgâr silip atar. Öfkeyi de? Dostluğu ve sevgiyi nasıl bebeklerin yüreğine yazıyorsak, dünyaya da sevgiyi tüm insanlar yazabilir. Yeter ki silahlanmayı kaldırabilirsek. Şu kara babaları yok edebilirsek. Tüm kötülüğün yok edilebilmesi için, insandan uygarlığa gitmeliyiz. Uygarlığın yolu insandan geçer. Bu nedenle önce insanı tanıyacağız.
Of yine kocaman kocaman laflar etmeye başladım. Aslında ben de kocaman kocaman laflar etmeyecektim. Çayımı elime alıp ehli bir keyif yapacaktım. Sevgili okurlar sizlere ehli keyifli günler dilerken, düşünmeyi de unutmayın. Düşünmezsek koyun olur çıkarız. Sonra sürüye sayarlar?

GÜNÜN SÖZLERİ:
İNSAN VARDIR FARK EDİLMEZ SÜSÜNDEN.
KİMİ FARKSIZDIR KOYUN SÜRÜSÜNDEN.
AMA HER GÖRDÜĞÜN ŞEKLE KAPILMA
İNSAN ANLAŞILMAZ GÖRÜNTÜSÜNDEN.
*
GERÇEK DOST
GÖLGE GİBİDİR
EĞİLSENDE
DOĞRULSANDA
DÜŞSENDE ASLA
PEŞİNİ BIRAKMAZ.

Neden Yazı Yazıyorum? * Bedriye Aksakal

Bazen düşünüyorum da neden yazı yazıyorum diye. Herkes televizyon karşısına geçip, çayını yudumlarken, bir yandan kurabiyesini yerken, ehli keyif çatarken,dünya umurlarında değilken, sen tut yazı yaz. Olacak iş mi?
Bazen de kendi kendime diyorum ki, ne için, kimin için yazı yazıyorsun? Eskiden yazı yazarken, okurlarımdan mektuplar alırdım, onlar da duygu ve düşüncelerini yazarak paylaşırdık köşemi. Yazdığım yazıları gazeteye götürürken, uğradığım iş yerlerindeki arkadaşlarla ayaküstü de olsa Manisa'nın, ülkenin sorunlarını konuşurduk. Siyasetçilerin hangisi olursa olsun beğendiğimiz davranışlarını eleştirirdik. Ben o günleri özlüyorum. Ayaküstü konuşmaları. Şimdi uğradığım arkadaşlar sus pus. Konuşmaktan çekiniyorlar. Takılarak da gazetecilerin yanında konuşmayız, diyorlar. Şakada olsa acı. Suskunluk neden? Milletin yüreğini bir korku sarmış. Bu korku imparatorluğa dönerse iş o zaman vahim bir hal alır. Aslında insan korkmamalı. Doğru bildiğini saygı çerçevesi içersinde söylemeli. Milletvekilleri gibi küfüre varacak duruma düşmeden doğruları sıralamalı.
İnsan tüm insanlara karşı uygar olabilmeli. Az kişiyle samimi olurken , tek bir kişi de senin elini sıkacak olsun. Bu sıkan el, bir dostun eli olmalı.
Geçen gün elime bir yazı geçti tam da bu yazımı yazarken aklıma geldi. Dostlukla ilgili çok kısacık üç cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum yazı şöyle:
“Üç çeşit dost vardır.
1.'si ekmek gibidir. Her gün ararsın.
2.'si ilaç gibidir. Lazım olunca ararsın.
3.'sü mikrop gibidir. O seni arar bulur.
Yazımın başını ne ile başladım, aman Allah'ım, ne ile devam ediyorum. İçimdeki umut ışığı sıkıntıya düşmemi istemedi. O ışık yazımı başka yöne çevirdi. Evet eksenim benimde insan. İnsan olmadan hiçbir iş yapamayız. Ne sevebiliriz, ne dost edinebiliriz. Dünyada doğru insan çoğalırsa, kavga yazısını rüzgâr silip atar. Öfkeyi de? Dostluğu ve sevgiyi nasıl bebeklerin yüreğine yazıyorsak, dünyaya da sevgiyi tüm insanlar yazabilir. Yeter ki silahlanmayı kaldırabilirsek. Şu kara babaları yok edebilirsek. Tüm kötülüğün yok edilebilmesi için, insandan uygarlığa gitmeliyiz. Uygarlığın yolu insandan geçer. Bu nedenle önce insanı tanıyacağız.
Of yine kocaman kocaman laflar etmeye başladım. Aslında ben de kocaman kocaman laflar etmeyecektim. Çayımı elime alıp ehli bir kaeyif yapacaktım. Sevgili okurlar sizlere ehli keyifli günler dilerken, düşünmeyi de unutmayın. Düşünmezsek koyun olur çıkarız. Sonra sürüye sayarlar?

GÜNÜN SÖZLERİ:
İNSAN VARDIR FARK EDİLMEZ SÜSÜNDEN.
KİMİ FARKSIZDIR KOYUN SÜRÜSÜNDEN.
AMA HER GÖRDÜĞÜN ŞEKLE KAPILMA
İNSAN ANLAŞILMAZ GÖRÜNTÜSÜNDEN.
*
GERÇEK DOST
GÖLGE GİBİDİR
EĞİLSENDE
DOĞRULSANDA
DÜŞSENDE ASLA
PEŞİNİ BIRAKMAZ.