Kalbim Adabelen de Kaldı * Kemal Kocabaş

17 Mart 2012 Cumartesi günü Adabelenliler Derneği Ortaklar Köy Enstitüsü (1945-1954), Ortaklar İlköğretmen Okulu (1954-1974) ve bugün de Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesi olarak işlevselliğini sürdüren okulda Öğretmen Okullarının 164. kuruluş yıldönümü anısına kuru fasulye-pilav günü düzenlemişti. Cumartesi sabahı saat 8.00?de İzmir?den çıktım. Hava çok güzeldi ve baharın tüm güzelliği renklere, doğaya yansıyordu. Cemre her yere düşmüştü? 1967-1972 yılları arasında ilkokul sonrası parasız, karma, yatılı öğrencisi olduğum Ortaklar İlköğretmen Okulu?na adeta uçuyordum. Beraber büyüdüğümüz arkadaşlarımızı, öğretmenlerimizi ve bir ?eğitim cenneti? olan okulumuzu tekrar bir günlüğüne soluklamak, kucaklamak arzusu yoğundu.
Arabayla okula vardığımda saat 9.15 idi. Yıkılmak üzere olan İş atölyesinin yanından geçerken 16 Eylül 1966 tarihini anımsadım birden. 11 yaşında babam ve elimdeki kocaman bir bavul ile okula geldiğim ilk günü anımsadım. Babam iş atölyesini işaret ederek ?Oğlum bu binayı biz yaptık? demişti. Sonra birlikte iş atölyesine girmiştik. Ak saçlı tonton bir amca babama ?Merhaba Şükrü, hoş geldin? demişti. Babam da ona ?Hocam size oğlumu getirdim? diye yanıt vermişti. Ben o tarihlerde köyden, anamdan, ailemden ayrılmanın üzüntüsüyle bu diyalogun ne anlama geldiğini anlamamıştım. Sonra okul başladığında o ak saçlı tonton amca bizim sınıfın ?İş Bilgisi? öğretmeni olmuştu. Mehmet Sinter öğretmen, Kızılçullu Köy Enstitüsü?nde babamın ve arkadaşlarının demircilik öğretmeni, 1966 yılında da benim iş bilgisi öğretmenim olmuştu. 1944 Ağustos ayında babam ve arkadaşlarının yaptığı iş bilgisi atölyesi şimdi yıkılmak üzereydi ve binayı izlerken boğazım düğümleniyordu.
Ortaklar Köy Enstitüsü, Kızılçullu Köy Enstitüsü?nün artan öğrenci sayısı ve Kızılçullu?nun iş eğitimi anlayışıyla çok uygun bir yerde kurulamadığı savları ile Aydın, Muğla, Denizli doğumlu öğrencileri almak için kurulmuştur. Temeli 1944 Ağustos ayında atılmıştır. Ortaklar Köy Enstitüsü?nü tümüyle Kızılçullu Köy Enstitüsü öğrencileri kurmuştur. Yer seçimini Kızılçullu Köy Enstitüsü Müdürü Hamdi Akman, enstitünün kuruluş mimarlığını Mualla Eyüboğlu ve kurucu müdürlüğünü de Kızılçullu?nun Ruhbilimi öğretmeni Hayri Çakaloz yapmıştır. 1945-1946 öğretim yılında Kızılçullu?daki tüm sınıflardan Aydın, Muğla ve Denizli doğumlu öğrencilerin transferi ile eğitim-öğretim başlar. Yıl 1950; Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilir. Kızlar önce Kızılçullu?da sonra da Bolu ve Beşikdüzü?nde toplanır. Türkiye muhafazakarları kızlarla erkeklerin yan yana eğitim görmesinden rahatsızdılar ve ilk hamlelerinden sonuç aldılar. Yıl 1954, Demokrat Parti Köy Enstitülerini kapatır, ilköğretmen okullarına dönüştürür. Bu yıllar Cumhuriyet Eğitim Devriminden ödünlerin verildiği dönemdir. Kapatanlara rağmen Ortaklar İlköğretmen Okulu?nda Köy Enstitülerinin ?İnsan, sanat, demokrasi, üretim.? eksenli rüzgarları esmeye devam eder. Köy Enstitülerinde her törende söylenen ?Sürer, eker biçeriz.? diye başlayan Ziraat Marşı yerine Öğretmen Okulları Marşı alır. 17 Nisan Köy Enstitülerinin kuruluş kutlamaları yerine 16 Mart 1848 Öğretmen Okullarının kuruluş kutlamaları referans alınır. ?Eğitim başı, ziraat başı, sanat başı? gibi Köy Enstitüleri iş eğitimine uygun görev tanımlamaları yerine ?eğitim şefi, ziraat şefi, tarım şefi? gibi yeni tanımlamalar yer alır. Tüm bu değişimlere rağmen öğretmenler aynı öğretmenlerdir. Ahırlar, çiftlikler, tarlalar, meyve bahçeleri de durmaktadır. Köy Enstitülerinin imece ruhu devam eder ve 1954-1974 yılları arasında Ortaklar İlköğretmen Okulu mirasını taşıdığı Ortaklar Köy Enstitüsü gibi Ege?de ?ışık saçan bir eğitim kurumu? olarak aydınlık Cumhuriyet öğretmenlerini yetiştirir. 1966-1972 yılları arasında Ortaklar İlköğretmen Okulunun olağanüstü gizemli mekanlarında okurken bizlere eskiden burada enstitünün olduğunu, Hasan-Ali Yücel?i, İsmail Hakkı Tonguç?u, Hayri Çakalozu, Mualla Eyüboğlu?nu hiç anlatmadılar. Ama mekanların gizemli dünyası o enstitü kültürü kültürünü, nitelikli öğretmen, yurttaş yetiştirme kültürünü onurla taşıdı? Yıl 2012, Türkiye artık Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları gibi nitelikli öğretmen yetiştirememektedir. Ülkenin öğretmen yetiştirmede geldiği nokta da budur.
Beş yıl boyunca öğrencilik yaptığım Ortaklar İlköğretmen Okulu meydanına vardığımda yüzlerce Adabelenli toplanmış yıkılmak üzere olan binaların önünde özlem ve acıyla birbirlerine sarılıyordu. Aralarda da Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencileri dolaşıyor ve merakla bu gizemli buluşmayı anlamaya çalışıyorlardı. 3-4 Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisini yanıma çağırdım. Onlarla konuşmaya başladım. Ne olmak istediklerini sordum. Çoğu öğretmen olmak istemiyordu. Okulun tarihini sordum. Fazla bilgileri yoktu. Onlara anlatmaya çalıştım. Meydandaki sinema perdesinde ilk seyrettiğim Fransız filmini, öğlen ve akşam yemek saatinde yemekhaneye koşuşturmalarımızı, burada yaşadığımız arkadaşlığı-dostluğu, okulun açıldığı ilk iki ayda okulun pamuk tarlalarındaki marşlarla, türkülerle, halaylarla gerçekleştirdiğimiz pamuk toplama imecemizi, sebzelikteki çalışmalarımızı, öğrenci örgütü seçimlerini, yaşanılan ve hepimizi büyüten karma eğitimi, yaz çalışmalarını, Kuşadası Deniz kampını, yoğun sanatsal etkinlikleri ve 19 Mayıs hazırlıklarımızı ve trenle gittiğimiz Aydın Stadyumundaki gösterilerimizi anlattım. İlgiyle dinlediler. Sorular sordular. Sonra verilen bir işaretle tüm katılımcılarla İstiklal Marşı ve Öğretmen Okulları Marşını coşku ile söyledik.
Konuşmalar başladı. Ben aralarda dolaşıyordum. Bir yandan yıkılmakta olan binaların acısını yaşarken, karşılaştığım öğretmenlerimle, sınıf arkadaşlarımla, büyüklerimle, küçüklerimle kucaklaşıyordum. Kızılçullu Köy Enstitülü öğrencilerin ve Ortaklar Köy Enstitüsünün kendi öğrencilerinin emekleriyle yapılan bu mekanlar küçük bir restorasyonla halk çocukları için yeniden eğitim kurumuna dönüştürülmesi olanaklı. Ülkede dinsel eğitimi yaygınlaştırmaya çalışan bir anlayış emekle, iş ile, imece ile üretilen bu okulları, doğasını, ruhunu anlayabilir mi? Zor? Bu nedenle mekanların yıkılmasını bekleyerek Cumhuriyetin bu aydınlık eğitim kurumları mekansal anlamda da yok edilmek isteniyordu. Tüm bu duygu kargaşası içinde Ortaklar çıkışlı arkadaşımız TRT Sanatçısı Makbule Kaya?nın türkülerini keyifle dinledik. Hep birlikte yoksul ama umutlu ve mutlu dönemlerimizin simgesel yemeklerini yedik. Gelecek yıl tekrar görüşülmek üzere birbirlerimize sarılarak hüzünle Adabelen?den ayrıldık.Ama benim kalbim Adabelen?de kalmıştı?