Köy Enstitüleri Kurtuluş Savaşının Devamıdır * Mustafa Gazalcı

TBMM 'DE 18 NİSAN 2006 KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞUNUN 66. YILDÖNÜMÜ KONUŞMASI
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem 4. Yasama Yılı, 89. Birleşim 18/Nisan /2006 Salı
Değerli milletvekilleri, Türk ve dünya eğitim tarihlerinde seçkin bir yere sahip, Türk aydınlanma çağına olağanüstü katkıları olan köy enstitülerinin kuruluş yıldönümünde, enstitülerin başöğretmeni rahmetli İsmail Hakkı Tonguç'un anısı önünde saygıyla eğiliriz.
Gündemdışı ilk söz, köy enstitülerinin kuruluşunun altmışaltıncı yıldönümü münasebetiyle söz isteyen Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı'ya aittir.
MUSTAFA GAZALCI (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; köy enstitülerinin kuruluşunun altmışaltıncı yıldönümünde gündemdışı söz aldım; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Önce, başladığımız Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Haftasını kutluyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın da söylediği gibi, toplumu ta derinden etkileyen, izleri günümüze değin süren, cumhuriyetin en değerli eserlerinden biri olan köy enstitüleri üzerine bugüne değin birçok etkinlikler yapılmıştır, 200'ün üzerinde eser vardır, doktora tezi olmuştur, UNESCO bütün geri kalmış ülkelere örnek bir sistem olarak önermiştir, üzerine vakıflar, dernekler kurulmuştur köy enstitüsü sisteminin. Belki ezberci, eleyici, birliği ve niteliği bozulmuş bugünkü eğitim sistemine bir tepki olarak, son on yıldır, ülkemizin çeşitli yerlerinde köy enstitüsü üzerine yapılan toplantılar daha da arttı. Özellikle üniversitelerin de içinde olduğu birçok kuruluş, yurdun her yerinde yıldönümlerinde köy enstitülerine duyduğu özlemi çeşitli çalışmalarla dile getiriyor; örneğin, geçtiğimiz hafta, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Gönen Meslek Yüksekokulu Köy Enstitüleri Araştırma ve Uygulama Merkezî burada kurulmuştu geçen yıl, 100'e yakın bilim adamının katıldığı bir çalıştay düzenledi, İzmir'de bulunan yeni kuşak köy enstitüleriyle birlikte adı geçen üniversite ilköğretimden ortaöğretime değin çok güzel bir toplantı yaptı.
Yine, Gazi Üniversitesinde bu yıl Hasan Alî Yücel Araştırma Enstitüsü kuruldu. Yakında belki başka üniversitelerde de Tonguç ile köy enstitüleriyle ilgili bilimsel araştırma merkezleri kurulacaktır. Aslında, bütün dünyada örnekleri görüldüğü gibi bağımsız çalışan bir enstitü kurulması gerekir dışarıda, üniversitelerle de işbirliği yapan.
Değerli arkadaşlar, köy enstitüleri kurulduğu yıllar ülkemizin zorunlu koşullarından ortaya çıkmıştır. 1935 yılında Türkiye'nin nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu ve bu yaşayan yüzde 80 nüfusun ancak yüzde 25'i okula gidebiliyordu Kentlerde yaşayanların ise tam tersine yüzde 75'i okula gidiyordu; yani, köylerimiz öğretmensizdi, okulsuzdu. 40 000 köyün yaklaşık 35 000'inde okul yoktu. 16 000 köyün nüfusu 150'nin altındaydı; yani, 150 kişiden az insan yaşıyordu. İşte bu kent ve köy ayırımı, kız erkek arasındaki eğitimsizlik uçurumu köy enstitülerini doğurmuştur. Alışılmış yöntemlerin dışında 1936 yılında, önce eğitmen kursları açılmış, ardından köy öğretmen okulları, o denemeler başarılı olunca da köy enstitüleri kurulmuştur. 17 Nisan 1940'ta, yani, bugün 66 ncı kuruluş yıldönümünü andığımız günün anısına yasa çıkmış; yasa çıktığı yıl 14 tane köy enstitüsü kurulmuştur. 1946'ya girildiğinde sayı 20 olmuştur. Van Ernis'te kurulan köy enstitüleriyle beraber 21 köy enstitüsü kurulmuş oluyordu.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta, eğitimi bir süs olmaktan çıkarıp yararlı bir iş olmasını öneren ve yol gösteren Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, “benim en büyük eserim köy enstitüleridir” diyen Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün desteği, Millî Eğitim Bakanlarından Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel'in siyasî kararlılığı ve bu işi kuran, uygulayan İlköğretim Genel Müdürü, büyük eğitimci İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşları, köy enstitüsü sistemini kurmuşlardır.
Köy enstitüsü sistemi, 3 yıllık eğitmen kursları, 5 yıllık köy okulları, 8 yıllık bölge okulları, Türkiye'nin 21 yerine dağılmış birer aydınlanma güneşi gibi olan 21 köy enstitüsü ve Hasanoğlan'da da yüksek köy enstitüsü uygulama okulları, hatta Emekli Sandığından önce kurulan, 1943'te, İLKSAN, bütünüyle bir köy enstitüsü sistemini doğurdu.
Aslında, köy enstitüleri, Kurtuluş Savaşının bir devamıdır. Karanlıkla, gerilikle, yoksullukla, bilinçsizlikle bir savaş; Mustafa Kemal'in, 9 Eylül 1922'de söylediği bir savaş. Nasıl mehmetçik Çanakkale'de Kurtuluş Savaşında yamalı giysilerle destan yaratıp emperyalizmi yenmişse, onların çocukları da köy enstitülerinde eğitilip karanlığı yenmişlerdir. O savaş, karanlığın devamı olan savaşla özdeştir. Köy enstitülüler, dağları delip su akıttılar, kendi okuyacakları binaları kendi elleriyle yaptılar, dili işleyip şiir ve türkü söylediler. Köy enstitüleriyle, çocuklarımız, köy çocukları, ilk kez fırsat ve olanak eşitliği içinde köy enstitülerinde eğitilip ülke yönetimine katıldılar. Bu okullar, bugünkü okulların tersine, parasız, laik, üretici, bilimsel, demokratik, iş içinde, iş aracılığıyla iş eğitimi uygulayan, insanı ve toplumu içinden canlandıran okullardı.
İçine aldığı insanı eleyip harcamadan, çok amaçlı bir program uygulayan köy enstitülerinde, kısa sürede, öğretmen, sağlıkçı insanlar yetişmiştir. Ayrıca, 9 000'e yakın da eğitmen bu kurumlarda yetişmiştir. Bu okulları bitirenlerin içerisinde, öğretmenlik dışında, yaşamın her alanında başarı kazanmış insanlar vardır. Dilimiz ve edebiyatımız zenginleşmiştir buradan çıkanlarla.
Üretim içerisinde insanı ve toplumu canlandıran bu yeni sistem egemen çevreleri ürküttü. Köy çocuğunun bilinçlenip ülke yönetimine katılması onları rahatsız etti. Akıl almaz karalama kampanyalarıyla, bu ulusal kuruluşlarımız yıpratıldı. Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve arkadaşları görevden alındı. Karma eğitime, özgür okumaya, üretim ve eleştiri yöntemlerine Bu okullarda son verildi. 1948'de yüksek köy enstitüleri, 1954'te de köy enstitüleri bütünüyle kapatıldı.
“Komadı karanlığın ağaları,
Halk uyansın, ülke çiçeğe dursun,
Komadı, aydınlıktan korkanlar” diyor yüksek köy enstitüsünü bitirmiş ozan yazar Mehmet Başaran.
Elbette, köy enstitüleri sistemini bir bütün olarak günümüz koşullarında yeniden kurmak, bir iktidar sorunudur. O kurumları övmek, onları sevdiğini söylemek yetmez. Köy enstitüsü sisteminden, ilkelerinden yararlanmak ve onun gereklerini yerine getirmek gerekir.
Biz, 98 milletvekili arkadaşımla birlikte, 15 Nisan 2003'te, 17 Nisanın bir eğitim günü ve bayramı olmasını önerdik. Şu anda, sizin oylarınızla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine de alındı bu; ama, bir türlü ele alınmıyor. Biz, dileriz ki, yeni kuşaklara bu köy enstitülerini daha iyi tanıtabilmek için, okullar tatil olmadan, resmî tatil olmadan, 17 Nisan bir bayram olarak kutlansın.
Bütün köy enstitülerini kuranları, orada yöneticilik yapanları, emeği geçenleri kutluyorum, onlara bin saygı ve selam sunuyorum.
Sözlerimi, Gönen Öğretmen Okulunda öğretmenim olan Özbek İncebayraktar'ın Köy Enstitüleri Türküsü adlı şiiriyle bitirmek istiyorum Sayın Başkanım, izninizle:
“Aydınlanıyordu sular,
Sular aydınlanıyordu.
Gökte birer yıldız gibiydiler,
Hasanoğlan, Çifteler, Kızılçullu.
Yeşeriyordu tohum,
Toprak gecelere gebe.
Uyanıyordu uykusundan,
Pamukpınar, Gönen, Kepirtepe.
Bir destan yazılıyordu bozkırda,
Değişiyordu çağ.
Bir deniz feneriydi şavkıyan,
Arifiye, Gölköy, Dicle, Akçadağ.
Yürüyorduk güzel günlere doğru,
Başlıyordu kutsal imece.
Dağılıyordu karanlıklar,
Bitiyordu gece.
Ekiyor, biçiyor, üretiyorduk,
Üstümüzde Tonguç Babanın eli.
Çınlıyordu “Enstitü Marşı”yla,
Savaştepe, Düziçi, Yıldızeli.
Açtı benliklerimiz çağlardır,
Dağılıyordu gözümüzdeki sis.
Okuyor, okuyor, öğreniyorduk,
Işıyordu Aksu, Cılavuz, Ernis
Çalışıyorduk yurt harmanında,
Nasırlıydı büyüyen ellerimiz.
Bir arı kovanıydı uğultusu,
Beşikdüzü, Ladik, Ortaklar, İvriz.
Halktandık, ortaktık halkın derdine,
Bizimdi en uzak, en bakımsız köy.
Yurdu aydınlatan bir meşaleydi,
Pazarören, Pulur, Akpınar, Gölköy.
Bir hoyrat yel esti gerilerden,
Çığlarla kapandı yolumuz.
Çöktü bağnazlığı ilkçağların,
Öksüz kaldı Anadolumuz.”
Bir hüzün kaplar içimi,
17 Nisanlara doğru.
Işıktı, umuttu, kurtuluştu,
Hasanoğlan, Çifteler, Kızılçullu.”
Saygılarımla.