İğde Dalında Ay Işığı * Bedriye Aksakal

Şiirsiz yaşam hiçbir zaman düşünmedim. Bir tutkudur benim için şiir. Şiir kitaplarımı aldığım gün okur, ondan sonra kütüphanemizdeki yerini alırlar. Elime aldığım şiir kitaplarının sayfaları arasında dolaşırken, kimi an dinginleşir, kimi an hüzünlenirim. Kimi an bir dizenin ardına takılıp giderim.
Çok sevdiğim şiirler vardır. O şiirler bende ayrı bir tad bırakır damağımda.
O şiirleri okurken Kaf Dağı'na yolculuk yaparım.
Bu gün Kaf Dağına yolculuğumu “İğde Dalında Ay Işığı” şiir kitabıyla yaptım. Hakkı Avan ,bu kez karşımıza şair olarak çıkıyor.
Avan, karınca gibi çalışkan, üretken. Ürettiğini, titiz uğraşlar sonucu çıkardığını bilirim. Manisalı değil; ama bir Manisalı'dan daha çok Manisalı ve Manisa sevdalısı. Onun kadar kaç kişi Manisa'yı her yönüyle bilir? Saymaya kalksan on kişiyi geçmez.
Hakkı Avan'ın,yüreği Manisa için atarken yeri geldi çok yoruldu, O yorgunluklarını göz ardı ederek, durmadan yazdı. Ve hâlâ Manisa'yı iğne ile kuyu kazar gibi araştırıp yazıyor. Şimdi de “İğde Dalında Ay Işığı” şiir kitabı gün ışığına çıktı.
Kitabın ismi çok hoşuma gitti. “İğde Dalında Ay Işığı.” İğde çiçeklerinin kokusu çok güzeldir. Bu güzelliğin içine ay ışığı da takılınca , sesler bahçeden bahçeye dolar taşar. Kitabın ismini alan şiiri, Avan, sevgili eşi Emeti'ye yazmış.
Ne diyor burada Hakkı Avan:
Bahçeden bahçeye taşardı sesler
Salardım şiiri ay doğarken geceye
Şarkılar inerdi buğulu ırmağa
İğde dalında ay ışığında
?
Şiiri okurken dizeler beni, özlemle andığım eski evimize götürdü.
Kırık testilere ekilen fesleğenlerin vefalı olduğunu ben de anımsadım. “kerpiç duvarda salınırdı hanımeli” dizeleriyle, geçmişe doğru yolculuğum sürdü gitti.
Nerede kaldı çivit mavisi perdeli pencereler? Nerede kaldı sessizce açılan pencereler?
Hakkı Avan, özlemlerini dizelerinde öyle güzel yansıtmış ki:
Çivit mavisi pencere açılırdı sessizce
Oyalı perdeden dökülürdü yüzü
Erirdi içimde sevincin güzel hüznü
İğde dalına konan ay ışığında.
Gündönümü şiirinde “cemre suya düşerken ” umutla baharlara sarılışımız ” dizelerde. Sonra “güz fırtınası ” düşüyor içimize. “Hazan” şiirini okurken, yaşadığımız acılara, hayınlıklara “Tuz bastık yaramıza” diyerek akan akıtılan kanı ırmaklara salışı, şairin deyişiyle içimi acıtıyor.
Sonra “Kumrunun çarpan kanatlarında” birden eski bir sevi alevleniveriyor.
Şiirlerle ismi yoklara karışmış Uzun Çarşı'da Günlerde yol alırken, tükenen tarih gözlerimin önünden geçti.
Zaman akıp giderken, şiirler de akıp gidiyor ve tren düdüklerini bu kez duyamıyorum. Sonra:
“Eski plakta o şarkı çalacak hüzün dolu.” diyerek, “İğde Dalında Ay Işığı” kitabını da şiir kitaplarının bulunduğu bölüme yerleştiriyorum.