SAN MARCO'NUN ATLARI * Haydar Aksakal

11.11.2013 / 00:00

Yıllar önce hovarda bir arkadaşımla, Avrupa'yı uçak yolculuğu ile gezmeye karar verdik. Programımızı en ince noktasına kadar belirlemiş, gezeceğimiz yerleri ve gideceğimiz ülkeleri tespit etmiştik. Gezimiz İzmir hava alanından başladı. İlk durak Macaristan'dı. Sırada Polonya, Çekoslovakya, Avusturya, Yugoslavya ve yol üzerindeki ülkeler vardı.

Gittiğimiz yerlerde Türkçeye hasret duymaya başlamıştık. Avusturya'nın Başkenti Viyana'da tüm müzeleri gezdik. Ağustos ayında, yağmurlu günlerimiz güzel geçiyordu.

Salzburg Kenti'nde müzik festivali olduğunu duyduk. Rotamızı oraya çevirdik. İri atların çektiği arabalar ile kenti turladık. Festivalin içindeydik…

Manisa'dan ayrılalı bir ay olmuştu. Dostlarımızı özlüyorduk. Bu günkü gibi iletişim teknolojisi yoktu. Programımızda bir değişiklik yaptık, Salzburg Tren İstasyonundan Roma'ya bilet aldık. Tren çok kalabalıktı, vizemiz yoktu. Yol uzundu, kompartımanda kitap okuduğumuzu gören kondüktör, bize elini sallayarak kontrollerine devam etti.

Roma'da istasyon civarında bir otele yerleştik.

Roma, İtalya'nın başkenti, aynı zamanda Lazio bölgesinin… Tiber ve Aniane Nehirleri arasında uzanır. 3 milyona yakın nüfusu vardır. Katoliklerin ruhani lideri Papa'nın yaşadığı Vatikan Devleti Roma'ya çok yakındır. Roma'nın 2800 yıllık bir tarihi vardır. İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuştur. Avrupa'nın en kalabalık kentlerinden birisi, kentte bilhassa Afrikalılar yoğunluktadır.

Roma'nın tüm caddelerini, meydan ve çarşılarını dolaştık, tüm çeşmelerinden sular içtik… Collesium, 80 yılda tamamlanmış, amfi tiyatrosu 50.000 kişilik. Collesium'da tarihle iç içesiniz. Gladyötörler, tarih ve mimari belleğinizi zorluyor.

İki kişilik turumuz devam ediyor. Roman Forum, Panteon, İspanyol merdivenleri, Aşk çeşmesi, Capitolini…

Cumhuriyet Meydanı'ndan Vatikan'a kadar yürüyerek gitmeye karar verdik.

Vatikan çok kalabalıktı. Vatikan Müzesi görülecek yerlerin başında geliyor.

Tiber Nehri kıyısından Kuzeye doğru, Atilla'nın Roma'ya girdiği kapıya kadar, nehir boyunca yürüdük. Toskana'daki Apenin Dağları'ndan doğan Tiber Nehri (406 km) İtalya'nın üçüncü büyük nehridir. Roma'yı geçtikten sonra Ostia'da, Tiren Denizi'ne dökülür. Günümüzde antik Ostia kenti 6 km içeride kalmıştır. Tiber isminin Etrüsk'çe kökenli olduğu söylenmektedir.

Kükremiş aslanlar gibiydik, ihtişamlı bir kapıdan tekrar Roma'ya girdik. Bir müddet sonra arkadaşım pes, taksi dedi… Kentin çok dışındaydık, talihimiz yaver gitti. Sarı bir taksi ile otele döndük. Roma'da, Aşk Çeşmesi bizi en çok etkileyen yerlerden birisi oldu.

Venedik Kentine trenle yolculuk başladı. Mestre'de bir otele yerleştik. Venedik, İtalya'nın doğusunda118 adacık üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri. 170 kanal ve 400 köprü ile kent birbirine bağlanmış. Tarih boyunca, Avrupa'nın en önemli ticaret merkezlerinden birisi oldu. Venedik kentinin nüfusu günümüzde gittikçe azalmaktadır. Geçim kaynağı turizm…

Renklere boyanmış, özel mimarisi olan evlerin pencere ve balkonlarında rengârenk çiçekler sizi karşılar. Büyük Kanal, kentin ana caddesidir. Ana caddeye açılan küçük su kanalları vardır. Bu kanalların bazıları yalnız gondolların gireceği genişliktedir.

Venedik Kentinin en renkli mekânlarından birisi Rialto Köprüsüdür. Aynı zamanda cam eşyaların satıldığı bir alış veriş çarşısıdır.

Sular, kanallar, gondollar, köprüler, turistler derken karşımıza San Marco Meydanı çıktı. Meydan katedraller, kiliseler, Campanelli, Dükler sarayı ve diğer tarihi binaları ve heykelleriyle görülmesi gereken yerler arasında…

Bizim için önemli olan San Marco meydanında bulunan atlardı. İstanbullu “Mahşerin dört Atlısı”nı izliyorduk…

Gözlerimiz bir binanın çatısına takılı kalmıştı… İki katlı kilisenin terasında bulunan bronz at heykeller 1204 yılında İstanbul'dan kaçırılarak Venedik Kentine getirilmiş.

Kilisenin terasında görülen atlar birer kopya, orijinal bronz atlar San Marco'nun içinde korunuyordu.

Venedik Dukası 97 yaşındaki Enrico Dandolo komutasındaki Haçlı ordusu, 12 Nisan 1204 tarihinde, Bizans İmparatoru'nun anlaştıkları para yardımının Haçlı ordusuna vermeyi reddetmesi üzerine İstanbul'u işgal etmeye karar verdi.

İstanbul halkının tüm direnmelerine rağmen kent işgal edildi. 3 gün süren bir soygun, talan ve katliam yaşandı. Bir Fransız şövalyesinin anlattıklarına göre: “Dünya yaratıldığından beri hiçbir şehirden böylesine muazzam bir ganimet ele geçirilmemiştir.” (1)

Ayasofya, tüm kiliseler, saraylar ve evlerdeki hazinelere el konuldu, tahrip edildi, çok değerli sanat eserleri parçalandı ve yakıldı.

İstanbul Hipodromu'nun giriş kapısı üstünde bulunan saf bakırdan yapılan atlar, 800 yıldan beri İstanbul'un simgesiydi, güneş ışığında altın rengini alırdı.

Kentin Haçlılar tarafından yağmalanması, Bizans İmparatorluğu'na ve İstanbul'a büyük bir darbe vurdu. Kentte 60 yıl sürecek Latin krallığı kuruldu.

İki yıl sonra Hipodrom üzerindeki atlar yok olmuştu. Atlar bir gecede Venedikli bir gurup tarafından yerinden söküldü, bir gemiye yüklenerek Venedik Kentine doğru yola çıkarıldı…

Kaynakça: (1) Geoffroy de Villahourdin: La Conquête de Constantinople