Ve Heykel Yıkılıyor

Bugün İzmir?de kapalı, kasvetli bir hava egemen. Bahar hala gelemedi? Tıpkı Türkiye gibi? Bir taraftan Kars?ta bir sanat eseri ?Başbakan sevmedi? diye yıkılıyor, bir taraftan seçime yönelik ?çılgın proje? diye adlandırılan paketlerle ülkedeki gündem ve öncelikler değiştiriliyor. Sonucu açıklanmayan KPSS Sınav soruşturması, şifreli üniversite giriş soruları, ALES sınavında yaşanan kitap krizleri ve güvenirliğini kaybeden bir ÖSYM sistemi ve ÖSYM Başkanı ülke gündeminde yerini koruyor. Sanata, kültüre, insan haklarına, demokrasiye kapalı inandırıcılığı olmayan bir ?İleri Demokrasi? söylemi ile sanal bir ülke gündemi yaratılıyor. Sonuçta heykelin yıkılışını, vicdanları rahatsız eden haksızlıklara, hukuksuzluklara itiraz bile edemeyen üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve sessiz, içine kapalı bir toplum?
Mehmet Aksoy?un Kars?taki İnsanlık Anıtı ?barış? temasını işliyordu. Sanatçının özgün yaratıcılığı ile Kafkasya?daki barış özlemi dile getiriliyordu. Heykelin yıkılış süreciyle son günlerde gazetelerin çoğunda ?heykelin yıkılışı? haberleri ve yorumları öne çıktı.
27 Nisan 2011 tarihli Hürriyet?teki köşesinde Sedat Ergin adeta isyan edercesine ??Bir başbakanın karşısındaki sanat eserini beğenmesinin ya da beğenmemesinin, o eserin kalıcı olup olmamasını belirleyebildiği bir ülke, sanat özgürlüğünün siyasal iktidar tarafından rehin alındığı bir ülkedir. Dün sabah Kars'ta kopartılan yalnızca bir heykelin kafası değildi. Dün Türkiye'de sanatçıların yaratma özgürlüğünün de kafası kopartılmıştır? diye yazarak sanatçı ve özgürlük ilişkisini irdeliyordu. 28 Nisan 2011 tarihli Hürriyet?te edebiyat, sanat ve kültür dünyamıza ilişkin yazıların duayeni Doğan Hızlan yaşanan süreçten duyduğu rahatsızlığı dile getirerek ??Siyasetin giyotini sanatın başını kopardı? Siyasetçiler sanat konusunda kendilerini son söz sahibi olarak göstermekten uzak dursunlar. Sanatı, sanatçıyı, edebiyatçığı değerlendirmeyi uzmanlara bıraksınlar. Kendini sanatın, bilimin edebiyatın ekseni sayan bu anlayış, anlayışsızlığın tanımıdır? MEHMET AKSOY?un heykelini yıkanlar, bence en önemlisi, genç kuşak sanatçılarının da yarına dönük umutlarını yıktılar? değerlendirmesiyle heykeltıraş Mehmet Aksoy?a sahip çıkıyor süreci eleştiriyordu. 28 Nisan 2011 tarihli Milliyet?te Mehmet Ali Birand köşesinde ? Kars'taki anıtı beğenir veya beğenmeyebilirsiniz. Bir ucubeye de benzetebilirsiniz. Ancak milyonlarca insanın gözünün önünde bir heykelin, adeta adım adım darağacına doğru yürütülmesi. İdamının, önce kafası kesilip sonra vücudu paramparça edilerek gerçekleşeceğini bilen biri gibi bir görüntüyle karşı karşıyayız. Ben çok hüzünlendim. Kars'taki heykelin öylesine yapayalnız, etrafına dikilen darağacı karşısında, çaresiz şekilde kafasının kesilmesini beklemesi beni çok üzdü. Ağır ağır ölüme götürülen, önce kafasının kesileceğini, sonra da vücudunun paramparça edileceğini bilen bir mahkuma benzettim? diyerek içinde hissettiği insani duyarlılığı ortaya koyuyordu. Derya Sazak ise 28 Nisan 2011 tarihli Milliyet?te aynı konuyu işleyerek ?Fikir hayatı gibi güzel sanatlar da özgürlük ortamında gelişir. Sivilleşme ve demokratikleşme iddiasıyla reformlar yaparken, siyaset üzerindeki hegemonyanızı ifade özgürlüğünü kısıtlama, toplumu tek tipleştirme, sanatı ve sanatçıları baskı altına alma, beğenmediğiniz eserleri yıkma yönünde kullanırsanız, AB sürecinde ?inandırıcılık? sorunuyla karşılaşır, yara alırsınız. Vincin ucundaki heykel Türkiye?ye yakışmıyor!? diyerek heykel yıkma olayının Türkiye?ye yakışmadığını, demokratikleşme söyleminin içini boşalttığını ifade ediyordu. Son değerlendirme de Can Dündar?dan. 28 Nisan 2011 tarihli Milliyet?teki yazısında ? ?Kusura bakmasınlar: Önce ?İnsanlık Anıtı?nın ?Allahüekber? nidalarıyla kellesinin alınması, ardından dev proje açıklanırken arkeolojik eserlere bir kez daha ?çanak çömlek? muamelesi yapılması, bende ?çılgın proje? iştahı bırakmadı. ?Tükürürüm böyle sanata?, ?Yıkarım bu ucubeyi?, ?Yargı, kurul tanımam; ezer geçerim? zihniyeti bana yeterince ?çılgınca? geliyor zaten… Genelde heykeller, rejimlerden sonra yıkılır. İnsanlık Anıtı?nın yıkımı da kültürel bir rejim değişikliğini simgeliyor. Yargıyı engel sayan, sanata balta vuran bu yeni kültür rejiminin her çılgınlığından kuşku duymak hakkımız… bedeli ne olursa olsun…? diyerek ülkedeki çok önemli düşünsel değişimi, ülkeyi yönetenlerin sanata-kültüre bakışını ele alarak inandırıcılık sorunuyla ülkenin içinde bulunduğu durumu özetliyordu.
Bu ülkede iyi ki düşündüğünü siyasal erkten ve her türlü erkten bağımsız, özgürce yazmaya çalışan basın var? Basın; bir anlamda siyasal muhalefet gibi işlev görüyor, o boşluğu dolduruyor. Demokrasi basın ile adeta nefes alıyor.
Özgürlük, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti gibi insanlığın evrensel değerleri uğrunda mücadele verilmemişse, içselleştirilmemişse, araçsallaştırılmışsa yaşadığımız yıllardaki gibi içi boş değerlere dönüşüyor. Dilerim ki 12 Haziran 2011 seçimleri gerçekten sanatla, kültürle, bilimle barışık ?demokratik hukuk devleti? söyleminin içselleştirilmiş bir değer olarak ortaya çıkmasının kapısını açar.