Köy Enstitüleri Sisteminde Öğrencilerin Yönetime Katllmasl * Galip Candoğan

Nerede büyük bir yapıt varsa, bunu yaratacak güçte bir çağdaş insan vardır: Yurdumuzda ölmez yapıtlar bırakan Mimar Sinan, Türk yurdunu bağımsızlığa kavuşturan Mustafa Kemal, Türkiye'de demokrasiyi getirmek için canını ortaya koyan İsmet Paşa, ülkemizde çağdaş eğitim düzenine göre köy enstitülerini kurarak; halkımızın eğitim, üretim, yönetim ve toplumsal sorunlarını çözmeye çalışan İ. Hakkı Tonguç gibi.
Dünyada başlayan aydınlanma dönemiyle, bilimsel bilginin düşünmenin temeli olduğu açık şekilde anlaşılır. Bundan sonra Batı ülkeleri okullarını, iş okulu ilkesine göre düzenlemeye başlarlar. Akıl yoluyla (soyut) düşünmenin önemini birçok ulus anlamaya başlar. Buharla çalışmaya başlayan gemilerin, trenlerin ve fabrikaların getirdiği kolaylıklar karşısında, insan ve hayvan gücüyle üretim yapmaya çalışan ulusların geçim kaynakları akil almayacak kadar bozulmaya başlar. veni bilgileri ve teknikleri kullanarak zenginleşen uluslarla, bu venilikleri anlamaya çalışan geri kalmış ülkelerin insanları karşı karşıya geliverirler.
Buluşların arkası kesilmez. İnsan sağlığı için bulunan ilaçlar, aşılar, bitkiler için bulunan gübreler, çeşitli ulaşım araç ve gereçlerinin sayısı günden güne çoğalarak, toplumların önemli ihtiyaçları haline gelir. Bütün Avrupa ulusları bu venilikleri yakalamak için var güçleriyle çalışmaya başlarlar. Bilim ve teknolojinin yaratıcısı olan insanın, bu gelişmelerin arkasında kalınca, bu gelişmelere ulaşmayan toplumlar da insanın geriliğin kölesi olduğu anlaşılır.
Cumhuriyet dönemine kadar bu gelişmeler bir türlü yurdumuza gelemez. Cumhuriyet kurulduktan sonra, Atatürk ve arkadaşları çağdaş eğitimin kurulması için bütün olanakları kullanırlar. Bu anlayışa göre 1940 yılında çıkarılan bir yasayla Köy Enstitüleri kurulur. Çok zor koşullar altında kurulan bu okullardaki yönetimi Tonguç şu şekilde geliştirir.
A- Öğretmenlerin Yönettiği işler:
1. Okul Müdürü 7. Yapıcılık Sanat başı
2. Eğitim başı 8. Demircilik Sanat başı
3. Müdür Yardımcıları 9. Marangozluk Sanat başı
4. Sağlık başı 10. Denizcilik Sanat başı (varsa)
5. Tarım başı 11. Hayvancılık Memuru
6. Müzik başı 12. Küme başı (sınıf öğretmeni)
Bu yöneticilere, enstitülerin bölge özelliklerine göre venileri eklenir, gerekli olmayanlar çıkarılabilirdi. Her öğretmen, kendi öğretim dalına göre bu işlerden birinin sorumluluğunu alır ve okul yönetimine karşı öğrencilerin vetiştirilmesinden sorumlu olurdu.
B- öğrencilerin Yönetti~i l~ler:
1. Öğrenci Başkanı 7. Tarım Başkanı
2. vemekhane Başkanı 8. Kooperatif Başkanı
3. Yatakhane Başkanı 9. Yapı Kolu Başkanı
4. Çamaşırlık Başkanı 10. Demircilik Kolu Başkanı
5. Revir Başkanı 11. Marangozluk Kolu Başkanı
6. Mutfak Başkanı
Köy enstitülerinde bir kural olarak, her sınıfın bir şubesi Öğretmenleriyle birlikte bir haftalık nöbet tutardı. Her işyerinin özelliğine göre hazırlanmış yönergeleri vardı. Nöbetçi olan öğrenciler bu yönergelere göre
çalışmalarını sürdürürken, ortaya çıkan aksaklıkları küme başı Öğretmenleri ve öğrenci başkanı aracılığıyla okul yönetimine ve sorumlulara haber vererek, gereken önlemlerin kısa zamanda alınmasını sağlarlardı.
Her cumartesi günü yapılan toplu eleştirilerden sonra, nöbeti alacak küme veni işyerlerine göre görevlen belirlendikten sonra; öğrenciler tarafından seçilen işyeri kol başkanlarıyla birlikte görevlerine başlarlardı.
Artık bir hafta süreyle enstitünün bütün işlerinin yürütülmesi nöbetçi kümenin ve seçilen kol başkanlarının sorumluluğunda olurdu. Okulun nöbetçi Öğretmenin ve öğrenci başkanının elindeki listeye göre, kimlerin nerede görevli olduğu okulda herkes tarafından bilinirdi.
C- Usta Öğreticilerin Yönettiği işler:
Köy enstitülerinin kurulduğu yıllarda süren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, vetişkin erkeklerin çoğunluğu silah altındaydı. veterli teknik eleman bulamayan
Tonguç, çevrede bulabildiği başarılı sanatçılardan yararlanma yolunu dener. Bu denemelerden beklediği sonucu alınca, bu elamanlara süreklilik kazandırılarak
(usta öğretici) olarak adlandırılır. Enstitülerde çalışan öğretmenler gibi bütün haklardan yararlanırlar.
Bunlarla bölgelerin özelliklerine göre, (urgancı, duvarcı, demirci, marangoz, tuğlacı, balıkçı, arıcı, müzikçi, dokumacı, bahçıvan vb.) enstitülerin teknik eleman gereksinmesini karşılanır.
Usta Öğreticiler, kendi sanat dallarında çalışmalarını sürdürürken, işyerinin sorumlu Öğretmeni tarafından çalışmaları denetlenirdi. İşyerine çalışmaya gelen öğrencilere istenilen becerilerin kazandırılmasında yardımcı olurlardı.
Ç- Köy Enstitülerinde Eğitsel Kol çalışmaları:
Enstitülerde eğitim ve yönetimi en demokratik şekilde etkileyen ve yönlendiren birimlerinden birisi de “eğitsel kol” çalışmalarıydı. Bu kolların bazıları şunlardı:
1. Eğitim Kolu 6. Yayın ve Dergi Kolu
2. Temsil ve Eğlence Kolu 7. Gezi ve İnceleme Kolu
3. Spor Kolu 8. Fotoğrafçılık Kolu
4. Kooperatif Kolu 9. Köycülük Kolu
5. Kitaplık Kolu 10. Müzik Kolu vb.
Her Öğretim yılı başında eğitsel kolların seçimi yapılırdı. Daha önce çalışmalara bilinen eğitsel kollar için, ilgi duyan öğrenciler başkan adaylarını, üyelerini ve yapacakları çalışmalarını tanıtmaya çalışırlardı. Verilen süre içinde ve demokratik yoldan seçimlerin yapılmasına gereken özen gösterilirdi.
Her sınıfın şube sayısına göre birer asil, birer vedek olarak seçilen öğrenciler, eğitsel kol başkanı Öğretmenlerinin yönetiminde toplanarak; eğitsel kol başkanını, başkan yardımcısını ve öteki görevlilerini seçerlerdi. Yönetim kurulduktan sonra, kol tüzüğüne göre yapacakları çalışmaların programını hazırlar ve öğrenci genel kurulundan geçirirlerdi. Kendi tüzüklerine göre çalışmaya başlayan kollara ayrı ayrı birer eğitim kurumuydu. Okul yönetiminin ve öğrencilerin kendilerinden bekledikleri görevleri yapar ve sorumluluğunu taşırlardı.
Bir ulusal bayramın kutlandığı, bir anma günü yapıldığı veya bir gösteri düzenlendiği zaman, bu eğitsel kollar birbiriyle yarışırlardı. Okuldaki öğrenci
topluluğunun, öğretmenlerin ve çevreden gelen konuklarımızın beğenisini kazanmak için en güzel çalışmalarını sergilerlerdi. Bütün kolların çalışmaları bir ulusal bayramda sergilenince, karşınıza çok görkemli ve coşkulu bir köy enstitüsü çıkardı. Spor kolunun gösterileri ve halk oyunları, müzik kolunun yurdumuzun çeşitli yörelerinden derlenmiş türküleri, fotoğrafçılık kolunun sergileri, temsil kolunun şiirleri, taklitleri ve temsilleri coşturmadık insan bırakmazdı.
D- Öğrenci önderleri:
Köy enstitülerinde çalışma düzeni demokratik eğitim daha sağlıkla işlemeye başladı. öğrenci başkanından, tuvalet nöbetine kadar seçimle gelen, seçimle giden öğrenciler; korkularını vendikleri gibi, daha girişken de olmaya başladılar. Girgin ve girişimci öğrencilerin sayısı kısa zamanda çoğaldı. Çeşitli alanlarda önderliklerini gösteren öğrencilerin, saygınlıkları arttı. Birçok konuda öğretmenlerimiz gibi okul yönetimine katılmaya başladılar. Kendini kabul ettiren öğrencilerin veteneklerini okulda bilmeyen kalmadı. Kendileri gibi vetenekli öğrencilerle bir araya gelerek, (düşünce, kültür dersleri, sanat çalışmalar vb.) etkinliklerini sürdürdüler. Yapılan çeşitli çalışmalar bu öğrenciler tarafından yürütülür ve denetlenir dunuma geldi. Bu örnekler, okuldaki demokratik tavırlı öğrencilerin sayısını artırdığı gibi, kız ve erkek öğrenciler arasındaki toplumsal ilişkilerin ve rollerin gelişmesine de yardım etti.
Kişiliklerini kazanan öğrencilerin sayısı çoğalınca, her işyeri için sorumlu Öğretmen ya da Usta Öğretici aramaya ihtiyaç kalmadı. Sorumluluk bilincine ulaşan öğrenciler sayesinde, okulu yönetenlerin işleri kolaylaştı, yalnız bizim yaptığımız işleri denetleme görevi kaldı. Biz Öğretmenlerimizin gözünde, işini ve sorumluluklarını bilen kocaman birer adamdık. Yapacağımız çalışmaları birlikte tartışarak, birlikte planlayarak, günü ve geleceği iş eğitimi içinde yaşayarak öğreniyorduk. Öğretmenin, usta öğreticinin, öğrencinin birbirlerinden üstünlüğü diye bir şey yoktu. Bir işi kim bilirse, o kişi işin ustası olarak kabul edilirdi. Halk oyunlarında bin öğrenci usta olurken, matematikte bir Öğretmen, tuğla duvar örmede de bir usta öğreticinin becerisini herkes saygıyla karşılardı. Enstitülerde her işin ustasına büyük saygı gösterilirdi.
Bu okullarda vetişen öğrenci önderleni yalnız burada kalmadılar, öteki enstitülerdeki öğrenci liderleriyle de ilişkiler kurarak; kendi enstitülerine veni düşüncelerin ve anlayışların da gelmesine yardımcı oldular. Çifteler Köy Enstitüsünde Müdür M.Rauf İnan'ın öğrenci başkanını öğretmenler kuruluna alması, bizim okulumuzda da tartışılmaya başlandı. Çağdaş düşünceli ve seviyeli arkadaşlarımızın daha bağımsız çalışmalarına olanaklar sağlandı. Sonunda bu öğrenci önderleri, okuldaki öğrenci topluluğu üzerinde öğretmenlerimiz kadar etkili olmaya başladılar ve okul yönetimine ortak oldular.
1940'lı yıllarda Tonguç bizlere köy enstitülerinde bunları öğretirken, aradan 50 yıl geçtikten sonra üniversite profesörlerinin seçtikleri yöneticilerini YÖK'ün onaylamadığını görmek insanı şaşkınlığa uğratıyor. Biz o zaman bugünün üniversite profesörlerine göre çok daha şanslıymışız diyoruz ve bununla da övünemiyoruz.
Bugün veryüzünde uygulanan iş eğitiminin özü, Tonguç'un köy enstitülerinde en geniş anlamıyla uyguladığı iş eğitimidir. Üniversite öğretmenlerine kendi yöneticilerini seçme hakkını vermeyen eğitimin çağdaşlıkla hiçbir ilgisi yoktur ve aldatmacadan başka bir şey değildir.
Çağımızın en büyük eğitimcisi olan Tonguç'la övünmek bir ulusal görevdir. Başka ülkelerden eğiti modeli arayanların, kısa zamanda kendi modelimize gelecekleri günlerin uzak olmadığı inancıyla, Tonguç'u bir daha selamlıyoruz.
Abece 92,1994. 26-27.