NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ * Durmuş Kafkaslı'nın,Bir Devrimci Dostun Ardından…

Durmuş, bizim kuşağın(78) Ege bölgesindeki önemli isimlerinden birisiydi. 12 Eylül öncesinde gerek Milas?ta gerekse İzmir?de anti-faşist, anti-emperyalist mücadelenin içinde yer aldı. Bu mücadelede Milas pratiğinde birlikte, İzmir pratiğinde ise farklı ortamlarda olduk. Parkın içinde yer alan eski evlendirme salonunun(sonra yıkıldı) arka kısmında yer alan ?Milas Devrimci Gençlik Derneği?ni birlikte kurduk. Durmuş, Buca Eğitim Enstitüsünde okuyordu. Buca Eğitim?deki veya başka bir okullardaki akademik-demokratik özgürlüğü engelleyen işgallerin kırılmasında, o hep ön saflarda oldu. Korkusuz, yürekli ve cesaretinden hiçbir şey kaybetmeyen bir kişiydi, o. Onun cesareti ve kararlılığı başkalarına da örnek olurdu. O korku bilmeyen, ölüme meydan okuyan bir cesaret örneğiydi, sanki. Devrimci Yol?un, önemli kadro elemanlarından birisiydi.
12 Eylül sürecinde ağır işkencelerden geçti, İbrahim Kaypakkaya?nın işkence hanelerde ser verip sır vermeyen tavrını örnek alarak, o da sır vermedi. 12 Eylül öncesindeki örgütlü mücadelenin içinde, çizgisinden hiçbir şekilde sapma göstermedi, hep Devrimci Yol?da kaldı. Çünkü o, Devrimci Yol ?un yurt ve dünya tahlilleri ile doğruları ortaya koyduğunu, Mahir Çayan?ın ?Emperyalizm ve Yeni Sömürgecilik? tahlillerinin, o zamandan günümüze ışık tutan tahliller olduğunu biliyordu. O Devrimci Yol?un görüşlerine sonuna kadar inanıyordu. O, bu inancı nedeniyle başka bir arayışa girmedi ve hep orada kaldı. Daha sonra ÖDP pratikleri içinde yer aldı. BiRGün gazetesini ise hiç aksatmadan alırdı. Hastalığının arttığı günlerde bile Tabakhane?deki işyerlerinde BiRGün?ü okurken bulurduk kendisini.
Durmuş, abisi Şükrü ile Tabakhane?de birahane işletiyordu. Onların işyeri, 80 öncesinin siyasi kimlikli insanlarının uğrak yeriydi adeta. Bira içmek bahaneydi, asıl olan Durmuş?la sohbet etmek, belli siyasi konuların değerlendirmesini yapmaktı. Durmuş, pek içmezdi. O işyeri Durmuş?la daha çok anlam kazanıyordu. Bir bisikleti vardı, önü sepetli, onunla işten eve gider-gelirdi. Cenazesinin kalktığı günün öncesinde evlerine uğradığımda, evin bahçesinde kenara dayanmış bisikletini gördüm. Bir an onun üstünde Durmuş canlandı gözümde. Heyecanlandım, bir anda kalp atışlarım hızlandı. Bir ara hadi Durmuş, gel içeri, oturalım, konuşalım, sohbet edelim demek geldi içimden. Ama Durmuş orada değildi. Silueti bir anda kayboldu. Hüzünlendim. Dostları gibi, bisikleti de öksüz kalmıştı.
Durmuş, son ana kadar yaşama olan bağlığını yitirmemişti. Başlangıçta, ileri teknolojiyle donanmış gelişmiş hastane ortamlarında tedavi görseydi belki bu hastalık yenilebilirdi. Üniversite ve Araştırma hastanelerine daha sonraki süreçlerde gitti. Keşke ileri düzeyde olanaklara sahip hastanelere daha önceleri gidebilseydi de, Durmuş şu anda bizimle birlikte yaşıyor olsaydı?
Durmuş, ölümü öncesinde fenalaştığında, Milas Devlet Hastanesi Acil?e kaldırıldı. O zaman yanında, yine hastalığı süresince onu hiç yalnız bırakmayan mücadele arkadaşları vardı. İzmir?den, Ayvalık?tan ve Denizli?den gelmişlerdi. Arkadaşlarına sahip çıkıyor, kötü anında onu yalnız bırakmıyorlardı. Hafize Çobanoğlu, Ümit Savaş, Halil Ahlat, Kubilay Tanık, Adnan Yandım vd. Arkadaşları Durmuş için çok anlamlı bir vefa ve dayanışma örneği gösteriyorlardı. Hastalığı süresince hep yanında oldular, başında beklediler. Cenazede Oktay Terzi, bir anısını anlattı. Oktay ve eşi Berrin, Durmuş?u Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürürler. Tedavisini yapacak hocayla görüşürler. Oktay ve eşi, Durmuş?un tedavisi ile çok ilgilidirler. Ne yapıp edip Durmuş?u sağlığına kavuşturmasını isterler Hoca?dan. Hoca, onların bu aşırı ilgisi karşısında, siz hastanın neyi oluyorsunuz diye sorar. Onlar da biz onun dostları, siyasi arkadaşlarıyız derler. Hoca şaşırır, hayret eder ve ?yav sizin gibi insanlar kaldı mı bu ülkede? diyerek ve bu sarsılmaz dostluk karşısında hayretini, şaşkınlığını gizleyemez?
Durmuş için, mücadele arkadaşları, Buca Eğitimli arkadaşları gerçekten çok önemli bir dostluk ve dayanışma örneği gösterirler. Arkadaşları için maddi ve manevi hiçbir fedakârlıktan kaçınmazlar. Durmuş?un emekli olabilmesi için aralarında para toplarlar, SGK?ya yatırırlar. Uzun tedavi sürecinde Milas-İzmir-Muğla-Ankara-İstanbul arasında onu hiç yalnız bırakmazlar, her türlü masrafını karşılarlar. Hastanede sırayla, nöbetleşe başında beklerler. Durmuş, sanki onlar için kardeşten de öte bir varlıktır. Mücadele arkadaşları, Durmuş?u sağlığına kavuşturmak için ellerinden gelen her şeyi ortaya koydular. Doktorlar, hastanızı yurtdışına götürün, onun çaresi orada deselerdi; Durmuş?un Devrimci Yol?cu, ÖDP?li arkadaşları onu da yapardı hiç kuşkusuz?
Durmuş?un cenazesi, geçmişte birlikte mücadele etmiş insanları, 30-40 yıldır birbirini hiç görmeyen bazı kişileri de biraraya getirdi, buluşturdu. Oğuzhan Müftüoğlu, Ege Dev-Genç Başkanı İlhan Bozkurt, KESK MYK üyesi Ali Kılıç, ÖDP İzmir İl Yöneticisi Zehra Savaş Tınaz, ÖDP Karşıyaka İlçe Başkanı Oktay Terzi, ÖDP Muğla il Örgütü, ÖDP Bodrum İlçe örgütü, Fethiyeli dostları, Buca Eğitimli: Kubilay Tanık, Ümit Savaş, Adnan Binay, Hıdır Çelik, Mercan Ünlü, Reyhan Uygur, Mahir Şamiloğlu, Ruhi Çoğlu, Akın Şahin, Selahattin Sağır, Fikret Erdidal, Halil Ahlat, Halil İbrahim Özçimen, Ramazan Kayrak, Oktay Terzi, Salman Kılıç, Ruktay Çay, Adnan Yandım ile dostları-yol arkadaşları; Hafize Çobanoğlu, Ali Osman Yılmaz, Hamdi Ünlü, Sefa Akyürek, Berrin Yorulmaz, Adnan Yandım, Sabri Alpagut, Gürsel Caniklioğlu, İlhan Kendir, İbrahim Alfatlı, Mustafa Karahan, Hakkı Akın, Muzaffer Kale, Ali Kavuş, Mehmet Ali Şahan, Ertuğrul Gül, Ertugay Gül, Mustafa Özdağ, Sabri Alpakut, Salih Kokuş, Süreyya Martin, Emin Üner, CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar, Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Necati Karaçay, cenaze için Hollanda?dan gelen Sezgin Aydoğan; Durmuş?un buluşturduğu isimlerdi.
12 Eylül öncesinde aynı saflarda mücadele eden ve uzun yıllar birbirini hiç görmeyen bazı kişiler de, cenazede biraraya geldi. 1977?de İzmir-Gültepe?de GÜL-DER?i birlikte kurduğumuz Ertuğrul Gül, Ertugay Gül, Mustafa Özdağ?la orada karşılaştım. Bu arkadaşları görmeyeli 35 sene olmuştu. Oktay Terzi, cenazeye gelenleri sayarken Ertugay Gül, Ertuğrul Gül?ü de söyleyince, onları bana gösterdi ve ben onları tanıyamadım. Zaman insanların inançlarını değiştirmemişti ama fiziklerini değiştirmişti. O zamanın 15-20 yaşları, şimdinin 50?li-60?lı yaşları olmuştu? Cenazede, Durmuş?un yol arkadaşlarının yanı sıra farklı siyasetlerden dostları da, cenazede, Durmuş?un tabutuna omuz verdiler. Cenaze, tüm dostların, yol arkadaşlarının buluşma noktası olmuştu. Durmuş, cenazesinde bunu sağlamıştı.
Cenazede, yönetiminde birlikte bulunduğumuz, Ege Dev-Genç Başkanı İlhan Bozkurt, bir konuşma yaptı. Bozkurt, ?biz Durmuş arkadaş?ı toprağa değil tıpkı öncekiler gibi yıldızlara, yoldaşlarımızın yanına uğurluyoruz. O, cesareti ve kararlılığı ile devrimci mücadelenin korkusuz bir neferiydi. O, anti-faşist, anti-emperyalist mücadelenin yılmaz savaşçısıydı. O mücadele azmiyle, kendisinden sonrakilere örnek oldu. O bizim kalbimizde, ruhumuzda, bilincimizde sonsuza dek yaşayacak? dedi.
Durmuş, alkışlarla sonsuzluğa, yüreklerin derinliklerine uğurlandı. Yoldaşları, mezarının üzerine sarıçiçekleri diktiler ve suladılar, bir daha hiç kurumasın diye. Başucundaki isminin yazılı olduğu mezar tahtasına da yumruklu yıldızı çaktılar. Her yıl Temmuz?un ilk haftası, Buca Eğitimliler ?in buluştuğu günmüş. Durmuş, sağ olsaydı, sağlıklı olsaydı o vefalı dostlarıyla, Buca Eğitimliler ?in toplantısında, güneşin sofrasında olacaktı bu hafta. Ama yaşamın acı gerçekleri buna izin vermedi, arkadaşları onun cenazesinde buluştu ve onu sonsuzluğa, gökteki yıldızlara uğurladı? Işıklar içinde yat Durmuş, seni unutmayacağız? Nevzat Çağlar Tüfekçi