Kadın ve Seçimler

Kadınımıza Seçme ve Seçilme Hakkı?nın verilmesinin 76.yıldönümünü kutluyoruz. Gerçekten de kutlanmaya değer bir Cumhuriyet devrimidir bu hak. Kadınlara büyük değer ve değer veren Atatürk, kadınların siyasi hayatta seçme ve seçilme hakkını elde etmeleri için 1930 yılından başlayarak bir dizi yasa çıkartılmasına öncülük etmiştir.

Türk Kadını?nın Siyasal Hakları?nı kullanmasının kabulü ancak üç aşamada sağlanmıştır.

Birincisi: 3 Nisan 1930?da Belediye Yasası?nın 23.maddesi 18 yaşındaki kadınlara oy hakkı tanırken 24.madde de seçilebilme hakkı getiriyordu. Bu da ancak M.Kemal?in 32. maddeyi engellemesiyle sağlanabilmişti.

İkincisi: 26 Ekim 1933?te aşıldı.1924 tarihli Köy Yasası?nın 20 ve 25.maddelerini değiştiren yasa koyucu, ihtiyar heyeti seçiminde ve muhtarların belirlenmesinde kadınlara da seçme ve seçilme hakkı tanıdı.

Üçüncüsü: Türk Kadını?nın siyasal özgürleşmesini sağlayan seçme ve seçilme hakkıyla onurlandırılmasıdır.

3 Aralık 1934?te Atatürk?ün önerileri Başbakan İsmet İnönü?nün girişimleriyle 190 milletvekilinin imzaladığı kanun teklifi TBMM?ye sunuldu. O gün kadınlarımızın seçme seçilme haklarıyla birlikte, tam bir eşitlik sağlayan oturumu Meclis Başkanı Kazım Özalp topladı ve yönetti. Konu Teşkilat-ı Esasiye Kanunu?nun (Anayasa) 10 ve 11.maddelerinin değiştirilmesi, yani milletvekili seçme ve seçilmede ilgili maddelere ?KADIN? kelimesinin eklenmesi, sonuçta kadının siyasette erkekle eşitliğinin sağlanmasıydı. 05 Aralık 1934 günü bu kanun teklifi TBMM?ce onaylanır. Böylece kadınlarımız seçme seçilme hakkını birçok çağdaş sayılabilecek ülkelerden önce kazanmış olur. Kadınların ilk kez oy kullandığı TBMM 5. Dönem seçimleri 8 Şubat 1935'te yapıldı ve 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi. Ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı. İlk Kadın Milletvekilleri:

1. Mebrure Gönenç – Afyonkarahisar

2. Sabiha Gökçül Erbay – Balıkesir

3. Şekibe İnsel – Bursa

4. Huriye Öniz Baha – Diyarbakır

5. Dr.Fatma Memik – Edirne

6. Nakiye Elgün – Erzurum

7. Fakihe Öymen – İstanbul

8. Hatı Çırpan (Satı Kadın) – Ankara

9. Ferruh Güpgüp – Kayseri

10. Bahire Bediş Morova – Konya

11. Mihri Pektaş – Malatya

12. Meliha Ulaş – Samsun

13. Fatma Esma Nayman – Seyhan

14. Sabiha Görkey – Sivas

15. Seniha Hızal – Trabzon

16. Benal Nevzat Arıman – İzmir

17. Türkan Örs Baştuğ – Antalya

18. Hatice Özgener – Çankırı (Ara seçimle)

31 Temmuz 1932? de Türkiye güzeli Keriman Halis? in, Belçika? da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O?na ?Ece? unvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir: ?Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.?
Atatürk, 18 Nisan 1935? de kendisinin himayesinde İstanbul?da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie? nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı ?Milletlerarası İlk Kadın Kongresi? delegelerine şöyle seslenir:
?Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.?

Kuşkusuz Cumhuriyet tarihimizin en önemli yaptırımlarından olan Laiklik ve Kadın Hakları Devrimi, Aydınlanmanın temel yapıtlarındandır. Bu kazanım 1950?lerden sonra giderek sayıca çok aşağılara inmiştir. Örneğin 1983?de 12,1986?da 6,1991 genel seçimlerinde ise 8?e düşmüştür. Şimdiki Meclis?te 550 erkeğimizin aynında ancak 50 kadınımız yer alabilmiştir. Ülkemizde büyükşehir ve il belediye başkanlarımızın sanırım Aydın ve Tunceli olmak üzere 2 tanesi kadındır.

Toplumumuzun yüzde 51?ini kapsayan kadınlarımıza, siyasette, icra ve karar organlarında, sivil toplum örgütlerinde gereken yer verilmezse çağdaş hukuk ve uygarlıktan söz edilemez.