Meslek Liseleri, İmam Hatip Liseleri ve Katsayı Tartışması

Meslek Liseleri, İmam Hatip Liseleri ve Katsayı Tartışması…Türkiye dinamik, değişken gündemli bir ülke. Önce, Tokat’ta 7 genç askerlerimizin kaybı nedeniyle içimiz yandı. Sonra Bursa-Mustafa Kemal Paşa’da 600 lira aylıkla ilkel koşullarda daha çok kar hırsıyla işçi çalıştıran bir kömür madeninde 19 yoksul canın kaybıyla yeniden sarsıldık. Terörle arasına bir türlü çizgi çekemeyen DTP’nin kapatılması ile sokaklara yansıyan siyasal bir kaos tartışma gündemimize girdi. Tüm bunlar yaşanırken, Domuz Gribi nedeniyle ölen yurttaşlarımızın sayısının 500’e yaklaşması da halk sağlığı anlamında sıkıntılı bir gündem hayatımızda yer almaya devam ediyor. Tüm bu gündem maddeleri arasında bitmeyen katsayı ve İmam Hatip Liseleri tartışması da yargı, ilgili kurumlar ve basında yer almaya devam ediyor. Eğitim; ülkenin en önemli sorunlarının başındadır. Eğitim bir dönüştürme, bir özgürleşme eylemidir. Özellikle çağımızda eğitimin temel niteliği laik, bilimsel, demokratik ve bireyi özgürleştirici özelliğidir. Katsayı ve İmam Hatip Liseleri (İHL) konusunda YÖK Başkanın son açıklamalarıyla gündemden hiç düşmeyen bu tartışma yeniden yerini almıştır. Katsayı sorunu Meslek Liseleri sorunu olmak dışına çıkıp İmam Hatip Liseleri sorununa dönüşmüştür. Siyasal iktidar; ülkenin eğitim sorunlarına sadece bu pencereden bakma yanlışını sürdürmektedir. YÖK de yaşanan bu boşluktan yararlanarak adeta tüm liseleri İHL’ne dönüştürme potansiyeli olan bir öneriyi yapabilmektedir. İHL özellikle 1950 sonrası Türkiye’nin Köy Enstitülerini kapatma hazırlıkları yapılırken, NATO’ya giriş süreciyle beraber DP tarafından dönemin politik süreçleriyle geliştirilen ve hala tartışılan eğitim kurumlarıdır. Türkiye’deki sağ politik dünyanın Öğretim Birliği Yasasına rağmen 1950 sonrası seçmene kolay ulaşabilmek adına araçsallaştırarak çoğalttıkları, zaman zaman “arka bahçe” olarak adlandırılan İHL eğitimin önemli bir sorunu olmaya, diğer meslek liselerinin sorunlarının çözülmesine engel olmaya devam ediyor. İmam Hatip Liseleri artık meslek lisesi özelliğini büyük oranda kaybederek “din ağırlıklı genel lise” özelliklerine evrilmiştir. 28 Şubat sonrası İmam Hatiplilerin sadece eğitim aldıkları alanda eğitim görmelerini, başka alanlara girmelerini önlemek adıyla katsayı uygulanmasına geçilmiş, son YÖK ise bu katsayıları kaldırmış ve geçenlerde Danıştay YÖK kararını iptal etmiştir. YÖK’ün itirazını da Danıştay Daireler Kurulu ret etmiştir. Bu iptal ile birlikte İstanbul Beyazit meydanında ve ülkenin çoğu köşesinde başörtülü kız-erkek İHL öğrencileri protesto gösterilerine başlamışlar ve iktidar da Danıştay kararını “ideolojik” olarak değerlendirmiştir. Danıştay Cumhuriyet Eğitim Devriminden ve laik-demokratik Cumhuriyetten yana taraftır. Bu böyle bilinmesine karşın Başbakan’ın kararı ideolojik olarak tanımlaması da ilginç bir ironi oluşturmuştur. Zira tüm milletvekilleri TBMM’de yapılan yeminde laik-demokratik Cumhuriyete bağlılık ve koruma yemini yaparak, yani “ideolojik” bir iş yapmışlardır. Önce İmam Hatip Liselerinin tarihine ve geçirdiği evrelere bir bakalım. İHL ilk olarak 1924 yılında 29 merkezde İmam Hatip Okulları olarak aydın din adamı yetiştirmeye yönelik programlarla açılıyor. Öğretim Birliği Yasası’nın 4. maddesinde belirtildiği gibi, “yüksek diyanet uzmanları yetiştirmek üzere” kurulacak ilahiyat fakülteleri ile “imam hatiplik” gibi din hizmetlerini yerine getirmekle görevli memurların yetiştirilmesi amaçlayan okullar olarak tasarlanıyor. O yıllarda bu okullar gereken ilgiyi görmüyor ve 1930’da öğrenci azlığı nedeniyle kapanıyor. Daha sonra 1950’li yıllarda Demokrat Parti iktidarı döneminde 7 merkezde İHL açılıyor. 1970-71 yıllarında İHL sayısı 72’ye çıkıyor. Bu yıllar daha çok İHL’nin arka bahçe olarak kullanılmaya çalışıldığı dönemler olarak biliniyor. 22 Mayıs 1972’de İHL’leri meslek okulu haline getirilir, CHP+MSP koalisyonu döneminde de sayı 101’e çıkarılır. 1976 yılında kadın imam olmamasına karşın bu okullara kız öğrenciler de alınmaya başlar. 1975-78 Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde 230 İmam Hatip okulu daha açılır ve ortaokul bölümü de kapsama alınır. 1981 yılında askeri yönetim 1739 sayılı Eğitim Kanunu’nun 32. maddesinde değişiklik yaparak İHL’lerinin üniversitelerin tüm bölümlerine girebilmesine hak tanır. 12 Eylül dönemi sol düşüncenin kırıldığı ve tutucu eğilimlerin güçlendiği, din derslerinin zorunlu hale getirildiği bir dönemin adıdır. Doç.Dr.Ruhi Sarpkaya’nın yayınlanan bir araştırmasına göre 1996-1997 öğretim yılında orta okul ve lisesiyle İmam Hatip Lisesi sayısı 1202, öğrenci sayısı ise 511.502 idi. 2004-2005 öğretim yılında sekiz yıllık eğitim nedeniyle sadece İHL’de 96.851 öğrenciye düşmüştür. 2009 yılı itibariyle İHL’ne giden öğrenci sayısı artarak 150 bine ulaşmıştır. İHL meslek okulu gözükmesine rağmen meslek derslerinin oranı, genel kültür derslerine oranla azdır. Diğer meslek liselerinde ise meslek derslerinin haftalık ders çizelgesinde ağırlıklı olarak yer aldığı görülmektedir. İHL’lerinin genel kültür ağırlıklı olması öğrencilerini meslek derslerinden uzaklaştırmıştır. Bu çaba ve arayış, bu okulları zamanla genel liselere dönüştürme hedefi içerdiğine ilişkin yaygın bir kanı vardır. Sarpkaya’ya göre İHL’leri Türkiye’de Köy Enstitüleri-İlköğretmen Okullarına karşı bir duyguyla açılan-çoğaltılan eğitim kurumlarıdır. 1998 yılında üniversiteye yerleştirilen İHL çıkışlı öğrencilerin çoğunlukla öğretmenlik ve hukuk-siyasal tercihi yaparken 1998 sonrası kendi mesleki alanları tercihlerinde öne çıkmıştır. Aynı araştırmada İHL’de okuyan öğrencilere kadınların çalışması, özgürce seyahat edebilmesi, kadının yeri evi mi olmalı?, Kadının fikirlerini serbestçe söyleyebilmesi, meslek sahibi olabilmelerine yönelik anket sorularına verdikleri yanıtlardan diğer lise öğrencilerinden ayrılarak yoğun muhafazakar bir düşün ikliminde oldukları görülmektedir. Cumhuriyetin düşün dünyasına uzak bir iklimdedirler. Tüm bu süreçlerde sağ siyaset kurumları bu okulların yaygınlaştırılması, popüler hale getirilmesi için devlet olanaklarıyla yatılılık, bursluluk, araç-gereç desteği ve öğretmen olanaklarını geliştirmek adına her şeyi yapmıştır. Tüm bunlar yaşanırken ülkenin en yoksul kesimlerinin çocuklarının bir an önce meslek sahibi olsun diye gönderdikleri gerçek meslek lisesi öğrencileri sahipsiz bırakılmaktadır. Burada iki yüzlü bir bakış egemendir. Meslek liselerini siyasi iktidar sadece İmam Hatipler penceresinden bakmaktadır. Bu böyle olunca gerçekten meslek öğrenmek adına Endüstri Meslek Liselerine, Ticaret Liselerine, Sağlık Meslek Liselerine giden öğrencilerin sorunlarını kimse görmemektedir. İHL öğrencileri ÖSS Sınav müfredatıyla büyük oranda okullarında tanışmakta ve ÖSS’de istediği bölüme girme olanağı bulabilmektedir. Diğer Meslek Lisesi öğrencilerinin hayatları büyük oranda atölyelerde geçmekte ve ÖSS Sınav sistemine uygun eğitim alamamaktadır. Bu anlamda bir eşitsizlik oluşmaktadır. Burada iki çözüm vardır. Bu tartışmaları bitirmek ve sanal durumu sonlandırmak amacıyla İHL’ni kapatarak Genel Liseye dönüştürmek veya 6 Aralık 2009 tarihinde Radikal 2’de Sayın Alp Kanzık ve Gülistan Özdemir’in yazılarında önerdikleri gibi Meslek Lisesi öğrencilerine “pozitif ayrımcı” davranarak ek puanlar vererek öğrenci meslek lisesinde makine okuyorsa makine mühendisliğine, inşaat okuyorsa inşaat mühendisliğine geçiş hakkı tanınmalıdır. Böyle bir bakış fırsat eşitliği anlamında önemli bir kazanım üretecektir. Tüm bunlar yaşanırken YÖK Başkanı Özcan “Hukukun arkasından dolanacağız!” şeklindeki ilginç-çarpıcı(!) bir açıklaması basına yansıdı. İmam Hatip Liselerini kapatarak genel liselere dönüştürme önerisi içeren bu öneri kamuoyunca hemen “Liseleri İmam Hatip Liselerine dönüştürmek” şeklinde bir öneri olarak değerlendirildi. Bu iktidar döneminde yapılacak böyle bir dönüşüm mutlaka tüm liselerin İmam Hatipleşmesi sonucunu doğuracağı çok açıktır. YÖK Başkanı bu öneriyi yaparken lise ders programlarını seçmeli ders olarak din, Kuran, namaz vb. dersler konulmasını öneriyor. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu konuyla ilgili bir açıklama yaparak “Bu konu benim sorumluluk alanıma girer” diyerek YÖK Başkanın önerisini sıcak bakmadığını ifade etti. İHL toplumda hayata iki türlü bakan- algılayan iki farklı insan tipinin yetişmesine neden olmaktadır. Öğretim Birliği Yasasının içini boşaltan bu durum çözümlenemezse ülkede derin düşünsel bölünmeler ve yaratacağı olumsuz sonuçlar çok açıktır. İHL’den mezun olanların yükseköğretimin tüm programlarında öğretim görmesinin yolunun açılması, İHL’ni genel liselerin alternatifi haline getirecek, iktidar desteği ile laik temele dayalı eğitim veren okullara, dini temele dayalı eğitim veren okullar alternatif oluşturacaktır. Osmanlı’daki gibi okul-medrese ikiliği yeniden doğacak, ülkede iki tip yurttaş yetiştirilecek, bunun en büyük zararını ulusal birlik görecek. Çünkü, ulusal birliğin sağlanması, Öğretim Birliği Yasası’nın gerekçeleri arasındadır. Türkiye artık bu tartışmayı aşmalıdır. Bu tartışma artık ülkeye yük oluyor. Gerçek Meslek Liseleri sorunları görülemiyor, çözülemiyor. İHL’leri artık meslek lisesi değildir. Bu sanal durum düzeltilmelidir. Veliler çocuklarına din eğitimini kendi olanaklarıyla sağlamalıdırlar. İHL’leri genel liselere dönüştürülmeli ve katsayı farkı sıfırlanarak eğitimde fırsat eşitliği mutlaka sağlanmalıdır.