Yarın Karne Günü

Artık ders yılının sonuna geldik. Yarın tatile giriyoruz. Bir yandan karneler hazırlanıyor, bir yandan, tatil ödevleri, tatil kitapları, bir üst sınıfa hazırlık kitapları?
Önce mutlu bir tatil için güler yüzlü bir karne gerekli öğrenciye. Ya kötü gelirse… bunun önlemi de alınır. Yazılı ve görsel basında birkaç gün önceden başlar uyarılar, çocuklarınıza sert davranmayın, anlayışlı olun.
Yapılan araştırmalar eğitimde genel bir başarısızlık olduğunun göstermektedir. Başarısızlık düzeyi Matematik-Fen derslerinde üst düzeyde, Sosyal Bilimler, Anadil ikinci dil diye devam etmektedir. Öğrencilerin eğitimdeki ilk yılları dediğimiz İlköğretim çağlarında sanki bir bıkkınlık söz konusudur. Zekâlarının en işlek olduğu yıllarda, konu ilgisi, araştırma, inceleme, gözlem, yaratıcılık, kuşkuculuk, eleştiricilik gibi bilgi işleme gücünü bu dönemde değil de ne zaman gösterecekler.
Günlerimiz bir eğitimci olarak sınıflarda geçiyor. Hem de her gün farklı bölgelerde, farklı yapıdaki öğrencilerin arasında. Kalıplaşmış eğitimin dışında verdiğimiz herhangi bilgi yok. Ne yapıyoruz sahi biz? Okur-yazar mı yetiştiriyoruz? Öğrencilerimizi okur-yazar yapabiliyor muyuz? Okur-yazarlıktan ne anlıyoruz? Amacımız askerde mektup yazmalarını, kızların da asker yavuklularının mektuplarını okumalarını mı sağlamak. Gidin Allah aşkına! Çocuklarımız okuma ?yazma biliyorlar da ne okuyup yazıyorlar? Biraz daha geniş açıdan bakalım toplumumuz okuma yazmanın neresinde? Gazete kitap okuma oranlarımız belli. Gözlem ve duygularımızı iki cümle ile ifade etmekten yoksunuz. Yazıyoruz da ne yazıyoruz. İyi meydan okuyoruz, iyi gazel okuyoruz da okunması gerekenleri okumada sıkıntı çekiyoruz. En rahat yazdığımız ve okuduğumuz karneler oluyor. Öncelikle bu karnelerin gerçek sahipleri bizler olmalıyız. Biz eğitimciler, veliler. Sonra öğrenciler. Öğrencilerimize ne verdik ki ne isteyelim. Ölçülen ezberin ölçme ve değerlendirmesidir. Ya öğrenciler bizler karne verseler bizler sınıfımızı geçer miydik acaba…
Gelelim tatilde neler yapacaklarımıza! İlk aklımıza gelen kitap okuyun çocuklar olacak. İşin en kolay yolu bu çünkü. Kitap okuma ödev olarak verildiği sürece öğrenciler kitaptan kaçıyorlar. Bir müddet sonra okulla ilişkileri kesildikten sonra okumuyorlar. Oysa okuma zevkli bir alışkanlık olarak verilmelidir. Boş zaman sıkıntısı çeken eğitimcilerimizin de tatil bavullarını hazırlarken okuyacakları kitapları da düşünmeliler. Öğrencilerimiz için önümüzdeki dönemlerde kazanılan bilginin kullanılması, beceriye dönüştürülmesi, sorun çözme ve kişilik kazandırılması gibi eğitimin değişkenleri üzerinde projeler üretilmelidir.
Sevgili öğrencilerimiz, mutluluğu düşünerek oynayın, yaratarak oynayın, ama bol bol oynayın! Sizleri sabahın körü demeden yaz demeden kış demeden, büyük demeden küçük demeden sınavdan sınava, dershaneden dershaneye yarış atları gibi koşturduk. Karnelerinizi bakmadan bir kenara koyun yaşamanın ve tatilin tadını çıkarın. HAYDİ, ÇOCUKLAR OYUNA…
****** **** *********** *********** **********
KARNE ŞAKASI
Adam oğlunun odasının önünden geçerken hayretle bakakaldı.
Yatağı güzelce toplanmıştı ve odası hiç olmadığı kadar derli toplu görünüyordu. Sonra adam yastığın üzerine bırakılmış mektup zarfını fark etti. Üzerinde -Babama- yazıyordu. Aklından geçen bin bir kötü düşünceyle mektup zarfını açtı ve titreyen elleriyle mektubu okudu:
Sevgili baba;
Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum.
Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben jale ile buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam…
Şunu biliyordum siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri, derisine işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla onaylamayacaktınız ve tabi benden çok büyük olması da bir sorundu. Fakat benim için bunlar değildi gerçek tutku ve gerçek aşk…
Baba jale hamile!
Jale'nin dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavanı ve tüm kış yetecek kadarda yakacağı var. Bir sürü çocuğa sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor.
Jale benim gözlerimi esrar gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız olan kokain ve ekstaziye ulaşacağız.
Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDS?in çaresi bulunsun ve Jale sağlığına kavuşsun diye…..O kesinlikle iyileşmeyi hakkediyor.
Endişelenmeyi bırak baba ben 15 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim. Eminim bir gün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak, seveceksin
Oğlun Mehmet
NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben arkadaşımdayım Sadece sana; masamın üzerinde seni bekleyen karneden daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim.

Yarın Karne Günü

BÜYÜKANNE
Gel katıl aramıza
Oynayalım el ele,
Biliyorum,
Sen de çocuktun bir zamanlar,
Bu çekingenlik niye?
Yediden yetmişe herkese yer var
Çocuk bahçeleri dar değil bize
Gel tut ipinden uçurtmamın,
Utanma hiç büyükanne
Gizlemeye çalışma hiç ak saçlarını,
Aynalara bakıp da hüzünlenme.
Kim bilir nice anılar saklı
Onların her bir telinde…
Gel tut ipinden uçurtmamın,
Utanma hiç büyükanne…
Hala saklıdır sandıkta
Belki gelinliğin bile…
Gel tut ipinden uçurtmamın
Utanma hiç büyükanne…
Anlat bana hikayeni,
Bir varmış bir yokmuş
Sen yaşlı bir nine,
Kalplerimiz aynı çarpar,
Anlaşırız seninle…
Gel tut ipinden uçurtmamın
Utanma hiç BÜYÜKANNE…

(Şiir Kent Koop İ.Ö.O yayını “ Küçük Şairler kitabından alınmıştır.)

Artık ders yılının sonuna geldik. Yarın okullar tatile giriyor ama bir yandan karneler verilirken, bir yandan, tatil ödevleri, tatil kitapları hazırlanıyor.
Önce mutlu bir tatil için güler yüzlü bir karne gerekli öğrenciye. Ya kötü gelirse… Bunun önlemi de alınır. Yazılı ve görsel basında birkaç gün önceden başlar uyarılar, çocuklarınıza sert davranmayın, anlayışlı olun.
Yapılan araştırmalar eğitimde genel bir başarısızlık olduğunun göstermektedir. Başarısızlık düzeyi Matematik-Fen derslerinde üst düzeyde, Sosyal Bilimler, Anadil ikinci dil diye devam etmektedir. Öğrencilerin eğitimdeki ilk yılları dediğimiz İlköğretim çağlarında sanki bir bıkkınlık söz konusudur. Zekâlarının en işlek olduğu yıllarda, konu ilgisi, araştırma, inceleme, gözlem, yaratıcılık, kuşkuculuk, eleştiricilik gibi bilgi işleme gücünü bu dönemde değil de ne zaman gösterecekler.
Günlerimiz bir eğitimci olarak sınıflarda geçiyor. Hem de her gün farklı bölgelerde, farklı yapıdaki öğrencilerin arasında. Kalıplaşmış eğitimin dışında verdiğimiz herhangi bilgi yok. Ne yapıyoruz sahi biz? Okur-yazar mı yetiştiriyoruz? Öğrencilerimizi okur-yazar yapabiliyor muyuz? Okur-yazarlıktan ne anlıyoruz? Amacımız askerde mektup yazmalarını, kızların da asker yavuklularının mektuplarını okumalarını mı sağlamak? Gidin Allah aşkına! Çocuklarımız okuma –yazma biliyorlar da ne okuyup yazıyorlar? Biraz daha geniş açıdan bakalım toplumumuz okuma yazmanın neresinde? Gazete kitap okuma oranlarımız belli. Gözlem ve duygularımızı iki cümle ile ifade etmekten yoksunuz. Yazıyoruz da ne yazıyoruz? İyi meydan okuyoruz, iyi gazel okuyoruz da okunması gerekenleri okumada sıkıntı çekiyoruz. En rahat yazdığımız ve okuduğumuz karneler oluyor. Öncelikle bu karnelerin gerçek sahipleri bizler olmalıyız. Biz eğitimciler, veliler. Sonra öğrenciler. Öğrencilerimize ne verdik ki ne isteyelim. Ölçülen ezberin ölçme ve değerlendirmesidir. Ya öğrenciler bizler karne verseler bizler sınıfımızı geçer miydik acaba… Notlarımız kaç olurdu acaba…
Gelelim tatilde neler yapacaklarımıza! İlk aklımıza gelen kitap okuyun çocuklar olacak. İşin en kolay yolu bu çünkü. Kitap okuma ödev olarak verildiği sürece öğrenciler kitaptan kaçıyorlar. Bir müddet sonra okulla ilişkileri kesildikten sonra okumuyorlar. Oysa okuma zevkli bir alışkanlık olarak verilmelidir. Boş zaman sıkıntısı çeken eğitimcilerimizin de tatil bavullarını hazırlarken okuyacakları kitapları da düşünmeliler.” Okuttuğundan çok okumayan öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir. Araştırmaya, incelemeye düşkün ak saçlı bir öğretmen daima genç kalır.”Cumhuriyetin ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa NECATİ’nin 1925 yılındaki sözü bizlere rehber olmalıdır. Öğrencilerimiz için önümüzdeki dönemlerde kazanılan bilginin kullanılması, beceriye dönüştürülmesi, sorun çözme ve kişilik kazandırılması gibi eğitimin değişkenleri üzerinde projeler üretilmelidir.
Sevgili öğrencilerimiz, mutluluğu düşünerek oynayın, yaratarak oynayın, ama bol bol oynayın! Sizleri sabahın körü demeden yaz demeden kış demeden, büyük demeden küçük demeden sınavdan sınava, dershaneden dershaneye yarış atları gibi koşturduk. Karnelerinizi bakmadan bir kenara koyun yaşamanın ve tatilin tadını çıkarın.
HAYDİ ÇOCUKLAR OYUNA…