Zıtların Birliği , Mevlana ve Kadın * Ülgen Zeki Ok

Önceleri siyah ve beyazın birleşmesinden ortaya çıkan gri tonları üzerine kafa yormuş; ardından, bilmek ve inanmak arasındaki çatışma üzerinde düşünerek, bir şeyler karalamıştım. Daha sonra Mevlana'yı araştırırken, dikkatimi çeken 'Zıtların Birliği Kuramı' konusunu araştırmaya koyuldum.
Mevlana'ya atfedenler varsa da 'Kuram' çok daha eskilere milattan önceki Çin felsefesine uzanıyor. Bu felsefeye göre, yaşamın bütün yönlerini, varoluşu, değişimi, olay ve olguları kapsayan birbirini tamamlayıcı iki karşıt güç ya da ilke var. Bunlardan 'Yin', 'karanlık, dişi, ölüm, gece, negatif, soğuk, pasif, yumuşak, kış, toprak' olarak; 'Yang' ise 'ışık (aydınlık), erkek, yaşam, gündüz, pozitif, sıcak, aktif, sert, yaz, gök' olarak düşünülüyor. Biri artarken diğeri azalan bu ögeler, bir dairenin tam ortasından geçen bir 'S' harfinin ayırdığı siyah ve beyaz renklerle sembolize ediliyor; her iki rengin geniş bölgelerinde kendisinin zıt renginde noktacıklar yer alıyor. Beyaz iyiliği, siyahsa kötülüğü temsil ederken, sembol “Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyili saklıdır” anlamını taşıyor. Bilge Kızılderili'nin “Hangisini daha çok beslersem o kazanacak” dediği, birbiriyle kavga eden siyah ve beyaz köpekleri gibi… Bu efsanenin kökenini araştırdığımda, Kızılderililer dışında, 'Ön Türk'lerde, Eski Mısır ve Yunan'da, Hindistan'da, Keltler'de ve İskandinavya'da 'iki köpek' veya 'siyah muhafız köpeği' öyküleriyle karşılaştım.
MÖ 5. yüzyılda yaşamış Efesli Heraklitos'a da atfedilen 'Zıtların Birliği Kuramı' yakın geçmişte Hegel ve Marx'ın geliştirdiği diyalektiğin de temelini oluşturmuş. Hegel, 'Phanomenologie des Geistes' adlı eserinde alıntılar yaptığı Mevlana'yı 'mükemmel', kuramını ise 'en saf ve ulvi açıklama' olarak nitelendirmiş.
Mevlana, kuramını şu sözlerle özetliyor: “Her şey zıddıyla belli olur, meydana çıkar.”
İnsanlar, ilk bakışta birbirine zıt gibi görünen, fakat gerçekte birbirini tamamlayan kadın erkek gibi iki çeşit varlıktan meydana gelir, Mevlana'ya göre… Kullandığı semboller ise eski Çin felsefesindeki 'Yin' ve 'Yang'a paraleldir: “Su şiddetle saldırıp ateşe galip gelir, lakin su kaba konunca, ateş onu kaynatır… …Görünüşte erkekler, suyun ateşe olduğu gibi kadına galipse de, gerçekte şüphesiz kadının mağlubudurlar.”
Mevlana'nın kadınlarla ilgili söyledikleri arasında en çok beğendiğim dizelerse şunlar: “Kadın, Tanrı'nın aydınlığıdır, erkeğin eğlencesi değil. / O sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil.”
Kadınların çeşitli yollarla gizlenmeleri gerektiğini düşünenlere de Fihi Ma Fih (Ne Varsa İçindedir) adlı kitabında bir çift söz etmiş Mevlana: “Kadına gizlen diye emrettikçe, onda kendini gösterme isteği çoğalır. Kadın ne kadar gizlenirse halkta da onu görmek isteği, o kadar çoğalır, durur. Şu halde sen oturmuşsun iki tarafın da isteğini kızıştırıyorsun. Sonra da bunu doğru düzen, iş sanıyorsun.”
Anlayana…
Haftanın Sözü: “İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” Mustafa Kemal Atatürk