Sınav Başarı Ölçütü mü? * Mehmet Hekim

?Genç ve hürken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak, sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu.
İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama bunu da kabul ettiremedim.
Şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki; önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim.
Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memleketimi daha ileri götürebilirdim.
Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim.
(Anglikan piskoposunun mezar yazısı)
Geçtiğimiz haftalarda SBS ve YGS yapıldı. Bu hafta sonu da LYS yapılacak. Yani şu günler içimiz dışımız sınav oldu. Aileler özel yaşamlarını bile sınavlara göre düzenliyorlar.
Öncelikle sınava girecek öğrencilerimize sonsuz başarılar temenni ediyorum. Özel okullar ve dershaneler şimdiden hazırlıklarını yapıyorlar sınav birincilerinin reklamlarını yapmak, en büyük şampiyon bizim şampiyon demek için?
Eğitim sistemimizde öğrencilerin başarısını engelleyen pek çok engel vardır. Bunların en başında, her aşamada karşılarına çıkan sınav olgusu gelir. Oysa evrensel boyutlara endekslememiz gereken başarı kriterini sınavlarla eşitliyoruz. Yaratıcı eğitim, çoklu zekâ, eğitim sosyal boyutları bir kenara bırakıldı ama içimiz dışımız test oldu. Mini minicik çocuklarımız dinamik gençlerimiz neredeyse dört, beş seçenekli düşünür hale geldiler.
Öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin tek hedefi sınavları kazanmak oldu. Eğer sınav kazanıldıysa başarı elde edilmiş oldu. Özellikle başta dershaneler; sınavlara giren öğrencilerin başarı durumlarını kendi başarıları ile özdeşleştirerek öğrencilerin başarılarına ortak oldular.
Okullarımızın amacı, sınavlara hazırlanan öğrenci yetiştirmek olmamalıdır. Öğrenciler okullarda yaşamları boyunca kendilerine gerekli olacak bilgileri öğrenmeli, özümlemeli, edindikleri bilgilerden yeni bilgilere ulaşmayı başarabilmelidir. Öğrencilerimiz uykularından sınav sayıklayarak uyanmamalı; düşünen, tartışan, yargıda bulunabilen, duyarlı, tutarlı, okuyan, yazan öğrenciler yetiştirmek hem okullarımızın hem de eğitim sistemimizin temel anlayışı olmalıdır. Çocuklarımız mutluluk rüzgârını okullardan ve hayattan almalıdırlar. Hem sınav, hem mutluluk olmuyor.
Yaşları dokuz ila on bir arasında değişen otuz öğrenci bir akvaryumun etrafında toplanmışlar. Akvaryumun içinde bir gemi yüzüyor. Öğrencilere yöneltilen soru şu: Nasıl oluyor da koskoca bir gemi batmadan suyun üzerinde yüzebiliyor? Öğrencilerden birçok ilginç yanıt geliyor. Bu ilginç yanıtlarla birlikte basınç odası, dalgalar, demir, ahşap, yüzme, batma gibi konular üzerinde yoğun bir tartışma başlıyor. Öğrenciler doğayı yeniden keşfetmeye çalışırlarken eğitim uzmanları tarafından da büyük bir heyecanla gözlemleniyor. Alman okullarındaki gözleme dayalı işlenen deneysel konular, İngiltere?de bir adım ileriye götürülerek işlenmektedir. İngiltere?de yakın geçmişte ilk ve orta dereceli okullarda öğrenim gören bir milyon öğrencinin, ?deprem yaratabilmek? için aynı anda zıpladığını bilinmektedir. Belki çılgınlık denebilecek, belki de rekorlar kitabına girme amacı taşıyan bu deney bizim eğitim sistemimizin gözden geçirebilmemiz için düşündürücü bir örnek olmalıdır kanısındayım.
İnsan beyninde var olan yüz milyar hücreyi sadece sınavlara yönlendirmek hem öğrencilerimize işkence, hem de başarının yanlış adreslerde aranması değil midir?