HÜSEYİN AVNİ KUNDURACIOĞLU * Sevgili Durmuş Kafkaslı'ya açık mektup

Perşembe, 14 Haziran 2012 08:01

Sevgili Durmuş abi,
Yaşadığın sağlık sorunlarını yenmek için, verdiğin amansız mücadelenin tanıklarındanım. Bu süreç içinde yalnız olmadığının da.
Geçenlerde Sağlıkçı Cengiz (Uysal) gazetemiz ÖNDER'de duygusal bir notu paylaştığı için, ben de açık açık buradan yazmakta sakınca görmedim. Hem böylelikle sağlığındaki gelişmeleri merak eden dostlarına ulaşmış, hem de seni kızdırma fırsatını yakalamış olurum. Bilirim, sevmezsin senden konuşulmasını… Tıpkı bana, tatlı tatlı kızmak için kolladığın fırsatı bildiğim gibi..
Muğla Eğitim ve Araştırma, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi ve İstanbul Cerahpaşa hastahaneleri arasında dokuduğun mekiklerden sonra, Ankara Gazi Tıp Fakültesi'ndeki randevunu bekliyorduk hep beraber. Açıkçası biraz halsiz durumun gözlerimizden kaçmıyor değildi kaçmasına ama, bizlere yüklediğin güçlü imajın, ?atlatır bu süreci de? dedirtiriyordu doğrusu. Ama dayanamadın işte.. Milas Devlet Hastahanesi'nde, yoğun bakım sürecine girmek zorunda kaldın. ?Muğla Eğitim ve Araştırma Hastahanesi'ne gitmeli? dediler.
Ambulansla yolcu ederken, iyi görünmüyordun doğrusu. Kapalı olan bilincin de ürkütmüyor değildi.
''Durmuş neleri atlattı, bu ne olacak ki'' dedi kalabalığı oluşturan dostlarından biri. Olasılıkla seninkilerden biriydi. Eğitim Enstütülülerden biri yani.. Ahh afedersin, bilincin kapalı olduğu için göremedin, bilemedin sen gelenleri değil mi? Elbette vardı onlar da.. Hep her zaman yanında oldukları gibi. Hafize hanım, tüpçü Ruhi, Ali Osman hoca, Adnan abi, Kubilay hoca, Bankacı Selahattin, diğer Adnan hoca da.. Neydi onun lakabı. Anımsadım, Gerilla Adnan da vardı işte.. Berrin abla yoktu, eşi Oktay da.. Biliyorsun çocukları rahatsız.. Yoksa iki eli kanda olsa koşar gelir, işin içinde sen olunca.. Hem sen kızamassın ona, bilirim. Ne kadar çok koşturdu seninle birlikte değil mi abi?
Sen ambulansla Muğla'ya doğru yol alırken İstanbul?dan İlhan abi ve Gürsel, Hollanda'dan Sezgin de çıktı yola. Yoğun bakımdayken, telefonlar hızlandı artık. Ne çok sevenin varmış abi. Çalan her telefon sesi, beraberinde merak güdüsünü de getiriyordu. Bu endişeli bekleyiş, bir kaç gün sonra yerini umuda bırakacaktı. Çalan telefonlarımız ya da Muğla'dan gelen dostlarımızın getirdiği haberler içimizi ferahlatmıştı. Koştuk geldik yine hemen.. Biliyorsun zaten, açıktı bilincin çünkü.. Seni yormadan konuştuk uzun uzun.. Zaten hemen dönüşte kaleme alıyorum bu mektubu. Senden haberleri dostlarına iletebilmek için.
Gerçi tipin kaymış be abi, sakalın kesilince.. Şaka şaka tabii… Sakalın yoktu ama gülüşün olduğu gibi duruyordu gözlerinde. Biliyor muydun, sen gözleriyle gülenlerden olduğunu.. Hatta bir ara kahkaha atmayı bile denedin, ben yine hınzırca konuşunca… Çok yorgun olduğunu söyledin bir ara.. Nasıl yorulmayasın be Durmuş abi, yaşamın onca yükünün üstüne binen ağır tedavi sürecinden sonra..
Merak etme, atlatacaksın. Sen neleri yenmedin be abi, iki cm?lik tümör ne olacak. Hele bir git bakalım çarşamba günü Ankara Gazi Tıp Fakültesi'ndeki nokta ışını tedavisine. Zaten doktorun Ankara'ya hazırlıyor seni. Hani tüm gençliğine rağmen, Nazım ustanın '' ..hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için / hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken..'' dizelerini anımsatan Dr Özgür Tanrıverdi.
Dedi ya Ümit abi, ''Adam doktor olmak için doğmuş'' diye.. ?Valla öyle Ümit abi? dedim. Ümit abi Ayvalıklı. Yine yanında, her an hep yanında olduğu gibi. Seni hiç bırakmadı ki. Ankara'ya da birlikte gideceksiniz.. Şükrü abi de var tabii.
Nazım usta dedim de, aklıma geldi. Geçen hafta Milas Düşün-Sanat 49. ölüm yıldönümünde Nazım Hikmet için anma düzenledi. Görmeliydin abi, genç genç arkadaşlarımızı şiirler, türküler okurken. Hele salonu dolduranların gözleri… 'Boşuna çekilmedi onca acılar' diyecek kadar umut doldu hepimize. Sen yoktun tabii. Pazar günü ''Türkiyeyi yeniden kuracağız'' sloganı ile gerçekleşen ÖDP kongresinde olamadığın gibi. İlk kez gidemedin kongreye abi. Olsun.. Önümüzdeki dönem birlikte gideriz yine. Hele sen bir kalk gel. Yen şu illeti.
Çok özledim be abi, Tabakhane'de seninle çay içmeyi. Belki bir Kapıkırı ya da Datça yaparız bir pazar günü.. Ben kandırırım Şavkçı Memed'i… Sen hele bir gel.
Arkadaşların, dostların, sevenlerin senden gelecek güzel haberleri bekliyoruz.
Yolun açık olsun. Gözlerinden öperim?