Hüzün… * Mehmet Sadık Kırımlı

orada ıslanmış çimenlerin üstünde
oturup duruyor bıraktığınız hüzün
uzun boylu yolun
şakaklarına kar yağmış ağaç gibi
sağa sola bakınan aklınız
yaprak döküyor bu olumsuzluğa

“hüzün şakaya gelmez” diyor, eşiklerde
uzayıp bekleyen o derin suskunluk, kalkıp gider
sözcükler artık bir şey anlatmıyor bize
bak işte çıkıp geldi
ağzı olmayan testiden su içen örümcek
ürkek bir gölge gibi belledi yerini yavru serçe
gözleri zeytunî, dili biraz kekeme…aşk
sözcükleri söyleyen güvercin takla atıyor telde

ve bitiyor yerlerde süpürülürken “incindim”
diyen gün

akşamın gülüp eğlendiği sokak işte
burası. hüznün kapkara günlüğünü tutan yer
çok uluslu bir şirket sanki geceler; isteyene
kiraya veriyor yalnızlığın oturduğu evi
geceleri giyilen terlikler bedava…

çıplak Venüs gibi koynunuza girecek
yer arıyor hüzün güvercinleri; öpüyor sizi
resmini düşürüyor gözlerinize

hüzün bu işte, gelince kolay gitmeyen bir serseri

Sonra Edebiyat, sayı 3, 2007