Kitabım, Kitabın, Kitabı

Kitaplar aracılığıyla hiç tanımadığımız evlere konuk olmak ne eğlencelidir, o evdeki dostların hüzünlerini paylaşmak, sevinçlerini sevincimiz eylemek; tarih sayfalarında koşar adım ilerlerken bir destan kahramanı oluvermenin coşkusu dolaşırken damarlarımızda, sevgilimizle yüreklerimizdeki sevdamızı akıtırız bizden önceki âşık şairler heyecanıyla. Bu nedenle kitaplar aracılıyla dillendirdiğimiz sözcükler artık o ozanın değil bizimdir. Bu yüzden de onun kitabı olan artık senin kitabındır benim kitabımdır.
Kitap okumanın önemi deyince aklımıza neler gelmez ne ünlü sözler vardır bu konuda. James Hawel’in; “dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır” sözü en beğendiklerimden biridir. İnsanın en değerli çabalarından biri bir meslek seçip bu mesleğin gerektirdiği şekilde çalışmaktır. Hızlı değişen ve gelişen toplumumuzda meslek sahibi olmak yetmemekte, o meslekte bir numara olmak önem kazanmaktadır. Hayatta olduğu gibi meslekte de bir numara olmanın, arayan değil aranan kişi olmanın en önemli yolu mesleki bilgileri, günlük bilgileri ve pratik bilgileri edinmektir. Bunları edinmenin hepimiz için ortak yolu da okumaktır.
Yaşamda, meslekte başarılı olmak için, daha önce yapılan hataların tekrar yapılmaması ve bir çalışmanın sürdürülebilmesi için onun geçmişini de bilmek gereklidir. O araştırmaları yapmış kişilerin deneyimlerinden yararlanmak eğitim, sanat ve bilim açısından sürekliliğin sağlanması konusunda çok önemlidir. Bu tecrübeleri edinmenin tek yolu da okumaktır.
Okuma, alışkanlığa dönüşmüşse bizi mezara kadar bırakmayacaktır. Biz çok zengin olabiliriz, çok güzel bir işimiz ve ailemiz olabilir. Bunlar elimizden uçup gidebilir. Okumanın bize kazandırdığı itibar, bilgi ise bizi hiçbir zaman bırakmayacaktır.
Kitap oku(ya)mama konusunda ne çok bahanemiz vardır. “Kitaplar çok pahalı” ile başlarız “zamanım yok okumaya, çok yoğun çalışıyorum” hemen elimizin altındaki en kolay bahanelerimizdir. Oysa kitap okuma alışkanlığı olan kişilerin boş zamanı olmaz. Çünkü onlar kitap okuma alışkanlığını kazanmış kişilerdir. Bu nedenle “boş zamanında ne yaparsın ?” sorusuna cevap vermekten kurtulmuş olurlar.
5 Nisana dek Kütüphaneler Haftası olarak kutlanmakta
Türkiye’nin kitap okuma karnesine başka ülkelerin karneleriyle karşılaştırarak bakalım
B ir yılda kişi başına okuma sayıları:
➢ Bir Japon bir yılda ortalama 25 kitap okuyor.
➢ Bir İsviçreli bir yılda ortalama 10 kitap okuyor
➢ Bir Fransız bir yılda ortalama 7 kitap okuyor
➢ Türkiye’de 6 kişiye yılda bir kitap düşüyor.
Türkiye’de okuma alışkanlığına sahip kişi sayısı ortalama 40 bin kişi
Kitap okumak için
Türkiye’de bir kişinin ayırdığı zamanın;
➢ 300 katını bir Norveçli ayırıyor
➢ 210 katını bir Amerikalı ayırıyor
➢ 87 katını bir İngiliz ayırıyor
Dünya ortalaması bile bizim ayırdığımız zamandan 3 kat fazla
Çocuk Vakfı Çocuk Edebiyatı Okulu 8 Eylül Temel Okur Yazarlık Günü nedeniyle Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi isimli bir çalışma hazırladı. Türkiye’nin karnesi zayıflarla dolu.
➢ Türkiye’de çocuklar okuma becerileri açısından 35 ülke arasında 28.
➢ İhtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235.sırada
➢ Öğretmenlerin yüzde 33,4’ü düzenli kitap okuyor.
➢ Sadece dört anne babadan biri çocuklarının okuma alışkanlığını geliştirmek için çaba harcıyor
➢ En çok basılan yerli beş kitap: Keloğlan Masalları, Nasreddin Hoca Fıkraları, Türk Masalları, Dede Korkut Hikâyeleri, Ömer Seyfettin’in Hikâyeleri
➢ En çok basılan yabancı kitaplar La Fontaine Fablları Ezop Masalları Andersen Masalları

Unutulmaması gerekenlerden biri de Atatürk'ün çocukluğunda başlayan kitap tutkusu, savaş zamanı cephede bile sürdü. Sırtından üniformayı çıkarıp sivil hayata geçince okumaya ayırdığı zaman daha da arttı. 'Kitap okumasaydım bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım' diyordu.