Yaşam Üniversite Sınavından İbaret Olamaz

Gençlerimizi, yaşamlarının en dinamik dönemini yaşatmadan, kısır bir döngüyle stres dolu bir ortama itmek, insanın içini acıtıyor.
Okullarımız, eğitim öğretim kurumları olmaktan, gün geçtikce uzaklaşıyor.
Bakan Nimet Çubukçu, lise son sınıf öğrencilerinin üniversite sınavlarına hazırlanıyor olmaları nedeniyle, okula gelmedikleri günler için rapor getirmeleri yerine, velilerin rızasını esas alarak izinli sayılmaları uygulamasını başlattı.
Bu uygulama, bakanlığımızın okullarda eğitimi reddettiği, öğretimle yetindiği, kısaca, dershaneleri okullara tercih ettiği anlamına gelir ki; bu anlayış son derece tehlikelidir.
Dershanelerin ne kadar öğretim verdiği de tartışılır. Belki öğrencilerin, 4 yıl liseye gitmesi yerine, 4 yıl dershaneye devamıyla, yapılacak sınavlarda daha fazla soru çözmesi sağlanabilir.
Eğer test çözerek, bilgi alınabiliyor, üretken öğrenci yetiştirilebiliyor ve Milli Eğitimin Amaçlarına uygun öğrenci tipi oluşturulabiliyorsa; buna itirazımız olamaz.
Ailelerin, dershane ücretini ödeyip ödeyemeyecekleri, sosyal devlet iddiamıza rağmen, onların sorunu diye de düşünebiliriz.
Önceki yıllarda lise son sınıf öğrencileri okula gitmemek için; hasta olmadıkları halde doktor doktor dolaşarak, rapor almak için uğraşırlardı.
Bu durum, eş, dost baskısıyla rapor vermek zorunda kalan doktorlarımızı, rapor almak için yalan söylemek zorunda kalan öğrencilerimizi, parayla rapor verildiği söylemiyle toplumumuzu rahatsız etti.
Eşi, dostu, etkin çevresi olmayan genelde yoksul öğrencilerimiz, devamsızlıktan sınıfta kalmamak için okula devam etmek zorunda kalırdı.
Bu konu, öğrenciler arasında adil olmayan bir durumun oluşmasına, toplumda dayanışma ve güvensizlik duygularının zedelenmesine hizmet ederdi.
Bakanlığımızın yeni uygulaması, öğrencilerimizin rapor almak için doktor peşinde koşarak zaman yitirmesini, okula gitmek zorunda kalan öğrencilerin daha fazla ders çalışması şartlarını yarattı.
Olaya bu noktadan bakıldığında; haklı bir uygulama gibi görülebilir. Ama; bakanlığın üniversite sınavı nedeniyle, dershaneleri okullara tercih etmesi ve her şeye sınav endeksli bakması büyük bir yanılgıdır.
Böyle düşünülürse; gençliğe kazandırılmaya çalışılan, yurt ve ulus sevgisi, cumhuriyeti koruma görevi, ailesine, topluma yararlı bireyler yetiştirme amacı, yerini iyi bir üniversiteyi kazanmaya bırakır. Bu da bir ülke için en büyük tehlikedir.
Eğer ülkemizin geleceği olan gençlerimizin eğitimini, kar amaçlı özel okul ve dershanelere bırakırsak; toplumsal huzur bozulur. Orada, sosyal devletten söz edilemez. Eğitim aynı zamanda bir insan hakkıdır.
Okullarda verilen bilgi, üretime yönelik olmazsa; sadece yapılan sınavlarda doğru şıkkı bulmaya hizmet eder. Kullanılmadıkça da unutulur.
Sonuçta derdine anlatamayan, bir konu hakkında 3-5 cümle kuramayan, hatta; okuma yazma konusunda sıkıntı yaşayan bireyler yetişir.
Kısaca, 12 yıl eğitim aldığı halde, hiç okula gitmeyen bir kişi gibi, aynı şeylerden zevk alan, ondan farklı düşünmeyen, onunla aynı davranışı sergileyen kişiler yetişir.
Üniversiteyi kazanmak bir dert, devam etmek ayrı bir sorun. Gençliğini yaşayamayan, yoğun stres ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle psikolojisi bozuk, sağlıklı düşünemeyen bir nesil yetişmektedir.
Üniversiteyi kazanan, ailesinin ekonomik durumu nedeniyle harç parasını ödeyemeyen ve kaydını donduran Nesih Taşkın?ı feci bir iş kazasında yitirdik.
Babasını uzun yıllar önce yitirdi. Annesinin, 5 çocuğunu yetiştirmek için verdiği mücadele, onun okuluna devam etmesine yetmedi. Kendi ve kardeşleri için çalışmak zorunda kaldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Binası dış duvarlarını boyamak için kurulan asma iskelede çalışırken, halatın kopmasıyla devrilen iskeleden beton zemine çakıldı. Yetmedi iskele halattan kurtularak, yaralı şekilde yatarken üzerine düştü.
O kendi ve ailesi için iyi bir eğitim almak, iyi bir gelecek kurmak için mücadele etti. Bitirmeyi çok istediği yüksek öğretimin, şartları yaratılmadığından başaramadı. Ailesinin ve toplumumuzun başı sağ olsun.
Yaşam böyle acımasız. Ya, direnerek değiştirebiliriz ya da, dişlileri arasında un ufak olur yiteriz. Gençlerimizin, hiçbir engele takılmadan yaşadıkları, eğitim aldıkları bir dünya özlemimizdir.