10 Kasım Günü * Bedriye Aksakal

12.11.2013 / 00:00

10 Kasım Atatürk'ümüzün ölüm yıldönümüydü. O gün Bozcaada yollarındaydım. Feribotta saat 09.05 geçe gezgincilerle birlikte, engin denizin ortasında, bir dakikalık saygı duruşuna durduğumuzda, yüreğimde fırtınalar koptu. Tarihin derinliklerine yol aldırdı dalgalar.
Çanakkale'de destanlar yazan Mustafa Kemal karşı tepelerde : “Size emrediyorum vatan uğrana ölmek var” deyiş komutunu duyar gibiyim.
Dalgalar bu kez İstanbul Boğazına düşlerimle birlikte yol alıyor. İşgalci güçlerin gemilerine bakarken, Atatürk, gür sesiyle: “Geldikleri gibi giderler” diyor. Dalgalar kendini mavi fırtınaların koynuna bırakıyor.
19 Mayıs Sabahı Samsun'a bir gemi yaklaşıyor. İçinden inen yiğidin gözleri çakmak çakmak. Türk'ün bağımsızlık ateşi yanmaya başlıyor.
Mustafa Kemal'de durmak yok. Amasya, oradan Erzurum ve Sivas kongrelerinde “Ya istiklal, ya ölüm” diyerek, yolculuğunu sürdürüyor.
Ankara'da 23 Nisan 1920'de TBMM açıyor. Dünyaya duyuruyor Türk'ün bağımsızlığını. Ardında emperyalist güçlere karşı savaşlar.
İlk kurşun İzmir'de , daha sonra cephe de savaşlar. Sakarya- Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal destanlar yazmaya devam ediyor.
İşgalciler 9 Eylül günü İzmir'den kaçarken, Atatürk durmuyor. Hedeflerini sıralıyor.
29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ışığımız yanıyor. Dedim ya dur durak yok Gazi Mustafa Kemal'de.
Gecesini gündüzüne katarak, ülkemin çağdaş bir ülke olması için kollarını sıvıyor. Ortaya yüreğini koyarak, devrimleri ard arda yapıyor. Yoktan var olan bir Türk Ulusunu yaratıyor. Bizi birbirimize bağlayan dil devrimini gerçekleştiriyor. Atılımlar süre geliyor. Kılık kıyafet, okullar, fabrikalar açılarak emekçiler türkülerini söylemeye başlıyor.
Akıllı projelerinde neler yoktu ki.
Bir bakıyorsunuz tahta başında Türk alfabesini halkına öğretiyor.
Bir bakıyorsunuz medeniyet yolunda giderken şapka giyiyor.
35 yaşında general.
40 yaşında komutan
42 yaşında Cumhurbaşkanı
46 yaşında reformist olan Atatürk, yaşamı boyunca, hep milleti için çalıştı. Kendisi mal mülk edinmedi.
Hatta bir gün kendisine sorarlar: “Neden malınızı mülkünüz millete bağışladınız” derler. Yanıtı çok anlamlıdır:
“Onların gerçek sahibi olan milletime bağışlamaktan ferah duyarım. Zenginlikten ne çıkar? Asıl zenginlik insanın manevi şahsiyetindedir.”
Bu değin zengin bir ruha sahip olan Atatürk, dile dokunan tek liderdir.
Öldüğü zaman yalnız Türk milleti ağlamadı. Ölümünü tüm dünya üzüldü. İranlı bir şair Atatürk'ün ölümü üzerine Tahran'da bir şiir yazar. Şiirin iki dizesi şöyle:
“ALLAH BİR ÜLKEYE YARDIM ETMEK İSTERSE
BAŞINA MUSTAFA KEMAL GİBİ BİR LİDER GETİRSİN.”
Milletin kalbine yazılan Atatürk Rasattepe'den bugün olup bitenleri izlerken, karşıt düşüncelilere seslenişini duyar gibiyim.
“Milyonlarca Mustafa Kemaller, Cumhuriyetin bekçileridir, bunu unutmayınız.”