Türkiye, Seni İçimize Akıttığımız Gözyaşlarıyla Seviyoruz

“…FİKİR, İNANÇ VE KARARLARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgi-sine emanet ve tevdi olunur.”
– Türk Anayasası Başlangıç Kısmı-
gün doğacak yeni bir gün doğacak biz hatta olsak da olmasak da,
biliyoruz bir ulu ağaç boy atıyor eşsiz bir ormanda ve yürüyoruz işte dudaklarımızda
hürriyet şarkıları davullarla zurnalarla
bir toplumun uyanışıdır tanyeri atanda açması çiçeklerin gülmesi çocukların
gün doğacak yeni bir gün doğacak tra la la la
biz ulusumuzu sevdik uyanık bekçiliğinde anayasanın katar katar insanlar geçti çorak
ama sıcak yüreğimizden topraksız yoksul kahırlı katar katar insanlar ayak izleri içimizde hala ince soluklarıyla umutlarıyla
biliyoruz bir gün meyvalar çiçeklerin verdiği sözü aşacak biz hatta olsak da olmasak da bir gün gülecek yüzü insanlarımın düğün dernek edeceğiz bir gömütlükte belki sereserpe
uzandığımız
tra la la la… SİYAMİ ÖZEL(Şair)
Kastamonulu bir şairimiz olan Siyami Özel’in bu şiirini 1971 yılı Varlık Dergisi Yıllığı’ndan
bulup sizlere aktardım.Anayasanın başlangıç sadece ifade olarak değiştiği için yeni Anayasa-
daki ifadeyle değiştirdim.Ben bu şiiri çok beğendim ve umarım siz de beğenirsiniz.Tekrar tek-rar okunacak bir şiir bana göre…
* * *
SINIF BAŞKANI VE YARDIMCISI
Bir köylü kadın, bir danayı doğar doğmaz kucağına alıp sevmiş, sonra da bunu adet edinmiş, hergün danayı kucağına alıp taşırmış; sonunda buna o kadar alışmış ki dana büyüyüp koskoca öküz olduğu zaman, onu yine kucağında taşıyabilmiş.Bu hikayeyi kim uydurduysa , alışkanlı-
ğın ne büyük güç olduğunu çok iyi anlamış olacak.Gerçekten alışkanlık pek yaman bir hoca-
dır ve hiç şakası yoktur.Yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar; başlangıçta kuzu gi-
bi sevimli, alçakgönüllüdür; ama zamanla, oraya yerleşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki kendisine, gözlerimizi bile kaldırmaya izin vermez.
* * *
Böyle diyor Montaıgne ve ben de katılıyorum tabii ki.
Şöyle bir dönüp bakıyorum da ilkokulda sınıf başkanları, hatta liseye kadar genelde bu böyle
sınıf başkanlarımız hep kız öğrencilerdendi.İnanın hiç erkek sınıf başkanımız oldu mu hatırla-
mıyorum ama kızları hatırlıyorum.Okullarda sadece yükümlülük getirdiği için midir nedir ge- genelde kız çocuklarına verilen bu görev(seçim de olsa genelde kız öğrenciler seçiliyor) daha sonra iş hayatına atıldıklarında ellerinden bilinmez bir güç tarafından alınıyor.Elbette ki yöne-tim makamının getirileri kadına bırakılmak istenmiyor bu açık ama bir de yıllarca önemli ma-kam ve mevkilerde erkekleri görme alışkalığımızın ve buna dayalı olarak erkekleri görme ih-tiyacımızın bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.Alışkanlıklardan sıyrılmak kolay değil.Te-
levizyonda izlediğim sınıf başkanı kızla yardımcısı bana bütün bunları düşündürttü.Elbette sizler gibi o kızları ben de sevdim ve müthiş bir zenginliğe sahip olduğumuzu bir kere daha anladım.O kızlardan gerçekten zeka fışkırıyor.Ama yıllar sonra bu gibi pırıltılarımız ayrımcı-lık kuyusunun dibine gömülüyor ve o yetenekler heba olup gidiyor.Bu yüzden kadınlarımızı ve kızlarımızı yetenekleri doğrultusunda ve ön plana çıkabilecek şekilde eğitim sunulması
gerçekten de çok önemli.Bu konuya önem verilmesi gerekiyor.Ne diyoruz:EĞİTİM ŞART!