Nereye Kadar

Çocukluğumuzda 4 yavru doğuran kediye ?maltız cinsi? gibi derlerdi. Normalde doğum sayısı 2 ya da en fazla 3 yavruydu. Binalar yükseldikçe, betonlar toprağı kapatmaya başlayınca, yaşam alanlarını daraltmaya başlayınca doğum sayısı da artmaya başladı. Ortalama 5 yavruya çıktı ve senede 2 kez doğurmaya başladı kediler.
Bodrumlara sığınıyorlardı. Yeni inşaatlarda bodrumlarda kapanınca otomobillerin altında ya da ağaç tepelerinde, dükkanların gölgeliklerine sığınıp doğurmaya başladılar ve doğum sayısı 6 adetlere çıktı.
Bahçe bulup bir köşecikte doğuranların yavruları alınıp çöpe, sokağa atılmaya başlayınca doğum yapma sayısı artmaya bebek sayısı da 7 adetlere çıkmaya başladı. Bu sene 7 yavru dünyaya getiren o kadar çoktu ki? Daha yedi yavruya hayretlerimiz sürerken halı mağazasına girip doğum yapmış kedinin 8 yavrusu olduğunu gördük. Aslında hayret edilecek bir durum olmamalıydı. Doğanın en temel yasası işliyordu.
Bir canlı ne kadar çok yok edilirse o kadar çok ürer. Bir çift kedinin 7 senede 410 bin adedi, bir çift köpeğin 67 bin adedi bulması gibi?.
Onun içindir ki alınacak tek önlemin üretimi denetim altına alarak bulunduğu yerde yaşamalarını sağlamak olduğu sağlık örgütleri tarafından saptanmış ve uygulanmaya başlanmıştır.
İlçeler arası yollar, çöplükler, ova köpek dolu. Yavrular o kadar çok ki?Bir yerlere bırakarak , öldürerek azaltmayı çare bilen belediyeler daha çok artıklarının hala farkında değiller ya da işlerine gelmiyor. İşlerine gelmediğini belirtmek daha doğru olacak.
Neden işlerine gelmez .Çünkü ; Bakım merkezi kuracaklar, bakacaklar, kısırlaştıracaklar, vatandaşa bilgi verecekler, broşürler, afişler bastıracaklar. Yani uygar, çağdaş olanı yapacaklar. Biraz uğraş ister tabii ki. Sonra onlara ayrılan bütçeyi daha gösterişli yerlerde kullanmak var.
Daha düne kadar bahçeler, hayvanlar içinde yaşarken ?çağ? atlayarak apartmana çıkmış, geçmişini unutmuş sonradan görme vatandaşın ?toplayın köpekleri, kedileri, sokakta kedi-köpek olur mu?? şikayetlerine en kısa yoldan nasıl cevap verecekler? Yok ederek, bilinmeze göndererek elbette?
Bir yol uğraş istiyor ama masrafı daha az ve tek çözüm. Diğer yol kısa ve kolay ama masrafı daha fazla çünkü çözüm değil. Neden en kolay yolu seçiliyor? Sorun çözüleceğine her sene daha da artarak devam ediyor.
Doğa da kendi usulüne göre intikamını almaya başladı. Betonun içinden karıncalar fışkırıyor, apartmanların en üst dairelerinde fareler dolaşıyor, ? bizi öldürerek, gözünüzün önünden uzaklaştırarak yok edemezsiniz ? dercesine kediler, köpekler üremeye devam ediyor.
Nereye kadar sürecek bu? İnsanoğlu kendi kıyametini yaratana kadar. Doğa karşısında ne kadar çaresiz kaldığını anlayana kadar. O zaman da iş işten geçmiş olacak.
Basitinden başlayalım. Ne olur bahçenin bir köşesinde doğurmuş kedinin yavrularını büyütmesine izin verilse, sokağımızı bekleyen, koruyan üremesi engellenmiş çomarın havlamasına biraz sabır gösterilse, bir köşeye bir kap su bir parça yemek konulsa, asıl mikrobun, hastalığın hayvanlardan değil de yıkanmayan ellerle yenilen yemekten, dişleri fırçalamamaktan, yere atılan çöplerden, tükürükten geçtiği çocuklara ÖĞRETİLSE?Aslında zor değil, masraflı hiç değil. Faydası da çok. İyilik, merhamet, sevgi, sabır yani insanı insan yapan en değerli erdemler farkına varılmadan öğretilmiş olacak.
Sıcaklar bastırdı. Sokağınızın bir köşesine bir kap temiz su, artmış yemeğinizi koymaya devam edin. Doğa bunları yapanların hürmetine sabırlı davranıyor .
Sevgi ve saygılarımızla