ŞUBAT 2011'DE BİZE DAİR NOTLAR * Kemal Kocabaş

Şubat 2011 Türkiye?sinde hayat bize özgü tartışmalarıyla akıyor. Ülkedeki gelişmeler, tartışma başlıkları çok hızlı değişiyor. Yaygın Balyoz tutuklamaları, Gazeteci Soner Yalçın ve arkadaşlarının gözaltına alınmaları, ABD Büyükelçisinin Türkiye?deki basın özgürlüğü ve hukuk devletine ilişkin açıklamaları, yasadışı telefon dinlemeleri, Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi?ndeki bir öğretim üyesinin ?Dekolte giyen hanımların tecavüze uğrayabilecekleri? şeklindeki enteresan (!) değerlendirmeleri, RTÜK Yasasında planlanan ve Başbakana ?istediği yayını durdurma hakkı verilmesine? dair basına yansıyan çalışmalar gündeme düştü. Hayatın, Türkiye?de nasıl aktığına ilişkin algılamalar, değerlendirmeler, okumalar, yorumlar ve tepkiler de çok farklı. Bir kesim yaşanılanları ?faşizm, tek parti iktidarı, ?Putinizm?, demokratik hukuk devletinin askıya alınması? gibi bakarken, bir kesim de demokratikleşme(!), hatta ?ileri demokrasi(!)? şeklinde algılıyor, yorumluyor. Görecelilik, farklı pencereden bakmak herhalde bu. Nereden nereye bakıyorsun… Peki nesnel bakış ne? Böyle bir bakışın tanımı var mı? Çağdaşlaşma, evrensel değerler ve uygarlık penceresinden tabii ki bir akış tanımı var. 16 Şubat 2011 akşamı Özdere?de yazlık evimdeyim. Yazmayı tasarladığım yazıları hazırlayacaktım. Hava soğuk; kömürlü sobayı yaktım, sobanın üzerine çaydanlığı koydum. Zaplarken TV?de ?Çocuklar Duymasın? programı karşımdaydı. Ege şivesi, Mola şivesi ve tüm güzellikleriyle ?Gülfidan Hanım, Menderes Abi ve Felsefe eğitimi almış Mustafali tipleri? karşımdaydı. Memleketi özlediğimi hissettim. İnsanın yetiştiği, şekillendiği, aidiyet hissettiği toprakları, kültürü özlemesi ne güzel, ne insani bir şey diye düşündüm? Bu haftanın sıkıntılı ülke gündemi karşısında beni rahatlatan dizi kahramanlarını sevgiyle bu satırlardan selamlıyorum. Tatsız, iç karartan ülke gündemine ilişkin bir yazı yazmaktan vazgeçerek e-posta adresime gelen ?Kıyı Ege Şivesi? başlıklı yazıdan bölümleri okurlarla paylaşmak istedim. E-Postayı Muğlalı bir öğretim üyesi arkadaşım göndermiş. Muğla, Aydın, Denizli yöresindeki konuşma zenginliklerini aktarıyor. Bir babaanne sokakta oyun oynayan torununa ?Demingkden ben sene kölgelerde oyna dimedim mi?? diyor, torun yanıt vermiyor ve bir hamle daha yapıyor ?geberdirin çocuk seni, git önkü yüzünü yuuka gel. Sırtındakini de değiştir. Koş baken!!!!? Bir başka diyalog Denizli-İstanbul otobüs yolculuğunda gelişir. Çok su isteyen yolculara Denizlili muavin sinirlenir. Anons yapmak zorunda kalır. Anons çok renklidir: ?Sayın yolculaamiz duz mu yaladingiz? Harem?e kadar su yok gaar'?. Üniversite giriş sınav sonuçları açıklanır. Komşu kadın bir anneye sorar: ?Senin oğlan hangi bölümü kazandı? Yanıt: ?tıpa kazandı? şeklinde oluşur. İki kıyı Egeli hanım birbirleriyle sağlık durumları hakkında konuşurlar. İyice anlamayan sorar: ?nerem deding bizim gıız? .Öbürü yanıt verir: ?Sooma gareee, öskürü öskürü bitmediii. Soonuda hurama hööle bi ağrı girdi. kıpırdeyemeyyon. Tokturu gitçen hindi?. Eve konuk gelen yaşlı teyze uğurlanacaktır evin hanımı ?gülü gülü deezem? diyerek uğurlama törenini gerçekleştirir. Ege?de pazar yerleri de çok renklidir, keyiflidir. Ege şivesinin tüm güzellikleri pazar yerlerinde yankılanır. Bir domates alışverişinden ?Domat dativeecenmi iki gilo. Dattim dattim. Aha suracikta. Aliveecen mi? Alcem de tobayi aciveecen mi? Accem de parami cikariveemedim bi dakka bekleyiveecen mi?, bekleyiveririm nolcekki…? şeklinde uzar gider. Pazar yerlerinde karşılaşılan ?beni bak? sözü de bu konuşmaların adeta sosudur. Yine pazar yerinde bir satıcı çay satan satıcıya seslenir ?Bizimoğlan orda dinelme de beni bi çay yap? der. Tüm bu ağız, şive güzellikleri aldığınız eğitime rağmen sizde hep kalır. Çünkü duyduğunuz ses odur.Bende de hep kaldı. Denizlili bir öğretmen Mersin?e atanmıştır. Öğrenciler gürültü yaparlar. Öğretmen sinirlenir ve sınıfta gürültü yapan öğrenciye ?Kızdırmeyin bene, şindi sene tahtaya kaldırır, sıfıra bascen? diyerek kızgınlığını yerel şivesiyle yapar. Hayatın tüm yorgunluğu içerisinde, bunaltıcı ağırlığında ?Kıyı Ege Şivesi? adlı e-posta beni halk kültürümüzün zenginliğine götürdü. Rahatlattı. Okurlarımızla paylaşmak istedim.