Harabeler * Haydar Aksakal

12.08.2013 / 00:00

Kitap kurdu arkadaşlarım, arada sırada kitap isimleri sayarlar, bunları mutlaka okumalısın derler. Vonley'in 'Harabeler' kitabı kentimizde yoktu, İzmir'de bulduk. Harabeler ismi beni yanılttı. Antik kentlerde ve Anadolu'da terk edilen, ilgisizlikten kaderiyle baş başa bırakılan harabeleri düşünmüştüm ilk önce…

Volney kontu olarak anılan Fransız filozof, tarihçi, doğubilimci ve politikacı Constantin François de Chasseboeuf 3 Şubat 1757'de doğdu. 25 Nisan 1820'de vefat etti. Boisgrais soyadını, Voltaire ve Ferney isimlerini birleştirerek oluşturduğu Volney olarak değiştirdi.

Paris'te öğrenciyken Benjamin Franklin ile tanıştı. Tarih ve ilk çağ dilleriyle ilgilendi.

Daha sonra Suriye ve Mısır'a gitti. 'Suriye ve Mısır'da Yolculuk' ve 'Türklere Karşı Sürdürülen Savaş Üzerine Gözlemler' kitabını 1788'de yayımladı. 1792'de Korsika'ya yerleşti. 1793'de Paris'e gittiğinde tutuklandı.

Paris'te Öğretmen Okulu'nda tarih profesörlüğü yaptı. 1795-98 yılları arasında Amerika'da bulundu. Napolyon döneminde imparatorluğa karşı çıktı. 18. Louis döneminde soyluluk unvanını aldı.

'Harabeler ve İmparatorluk Devrimleri Üzerine Düşünceler' isimli çalışması 1791'de yayımlandı. “Volney'e göre; devrimler doğal hukuktan, eşitlik ve özgürlük ilkelerinden uzaklaşmanın sonucuydu.”

Volney, Osmanlı Padişahı Abdülhamit'in saltanatının on birinci yılında Osmanlı Devleti'nin Suriye ve Mısır eyaletlerine seyahat etti. Kentlerde oturanların geleneklerini inceliyor, saraylara sokulup yönetenlerin nasıl bir yol izlediklerini araştırıyor, toprağı eken ve toprakla uğraşan insanların yaşam koşullarını gözlüyordu. O günün koşullarında, her yerde zulüm, haydutluk ve sefalet gördüğü için yüreğinin parçalandığını anlatıyor.

Terk edilmiş köyler, yıkılmış kentlerin anıtları, saraylar, tapınaklar, sukemerleri ve kale yıkıntılarıyla karşılaşmış.

“Asi Irmağı kıyısındaki Humus şehrine varmıştım. Çöllerin ortasındaki Tüdmür (Palmyre) şehrinin çok yakınında olduğumu anlayınca, herkesin anlata anlata bitiremediği bu şehrin anıtlarını görmeğe kararlıydım. İn cinin top attığı yerlerde, üç gün yaya yürüyerek, mağaralar ve mezarlarla dolu bir vadiyi geçtikten sonra, insanı şaşkınlığa düşüren harabelerle karşılaştım: Sayılmayacak kadar çok sayıda dikili sütun, parklardaki ağaçlı yollardaki gibi, düzgün sıralar biçiminde, gözün alabildiğine uzanıyordu. Bu sütunların arasında, kimi bir tarafa çökmüş, kimiyse olduğu gibi duran büyük binalar yer alıyordu. Toprağın her yanı, ince bir işçiliğin ürünü mermer kalıntılarıyla, yuvarlak, dört köşeli sütunlar, sütun başlıkları ve saçaklarla kaplıydı. Bu harabelerin arasından, kırk beş dakikalık bir yürüyüşten sonra, eski bir güneş tapınağı olan geniş bir binanın avlusuna girdim ve kulübelerini bu tapınağın önündeki alana kuran yoksul Arap köylülerine konuk oldum. Karanlık gittikçe artıyordu. Batan güneşin ışığında, gözlerim sadece duvarlarla sütunların gri hayallerini ayırt edebiliyordu. Bu ıssız yerler, bu durgun akşam, bu heybetli görüntü ruhumu dinsel bir coşkuya gömdü… İnsanı mahveden kendi çılgınlıklarıdır; kurtaracak da onun bilgeliği olacaktır.

Toplumlar bilgisiz mi? Okuyup öğrensinler. Yöneticileri mi bozulmuş? Kendilerini düzelterek iyileşmeye baksınlar. Çünkü doğa şu kararı vermiştir; mademki topluluğun acıları hırstan, bilgisizlikten gelmektedir; insanlar da aydın ve bilge olmadıkça; aralarındaki ilişkilerin, kurumlarındaki yasaların bilgisine dayanan adalet sanatını uygulamadıkça; acı çekmekten kurtulamayacaklardır.”

Gördükleri, onun başka bir boyutta düşünmesine neden olmuş.

“Akıllı adam, kişisel düşünceleriyle bağdaşmak için incelemeler, tartışmalar yapar. İyi niyetli adam tartışmaya katlanır; çünkü açıklık, ancak tartışmadan çıkar. Zorbalık, yalanın kullandığı kanıttır: Bir İnancı zorla kabul ettirmek, bir zalimin işi, bir zalimin özelliğidir.”

Batı Medeniyetinin çıktığı ve dünyaya yayıldığı Anadolu topraklarındaki tarihi zenginliği ve kültürü, gezip görmediğimiz için bilmiyor ve tanımıyoruz.

Avrupalılar, 200-300 yıl önce, o günün kısıtlı ve zor imkânlarıyla seyahat etmiş, gezi notlarını yayımlamışlardır. Anadolu ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşayan insanların ekonomik ve sosyal yapısını asırlar öncesinden tespit etmişlerdir.

Tanrı'da kutsal kitaplarda, insanların ders ve ibret almaları için dünyayı gezip görmelerini istemektedir.