Tatile Koşun Çocuklar

Artık ders yılının sonuna geldik. Yarın tatile giriyoruz ama bir yandan karneler hazırlanıyor, bir yandan, tatil ödevleri, tatil kitapları, bir üst sınıfa hazırlık kitapları, yaz kursları, özel öğretmenler? Bir de çocuklara tatil yaptırabilsek ve onlarla zaman geçirebilsek.
Önce rahat bir tatil için güler yüzlü bir karne gerekli öğrenciye ve anne babaya. Ya kötü gelirse… Hiçbir şeyin sonu değil ki karne. Bence hayat boyu başarı ve başarısızlığın ölçüsü de değil. Artık bu yıl karnesindeki kırıklar yüzünden intihar etti haberlerini duymak istemiyor kulaklar.
Günlerimiz bir eğitimci olarak sınıflarda geçiyor. Hem de her gün farklı bölgelerde, farklı yapıdaki öğrencilerin arasında. Kalıplaşmış eğitimin dışında verdiğimiz herhangi bilgi yok. Ne yapıyoruz sahi biz? Okur-yazar mı yetiştiriyoruz? Öğrencilerimizi okur-yazar yapabiliyor muyuz? Okur-yazarlıktan ne anlıyoruz? Amacımız askerde mektup yazmalarını, kızların da asker yavuklularının mektuplarını okumalarını mı sağlamak. Gidin Allah aşkına! Çocuklarımız okuma ?yazma biliyorlar da ne okuyup yazıyorlar? Biraz daha geniş açıdan bakalım toplumumuz okuma yazmanın neresinde? Gazete kitap okuma oranlarımız belli. Gözlem ve duygularımızı iki cümle ile ifade etmekten yoksunuz. Yazıyoruz da ne yazıyoruz. İyi meydan okuyoruz, iyi gazel okuyoruz da okunması gerekenleri okumada sıkıntı çekiyoruz. En rahat yazdığımız ve okuduğumuz karneler oluyor. Öncelikle bu karnelerin gerçek sahipleri bizler olmalıyız. Biz eğitimciler, veliler. Sonra öğrenciler. Öğrencilerimize ne verdik ki ne isteyelim. Son yıllarda önemli mesafeler alınmış olsa da ölçülen ezberin ölçme ve değerlendirmesidir. Ya öğrenciler bizler karne verseler bizler sınıfımızı geçer miydik acaba… Notlarımız kaç olurdu acaba…
Gelelim tatilde neler yapacaklarımıza! İlk aklımıza gelen kitap okuyun çocuklar olacak. İşin en kolay yolu bu çünkü. Kitap okuma ödev olarak verildiği sürece öğrenciler kitaptan kaçıyorlar. Bir müddet sonra okulla ilişkileri kesildikten sonra okumuyorlar. Oysa okuma zevkli bir alışkanlık olarak verilmelidir. Boş zaman sıkıntısı çeken eğitimcilerimizin de tatil bavullarını hazırlarken okuyacakları kitapları da düşünmeliler.?Okuttuğundan çok okumayan öğretmen çabuk yıpranır, ihtiyarlar ve bezginlik getirir. Araştırmaya, incelemeye düşkün ak saçlı bir öğretmen daima genç kalır.?Cumhuriyetin ilk Milli Eğitim Bakanı Mustafa NECATİ?nin 1925 yılındaki sözü bizlere rehber olmalıdır. Öğrencilerimiz için önümüzdeki dönemlerde kazanılan bilginin kullanılması, beceriye dönüştürülmesi, sorun çözme ve kişilik kazandırılması gibi eğitimin değişkenleri üzerinde projeler üretilmelidir.
Sevgili öğrencilerimiz, mutluluğu düşünerek oynayın, yaratarak oynayın, ama bol bol oynayın! Oyunu ciddiye alın. Oyunu ödev bilin oynayın. Sizleri sabahın körü demeden yaz demeden kış demeden, büyük demeden küçük demeden sınavdan sınava, dershaneden dershaneye yarış atları gibi koşturduk. Karnelerinizi bakmadan bir kenara koyun yaşamanın ve tatilin tadını çıkarın. ÖSS KAHRAMANLARINA BAŞARILAR VE TÜM ÖĞRENCİLERİMİZE İYİ TATİLLER…

BÜYÜKANNE
Gel katıl aramıza
Oynayalım el ele,
Biliyorum,
Sen de çocuktun bir zamanlar,
Bu çekingenlik niye?
Yediden yetmişe herkese yer var
Çocuk bahçeleri dar değil bize
Gel tut ipinden uçurtmamın,
Utanma hiç büyükanne
Gizlemeye çalışma hiç ak saçlarını,
Aynalara bakıp da hüzünlenme.
Kim bilir nice anılar saklı
Onların her bir telinde…
Gel tut ipinden uçurtmamın,
Utanma hiç büyükanne…
Hala saklıdır sandıkta
Belki gelinliğin bile…
Gel tut ipinden uçurtmamın
Utanma hiç büyükanne…
Anlat bana hikayeni,
Bir varmış bir yokmuş
Sen yaşlı bir nine,
Kalplerimiz aynı çarpar,
Anlaşırız seninle…
Gel tut ipinden uçurtmamın
Utanma hiç BÜYÜKANNE…
(Şiir Kent koop i.Ö.O yayını ? Küçük Şairler kitabından alınmıştır.)