Kekre * Mehmet Sadık Kırımlı

hayatla,
uzun koşuya çıkmış minik bir zerreydiniz.
bir gövdenin teri olmanızı önermiştim size,
olmadı. azgın deniz çekmişti uyaklarını üstünüzden.
hani ayaza serdiğiniz ıpıslak sözcükler vardı ya;

üstüne giydirdiğiniz elbiseydi dilinize.
keskindi sözleriniz, (tenimde yara).
oysa dokunup geçtiğim ince gövdenizle
kuytu bir gölgeliğe serinliktiniz.
“sersefıl” halimle yoktu ki kimsem;
“yaz bitiminde” hangi yaz gelecek diye
açmasını beklediğim kırmızı karanfıl
yaramaz çocuk gibi tutuşturuverdi elinizi elime.

şimdi elim elinizde.
usul ve sessiz eriyip gidecektim, kurumuş
bir ırmağın su kesiminde, tutabilseydim eğer
pembecik eteğinizle kuştüyü bileğinizden.
daha çok sevecektim sizi, daha çok…

ipek gömleğinizi astığınız yere nem
ve sapsarı bir hüzün yağıyar şimdi.
diliniz hala kekre mi, bilemem; elinizi
birden çektiniz ya, uzadı günler.

“keskin sirke küpünü eskitirmiş” meğer…

Dize, Temmuz 2004