Mesir de Geldi Geçti * Bedriye Aksakal

Mesir mesir dedik ve en nihayet Pazar günü Sultan Camisinden atılan mesirle, bir haftadır süre gelen şenlik bitti. Şenliğin iyi yönü olduğu gibi berbat tarafları da vardı.
Pek şakşakçılığı sevmem. Etrafta olup bitenleri iyi izlerim. Us dışı davranışları ve düşünceleri gördüğüm ve duyduğum an, anında düşüncelerimi söylerim. Her zaman doğruyu söylemeyi yeğlerim. Derler ya ?doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar? diye. Beni dokuz değil, on dokuz köyden kovsalar da doğru her an yüreğimdedir. Neyse fazla lafı uzatmayayım.
Mesirle ilgili düşüncelerimin önce iyi yönlerini söylemekle işe başlayayım. Mesir tanıtımının reklamları ulusal ve yerel basında güzel işlendi. Özellikle Yetenek sizsinizdeki tanıtıma binler lira harcasınız böyle güzel bir reklam hazırlanamazdı.
İkinci güzellik ise kentimizin çiçeklendirilmesi, elektrik direklerine asılan çiçeklikler, ekilen o güzelim papatya türü çiçekler, Manisa caddelerinde ve sokaklarında çok hoş bir görüntü sergiledi. Bir hafta süren konserlere ilgi fazlaydı. Gençler Mustafa Ceceli?ye özellikle büyük ilgi gösterdi. İnsanlar müziğe doydu diyebilirim. Gelelim mesir gününe.Yabancı ekiplerin gelmesi de kentimiz adına artı bir davranış.
Mesir atılmadan önce kortej yürüyüşünde en çok alkışı Hafsa Sultan rolü ile Hülya Koçyiğit, Merkez Efendi rolüyle Kenan Işık aldı. Yine kortejin önünde siyasetçiler boy gösterdi. Meydanda on binler vardı. İlk konuşmayı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yaptı. Valimiz halka: sizi seviyorum? sözüyle alkış alırken, en büyük alkışı Belediye Başkanımız Cengiz Ergül aldı. Gerçek şu ki Manisa?da büyük değişimler oldu.
Saçım başladığında, Saruhan parka geçtim.Saruhan Dede türbesi üzerinde bulunan kişiler mesir atmaya başlar başlamaz, aman tanrım yedi sekiz genç türbe üzerine çıkarak, mesir torbasını kaptıkları gibi kaçtılar ve parkın köşesinde mesirleri paylaştılar. Orada bulunan polislerde çaresizlik içindeydi. Dilerim seneye türbenin üzerinden mesir atılmaz. Atılsa dahi türbe üzerinde güvenlik ekibinin bulunması şart diyorum. İnanır mısınız sevgili okurlar dört beş gencin yüzünde kanamalar oldu. İnsan olarak çevremize saygımız hiç yok. Bu geleneğimizi bu tür davranışlar leke vurur.
Yazımın başında beğendiğim yönleri yazdım.
Beğenmediğim yönler ise sergi yerlerinin (fuar yeri hariç) hâlâ köy panayırı görüntüsünün devam etmesi. Ulupark bir felaket. Daracık yere sıkıştırılmış satış yerleri. İnsanların birbirine sürtünmeleri, açıkta peynir, ve yiyeceklerin satılması çok kötü bir görünüm. Daracık bir yere sergi yeri hazırlanmaz. Bir de insanların yediklerinin yerlere atmasıyla çevre çöplüğe dönüşmüş. Ara sokaklarda satış yerlerinin bulunması da görüntü kirliliği yaratmış. Önüne gelen mağazalarının dışına taşmış bu da hoş bir görüntü değil.
Kültür Müdürlüğünün yanında bulunan el sanatları satış yerleri de yetersiz bir durumdaydı.
Mesiri gerçek bir festivale dönüştürmek istiyorsak, Macaristan?da Estergon kalesinden indikten sonra gördüğüm ve hayran kaldığım sanat köyü gibi bir köy yaratmalıyız. Bu sanat köyünde satış yerleri çok muntazam olacak. Restaurantları, kafeleri, dinlenme yerleri, parklar ve çocuk oyun alanları sanat etkinliklerinin yapıldığı salonlar olursa işte o zaman kent içindeki salaşlık kalkar.
İsterim ki Mesir haftasında, lokantalar indirim uygulasın. Açıkta lahmacun, bazlama gibi şeyler satılmasın.
Pazar günü mesir saçışından sonra sokakları gezdim. Sokak aralarında da açıktan her türlü yiyecek içecek satılıyordu. Düşünebiliyor musunuz? Onca insanın geçtiği ve tozların kalktığı yerde yiyecek satılıyor. İnsan sağlığı bu değin mi ucuz diye düşünmeden edemedim.
Dilerim yazdıklarım bir daha ki seneye hazırlanan mesirde göz ardı edilmez.
Her şeye rağmen, mesirde emeği geçenlere teşekkürler.