Biz Mi,yoksa Onlar mı Engelli?

Biz mi, yoksa onlar mı engelli?
Genetik nedenler, akraba evliliği, travmalar, hastalıklar, ilaç kullanma, ışına maruz kalma, madde bağımlılığı ve kötü beslenme doğuştan engelli olmada belirleyici etmenler.
Doğum sonrası oluşan engelliliğin nedenleri ise; kötü ve yetersiz koşullarda yaptırılan doğum, travmalar, yanlış uygulamalar, kazalar, terör ve afetlerdir.
Tüm sebepler, doğru ele alınırsa; kaçınıp önlememiz mümkündür.
Bilimsel gelişmeler sonucu, genlerin incelenmesi ve doğacak çocuğun sağlıklı doğup doğmayacağını tespit, artık zor değildir.
Ana karnındaki çocuğun, sağlıklı olup olmadığının tespiti de mümkündür.
Travma, hastalıklar, ilaç kullanımı, ışına maruz kalma, alkol ve madde bağımlılığının, bebek üzerindeki olumsuz etkisini bilememek, cehaletle mümkündür.
Eğitim almamış kişi, pis ortamın, yanlış ilaç kullanımının, fazla radyosyonun, alkol ve madde bağımlılığının, bebek üzerindeki olumsuz etkilerini kavramakta zorlanır.
O, kaderci bir mantıkla olayları yorumlar. Her sonucu, Tanrı?nın lütfu olarak değerlendirir.
Yeterli beslenememe, bilinç yanında iyi bir gelir düzeyi gerektirir.Düzenli bir gelire sahip olanların aldıkları maaş, açlık sınırının altındaysa; hamilenin iyi beslenmesi mümkün müdür?
Yüzyılımızda, hala evde doğum olaylarına rastlanmaktadır. Tıp eğitimi almamış kişilerin, doğum yaptırdıkları, iğne yaptıkları, ilaç , hatta ilaç yerine bitki karışımlarını önerdikleri görülmektedir.
Savaş ve terör, Emperyalizmden beslendikleri için; Emperyalizmin kökünü kazımadan sonlanması olası değildir.
Görüldüğü gibi engelli olmak kader değildir. Önlemler alındığında, engelli olmamızın nedenleri ortadan kalkar.
Engellilik türleri; bedensel, görme, işitme, ve sürekli tedavi gerektiren hastalıklar olarak çeşitlilik gösterir.
Engellinin topluma eşit katılımı ve toplumla bütünleşmesi gerçekleşmediği sürece, sorun ortadan kalkmaz.
Engeller, bilinçlendirme, tıbbi bakım, rehabilitasyon ve yardım hizmetleriyle ortadan kalkar.
Bilinç eğitimle kazanılır. Bilinçli toplum yaratılırsa; engelliliğin büyük oranda önüne geçilir.
Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim programlarını, engelli olmayan kesimleri dikkate alarak hazırlamaktadır.
Bu durum bakanlık için böyle de, eğitim sendikaları için farklı mı? Hayır. Sendikaların çoğunun engelli komisyonları olmadığı gibi, engelli derneklerinden görüş alma gereği de duymazlar.
Engelli çocukların, okul öncesi eğitimi ihmal edilmektedir. Okul çağındaki engelli çocukların, örgün ve yaygın eğitimi sınırlıdır.
Zorunlu olan ilköğretime devam konusunda, devletin yetkili organları gereğini yerine getirmemektedir.
Aileleri yoksul olup, çalışmak zorundadır. Çocuk kendi başına okula gidemediğinden; eve kapanıp kalmaktadır.
Anne veya babasıyla gidebilme şansı olanlarsa; şehrin ve binaların fiziki konumu nedeniyle sıkıntı yaşamakta, bu nedenle okulu terk etmektedir.
Engelli eğitiminin alt yapısı oluşturulmadığından, nitelik ve nicelik olarak geliştirilmediğinden; okula giden engelliler istenilen başarıyı yakalayamamaktadır.
Yapılması gereken; yeterli sayıda özel eğitimci, rehber danışman ve sosyal hizmet uzmanı yetiştirilmesidir.
Şehirler oluşturulurken, konutlar, yollar, binalar ve parklar engelliler düşünülerek yapılmalıdır.
Engelli, bir başkasının yardımına gerek duymadan, gideceği yere gidebilmelidir. Gittiği yerde, tekerlekli sandalyenin çıkabileceği rampa ve asansör olmalıdır.
Engelli düşünülerek yapılan kaldırımların, engelli araçlarının inip çıkacağı yerlere araç park edilmemelidir. Belediye yetkilileri, açık park yeri görevlilerini uyarmalıdır.
Çoğu vatandaş duyarsız davranmakta, araçlarını kaldırıma park etmektedir. Sanki engelliye ??Sakat adamsın. Ne işin var sokakta??? dercesine bir davranış sergilemektedir.
Engellinin eğitim alması için gerekli özel ders araç gereçleri, devletçe temin edilmelidir.
Kaynaştırılmış sınıflarda, görmeyen öğrencinin not alması için kayıt cihazı, az duyanlar için kulaklık, soyut varlıkları kavrama güçlüğü çeken öğrenciler için, televizyon, slayt, bilgisayar temin edilmelidir.
Engelli eğitimi veren eğitimciler, meslek ve hizmet içi eğitimden geçirilmelidir.
Engelli öğrenciler için, özel ölçme ve değerlendirme yöntemleri geliştirilmeli, bu öğrenciler, engelli olmayanlarla aynı değerlendirmeye tabi tutulmamalıdır.
Engelli müfradatı esnek olmalıdır. Üniversitelerin, engelli eğitimi veren bölümlerinin araştırma ve uygulama çalışmaları, maddi olarak desteklenmelidir.
Sosyal güvenliği olmayan engellinin, tıbbi bakımı üstlenilmelidir. Hastalığı süreklilik gösterenlerin ilaçları??aylık?? periyot uygulamasına tabi olmamalıdır.
Engelli ve ailesi, her ay, hastane kapılarında beklemeye mahkum edilmemeli, altı aylık ilacını alabilmeli, yaşamının bir parçası haline gelmiş cihazların ödemesi yapılmalıdır.
Davranış kazanmasını sağlayan rehabilitasyon merkezleri yaygınlaştırılmalı, kendi başına iş görebilmesi sağlanmalıdır.
Yoksul, işsiz, evlenemeyen ve sürekli birisinin bakımına muhtaç bir engellinin özel yaşamı olamaz. Böyle birisinin toplumla bütünleşmesi de imkansızdır.
Devlet, yasalarda belirtilen oranda engelliyi önce kendi istihdam etmeli, özel işyerlerinde uygulanmasının takipçisi olmalıdır.
Tüm bunlara rağmen üretken olamayan, olması mümkün olmayan engellilere yapılan yardım, kendi başlarına yaşamı sürdürebilecekleri bir rakama çıkarılmalıdır.
Halkımızın engelliye olan hassasiyetini bilen ve bunu istismar eden pek çok dernek vardır. Sıkı denetimi aksatmadan, engelli için yapılacaklar onları dışlamadan olmalıdır.
Engelli derneklerinin verdiği meslek edinme ve eğitim kursları teşvik edilmeli, maddi katkı sunulmalıdır.
Belediyeler ve resmi kurumlar, engelli derneklerinin yerini almaya çalışmamalı, örgütlülüğü desteklemelidir.
Dernek binalarının su ücreti, işyeri fiyatından tahsil edilmemelidir.
Resmi kurumların dağıtacağı malzeme ve engelliler için yapacakları işler, derneklerin görüşünü alınarak, onlar aracılığıyla yapılmalıdır.