Sanata, Aydınlanmaya, Tiyatroya Kendini Adamış Bir Devrimci:

2001 yılında İzmir’de kurulan Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED); “Yeniden İmece” Dergisi, 18 şubesi ve düzenlediği konferans, panel ve sempozyumlarla Köy Enstitüleri felsefesini, kazanımlarını günümüzde yeniden tartışılmasını ve günümüz eğitim sorunlarına yönelik yeni projeksiyonlar sunmayı amaçlayan çalışmalar yapmaktadır. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) 2003 yılından beri köy enstitüleri ve aydınlanma düşüncesine katkı sağlamış aydın ve sanatçılarımıza “Aydınlanma Onur Ödülü” vermektedir. YKKED; 2003 yılında Sayın Vedat Günyol’a, 2004 yılında Sayın Dr. Engin Tonguç’a, 2005 yılında Server Tanilli’ye, 2006 yılında Sayın İlhan Selçuk’a, 2007 yılında Sayın Halit Çelenk’e, 2008 yılında Sayın Prof. Dr. Türkan Saylan’a ve 2009 yılında da Sayın Cengiz Bektaş’a 17 Nisan etkinliklerinde düzenlenen törenlerle YKKED-Aydınlanma Onur Ödülleri vermiştir. YKKED Köy Enstitülerinin 70. Kuruluş Yıldönümü kutlamalarına hazırlandığımız bu günlerde 2010-Aydınlanma Onur Ödülünü 50. Sanat Yılını kutlayan bir tiyatro devrimcisi olan Sayın Genco Erkal’a vermeyi kararlaştırdı. Genco Erkal kim? İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü çıkışlı olan Genco Erkal 1959 yılından başlayarak Türkiye'nin önemli, saygın, insan ve toplumun gelişiminden yana, çağdaş düşünceyi savunan bir tiyatro adamıdır. 1969 yılında, bugün de sanat yönetmeni olduğu Dostlar Tiyatrosu'nu kuran sanatçı Gorki, Brecht, Sartre, Peter Weiss, Steinbeck, Havel ve ülkemizden Aziz Nesin, Haldun Taner, Nazım Hikmet, Can Yücel, Vasıf Öngören gibi Türk yazarlarının oyunlarını yönetti. Tiyatronun alanını roman, öykü, şiir gibi değişik türlerden uyarlamalar yaparak, oyunlar çevirerek genişletti. Ödüller kazandığı, yaratıcılığının yansıdığı “Aslan Asker Şvayk”, Gogol'ün “Bir Delinin Hatıra Defteri”, Brecht'in “Galileo”'su, Maxwell Anderson'un “Yalınayak Sokrates”'i, Nâzım Hikmet'in “Kerem Gibi”, Can Yücel'den “Can” ve önemli uluslararası film festivallerinde ödül kazanan “At, Faize Hücum, Hakkâri'de Bir Mevsim, Camdan Kalp”, Fransız yapımı Nâzım Hikmet'ten “Sevdalı Bulut”, Philippe Minyana'dan “Ou vas-tu Jérémie?” ve Paulo Coelho'dan “Simyacı” belleklerimizdedir. Genco Erkal; Köy Ensitüleri'nin kurucuları gibi toplumu aydınlatma görevini yaşama ve çalışma ilkeleriyle öncülük yaptı ve "Tiyatronun toplumu aydınlatma görevi, işlevi ve sorumluluğu vardır." anlayışını topluma sundu. Madımak Otel’inde ateşe verilerek öldürülen aydınlarımızın acısını yüreklerimizde her zaman duyumsanması için “Sivas'93” adlı oyunu, "Nâzım Oratoryosu" ve “Marx'ın Dönüşü’ne” son yıllara damgasını vuran bir toplumsal sorumluluk, duyarlılık ve yaratıcılık ürünleridir. Genco Erkal’ın elli yıllık onurlu sanat yaşamı izleyicilerin sevgisi ve alkışlarıyla ve ödüllerle karşılık buldu. 12 Nisan 2009 tarihinde Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan bir söyleşide aldığı Aydın Doğan para ödülü için “Ne yapacaksınız o parayla?” diye soran gazeteciye “Eğitime bağışlayacağım. Ülkemizin temel sorununun eğitim olduğunu düşünüyorum. Yaşadığımız her şeyi Köy Enstitüleri’nin kaldırılmasına bağlıyorum… Ama nasıl eğitim İnsana kul olmayı öğreten bir eğitim değil, kendi kaderini kendi çizen, özgün bir insan olmayı gerektiğine inandığım bir eğitim. Bu nedenle bu değerli ödülün onurunu kendime ayırıp, parasal yanını eğitime bağışlayacağım." diyerek günümüz eğitim sorunlarına yönelik çok önemli bir vurguve katkı yapıyordu. Genco Erkal; sanatçı olarak emekten, doğrudan yana duruşuyla bir kuşağın değişim ve dönüşümünde çok önemli katkılar sağladı. Bizim kuşak Nazım şiirlerini; “Tahir ile Zühre’yi”, “Akrep Gibisin Kardeşim” ve “Yaşamaya Dair” gibi pek çok şiiri onun yorumlarıyla içselleşti. Genco Erkal 9 Şubat 2010 günü Dokuz Eylül Üniversitesi Düşün Toplantılarının konuğu idi. Sabancı Kültür Merkezinde saat 17.00’de başlayan söyleşinin moderatörlüğünü de üniversitemiz Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Özdemir Nutku yaptı. “Sanat, kültür politikaları ve devlet” ana başlığı ile karşılıklı soru-yanıt ve katkı şeklinde yapılan söyleşide sanatın, kültürün bir ülkenin yaratıcılığını temsil ettiği ifade edilerek, sanatın muhalif olması gerektiği özellikle belirtildi. Sanatın aydınlatıcı ve politik bir işlevi olduğunu, sanatın öncü olması gerektiğini gerçeği konuşmalarda öne çıktı. Hükümetlerin mutlaka tüm sanat alanlarına katkı vermesi gerektiği ama onların özgürlüklerine ve yaratıcıklarına müdahale edilmemesi gerçeğinin de altı çizildi. Genco Erkal anti-emperyalist bir Ulusal Kurtuluş Savaşı yapan kadroların Cumhuriyetle beraber sanat ve kültüre verdikleri önemi işaret ederek Halkevleri, Köy Enstitüleri’nin sanat ve kültür merkezi olarak işlev gördüğünü ifade etti. Bugün tiyatroda çalışan sanatçıların memur statütüsünde olduğunu ifade eden Erkal, memurluk kadrolarıyla yaratıcılığın gelişemeyeceğini özellikle belirtti. 12 Eylül darbesinin ülkedeki tüm sanat ve kültür birikiminin üzerinden buldozer gibi geçtiğini ifade eden Erkal Dostlar Tiyatrosu’nda darbe döneminde yaşadıklarını özetleyerek günümüzde kısmi olumlu gelişmelerin olmasına rağmen sivil demokratik yaşamda görülen olumsuzlukları dile getirerek “Sivas 93” oyununu Kahraman Maraş ve Sivas’ta oynayamadıklarını ifade etti. Erkal ve Nutku’nun konuşmaları sonunda salona söz verildi. Sayın Talip Apaydın’dan dinlediğim bir tarihsel notu salona aktararak 1940’lı yıllarda sanata, kültüre verilen önemi katılımcılarla paylaştım. “1940’lı yılların başında Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanı ve Ferit Alnar da yeni kurulan Opera’nın müdürüdür. Hasan Ali “Madam Batırflay” oyunun ilk sergilenen eser olmasını istemektedir. Bir süre sonra. Ferit Alnar bakana gelerek bu eseri tercüme edecek bir isim bulamadıklarını ifade eder. Bakan ısrar eder. Bir hafta sonra Ferit Alnar bu kez sevinçle gelir ve ama diye başlayan bir cümle kurar. “Bu eseri sadece Nazım Hikmet tercüme edebilir o da Çankırı Cezaevinde der.” Yücel’in özel izni ve ricası ile Ferit Alnar Çankırı Cezaevinde Nazım ile çalışır ve Ankara’da bu oyun sergilenir.” Bu anektot Cumhuriyet Eğitim devrimcilerinin hayata bakışıyla ilgili önemli bir nottur. Genco Erkal’a ve sanatla, kültürle hayatlarımızı çoğaltan tüm sanatçılara saygıyla….